Galatasaraylı futbolcular için oynaması sıkıntılı ve zor bir maçtı… Şampiyonluk deseniz, ufuk çizgisi kadar uzakta... Yetişmek için çalıştığın lider Beşiktaş, bir akşam önce futbol gösterisi yapıp 7 golle maçını kazandı… Bu koşullarda havaya girmek, motive olmak, coşkuyu yakalamak gerçekten kolay değil…
Galatasaray nitekim başlangıçta o havayı yakalayamadı… Gençlerbirliği, “Ben tam saha oynayamam, kendi yarı alanıma çekileyim” dedi… Maç Gençlerbirliği yarı alanında oynandı… Top sürekli Galatasaraylı oyuncuların ayağında kaldı… Gençlerbirliği, “Rakip yarı alanda havalar nasıl” diye merak edip çok nadir sınırın öte tarafına geçti… Galatasaray’ın golü geç bile kaldı… Bunu söylerken, sanmayın ki pozisyon üstüne pozisyon yaratıp atamadı… Koca ilk yarıda iki cılız Emre Akbaba şutu, bir de yakından dışarı giden Babel’in kafası vardı…
Galatasaray için maçın tesellisi, gene “Gençlik aşısı” oldu… Halil mükemmel bir golle siftah etti… Kerem ele avuca sığmadı… Hani futbolcu adaylarına sorarlar, “Hangi mevkide oynuyorsun” diye, genç futbolcu adayı “Her yerde oynarım” der ya, Kerem tam bu tanımlamanın adamı… Nerede oynadığı belli değil, kırk tane postacıyı peşine taksanız adresini bulamaz… Tazı gibi, sahanın her yerinde ve maçın her pozisyonunda var…
İkinci yarıda roller değişmedi… Yenik olan, ligde kalmak için kazanmak zorunda olan Gençlerbirliği yerinden kımıldamadı, gene kendi yarı alanında bekledi… Top, oyun, pozisyon üstünlüğü çok büyük farkla Galatasaray’da kaldı… Nitekim ikinci gol gecikmedi… Emre Akbaba çok kaliteli bir vuruşla topu ağlara gönderdi… Bu gol için “Galatasaray’ı rahatlatan gol” demeyeceğim, Galatasaray 1-0 önde olmasına rağmen zaten rahattı… Oyun üstünlüğüne yüzde yüz sahipti…
Bu Emre Akbaba ilginç ve önemli bir oyuncu… Plase vuruyor, çok sert vuruyor, tehlike bölgelerinde bulunuyor, bir forvet oyuncusundan daha fazla pozisyonla buluşuyor… Emre Akbaba, Galatasaray’a geldikten sonra çok ağır iki darbe yedi, çok uzun süre futbola uzak kaldı, Galatasaraylı bazı taraftarların gözünden ve gönlünden düştü… Ama bu doğru değil… Değeri bilinmeli...
Fatih Hoca’nın hakkını vermeliyiz… Oyuna iki genç, Kerem ve Halil’le başlaması, gole yakın iki adam Babel ile Emre Akbaba’yı yanlarına koyması, Galatasaray hücumlarına hareket ve zenginlik getirdi… Ardalar, Falcaolar oturuyor, Keremler, Haliller oynuyor… Ben bunu doğru buluyorum…
Gençlerbirliği’nin bu dirençsiz futboluyla ligde kalması mucize olur… Hücum güçleri sıfır, savunma güvenlikleri sıfırın altında… Galatasaray en rahat maçlarından birini oynadı, atabileceği gollerin en azını attı… Kırıntı gibi olan umudunu Beşiktaş maçına taşıdı… Ne de olsa umut fakirin ekmeği...
Ancak şunu söylemeliyim; Bu Beşiktaş’ın bize zararı dokunuyor… Beşiktaş’ın güçlü ve keyif veren oyununu gördükten sonra hiçbir maçı, hiçbir takımı beğenmiyoruz… Ligde de başka Beşiktaş yok ki...