Bir tarafta Avrupa’ya gidilsin mi gidilmesin mi tartışmaları almış başını giderken, diğer tarafta da suçların şahsiliği mevzuu kamuoyunu epeydir meşgul ediyor.
Sanki Avrupa’ya gitmeyince veya şike davası salimen (!) sonuçlanınca Türk futbolunun ve dolayısıyla sporumuzun bütün problemleri hallolacak.
Ben öyle olacağına hiç ihtimal vermiyorum doğrusu.
Kaldı ki bu konuyu savunanların amaçlarının Avrupa’ya gidip gitmemek değil, sanki UEFA’yı sıkıştırarak aba altından sopa göstermek olduğunu düşünüyorum ya da belki de öyle düşünmek istiyorum.
Yoksa belirli bir süre Avrupa’ya gitmeme düşüncesi bana göre Türk futboluna yarardan çok zarar verecektir.
Ayrıca eğer bazı kulüpler böyle yanlışların içine girmişler ise onun bedelini hatası olmayan kulüpler ya da taraftarlar neden ödesin ki?
Bu hem sporun ruhuna hem de hukuka aykırı bir durum oluşturur.
Tedavide iyi sonuç almak için hastalığı doğru teşhis etmek gerekir. Bir karmaşa içinde olduğumuz kesin, zaman sıkıntısının yarattığı baskı da ortada iken basit fakat kısa süreli adil çareler düşünmek gerek. Çözüm üretirken futbolun evrensel değerlerinden uzaklaşmaya ise hiç hakkımız yok.
Zaten bu süreç sonrasında sorunları enine boyuna masaya yatırmak gerekecek.
Çünkü ülkemiz futbolunda asıl sorun, sporda şiddet ve düzensizliği önleme yasasının yetersizliğinde ve uygulama sıkıntısında yatıyor.
Uzun uğraşlarla çıkarılan Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair yasa, 2004 yılından bugüne tam 5 kez değiştirildi. Hem de mecliste gurubu bulunan partilerin çoğunluğunun desteğini alarak. Ortalama olarak 1.5 yılda bir yeni yasa için spor camiası ve siyaset el ele verdi.
Memleketin daha önemli hayati meselelerinde bile bir araya gelemeyen iktidar ve muhalefet partilerinin, son 9 yılda üzerinde tartışmasız uzlaşma sağladığı tek konu belki de bu oldu. Nedense söz konusu olan sporun ve futbolun büyük (!) sorunları olunca hemen masaya oturuluyor ve alelacele yasa çıkarılıyor.
Üstelik bu yasalar çıkarılırken hiç kimse çıkıp ta “Kardeşim yasa yapmak ciddi bir iştir. O kadar kolay değil. Akıl, fikir ve ortak paydada buluşmak gerekir’ bile diyemedi.
Kabul etmeliyiz ki yasada doğru olan şeyler de var. Ancak şu kesin ki, eksikleri daha fazla ve uygulamada da başarısız olundu. Zaten aksi olsaydı bu kaosları yaşamıyor olurduk.
Kişiler ya da kurumların isteklerine göre değil de sporun menfaatlerine göre bir yasa hazırlamalıyız. Sporun tüm unsurlarının katılımı ile geniş kapsamlı bir çalışma yapılması yadsınamaz bir gerçek. Alelacele çıkarılan yasa ile sonuç ortada zaten.
Günümüzde yaşanan sıkıntılar eğer altı dolu bir yasamız olsaydı bugün yaşanmıyor olacaktı.
Şike olayları bir yana, daha geçtiğimiz hafta uluslar arası bir organizasyonda Galatasaray-Fenerbahçe kadınlar basketbol maçında yaşananlar ve Trabzonspor - Fenerbahçe futbol maçındaki olaylar ise gün gibi ortada. Yaşanan bu olaylar zaten kötü olan imajımızı biraz daha zedeledi.
O nedenle sorunu ve çareyi başka yerlerde aramaktansa kendimiz doğru kararları alıp cesaretle uygulayabilmeliyiz.
Fırat Aydınus, sahaya atılan yabancı maddeler nedeniyle ilk yarıda 5 dakika duran Fenerbahçe-Trabzonspor maçını yönetti.
FOTOĞRAF:?CENGİZ?MALGIR
Gekas’ın gözyaşları
Kayserispor maçında aldığı darbe sonucunda sol diz yan bağlarından sakatlanan ve tedavi için