Moskova’da bir şubat akşamında üşütmeyen, titretmeyen, hatta dondurmayan bir havayı bulmak, futbol oynamak için buz olmayan bir zemini yakalamak her kula nasip olmaz. Fenerbahçe, Moskova’da böyle bir şansı yakaladı. Üstelik sahaya ilk maçta gol yemeden kazanılmış iki farklı galibiyetle kolkola çıktı.
Ancak belirtelim ki, Moskova’nın havasından üşümedik ama Fenerbahçe’nin maçın bazı bölümlerinde futbola soğuk kalışından titretik... Neyse en azından donmadık, buz kesmedik... Üstelik bir Mehmet Topal golüyle ısındığımızı bile söylemeliyiz.
Fenerbahçe için şanslardan biri de Lokomotiv Moskova’nın halen adına yakışır futbol seviyesini bulamamış olmasıydı. Kaleci Fabiano’nun ilk yarı sonunda gelen katmerli hatası (geri pası rakibe atışı, gol öncesi çekilen şutu rakibinin önüne bırakışı) olmasa, Lokomativ Moskova bu maçtan da gol adına sıfır çekip çıkardı.
Kaldı ki Fenerbahçe savunma anlayışında ve maçın büyük bir bölümünde gene iyi oynadı. Hücuma çıkmaya çalışan her rakip oyuncu Fenerbahçe kalesine yüzünü döndüğünde Topal’ı, Souza’yı, Ozan’ı karşısında buldu. Öyle yakın bir markaj vardı ki, çoğu pozisyonda yüzlerini Fenerbahçe kalesine dönemediler bile.
Fenerbahçe’nin en iyisi hiç kuşkusuz Volkan Şen’di. İki kenar adamından Nani, gene kendine oynayıp, her çalımda topu rakiplerine teslim ederken, Volkan dikine oyun anlayışı, hızla terse dönüşü, kalabalıklardan iyi çıkışı ve hareketli oyunuyla ele avuca sığmayan, mahallenin haylaz çocuğu gibiydi. Adeta rakibin başını döndürdü. Fenerbahçe’nin iki kenar adamından Volkan bu kadar etkiliyken, diğer kanat adamı Nani, gene bildiğini okumaya devam etti. Fenerbahçe Nani bencilliğine ve formsuzluğuna acilen çare bulmak zorunda. Düşünsenize bir kenarda bu kadar iyi, bu kadar hareketli bir Volkan varken, diğer kenarda kalitesini, kariyerini konuşturan bir Nani olsa. Ama olmuyor. Oysa Nani de kariyerine ve kalitesine ayak uydurabilse, Fenerbahçe’nin hücum anlayışı tadından yenmez.
Vitor Pereira, Fenerbahçe’nin başkanından, yöneticisinden, taraftarından, camiasından gelen yoğun isteklerden ve baskılardan bunalmış olmalı ki, Van Persie’yi doksan dakika oyunda tuttu. Ancak Van Persie, oynadı mı, oturdu mu çok da farkına varılmadı. Ancak hakkını da teslim edelim, maç boyu doğru dürüst tek top bile alamadı. İyiler, kötüler sahada karışık bir Fenerbahçe vardı. İyilerden biri de, Volkan’dan sonra belki de birincisi Mehmet Topal’dı. Şunu kabul etmeliyiz. Mehmet Topal sanki tek başına koca bir takımın savunma anlayışını kurgular gibiydi. Bir futbolcu değil, sanki bir takımdı. Souza kurulu makine gibi. İşini yapıyor. Ozan’daki gelişim ciddi anlamda farkediliyor...
Fenerbahçe’yi tebrik ederiz. Ancak Lokomotiv maçında gördük ki, Avrupa maçları basit ve acemice hataları kaldırmıyor. Hadi dünkü rakip, biri dışında bu hatalara faturayı kesemedi. Bu, başka rakiplerin kesmeyeceği anlamına gelmez. Fenerbahçe iyi takım. Kendi gibi oynarsa, Nani’yi, Van Persie’yi ayağa kaldırabilirse, Avrupa macerasında yolu uzun olabilir. Biz o yollara düşmeye razıyız. Yeter ki Fenerbahçe o yollarda yürümeye devam etsin...