Çok uzun yıllardır Şampiyonlar Ligi’nde böyle bir Real Madrid hiçbir rakibe kısmet olmamıştır. O şansı Galatasaray yakaladı. Nasıl mı; Anlatalım...
Real Madrid grup birinciliğini garantilediği için doğal olarak, çok üst düzeyde bir motivasyonla maça başlamadı. Orta sahanın banko üç adamı Xabi Alonso, Khedira, Modric oynamadı... Xabi Alonso ikinci yarının ortalarında oyuna girdi. Dünyanın bir numaralı oyuncusu ve golcüsü Cristiano Ronaldo’nun forma giymediği ender maçlardan biri Galatasaray’a rastladı. Ronaldo’nun yokluğunda, bir başka büyük golcü Benzema da kulübede oturdu.
Bitmedi, Galatasaray’ın başına adeta bir ‘Devlet Kuşu’ kondu ve Ramos daha yirminci dakikalarda atılınca Real Madrid bir eksik kaldı.
Kardeşim bu takımı, bu şartlarda yenemiyorsan, bu takımdan, yarım ve bir eksik Real Madrid’ten puan alamıyorsan kimden alacaksın?
Galatasaray, en “Baba” zamanlarında Real Madrid’i az mı yendi, az mı kök söktürdü...
Ama Galatasaray, O Galatasaray değil ki...
Bir Fatih Terim vardı, “Biz bitti demeden bitmez” diyen, şimdi bir Mancini var “Grubun favorileri Real Madrid ile Juventus” diyen...
Bilsen bile söyleme kardeşim... Takımın daha oynamadan kaybetme duygusuna izin verme...
Sonra böyle oluyor, at sahibine göre kişniyor...
Oysa ne de iyi başladı Galatasaray maça...
Gördük ki, yarım Real Madrid’in Galatasaray kalesine gelecek, gol atacak hali bile yok...
Ama bu sıkıntılı dakikalarda Eray, Real Madrid’in imdadına yetişti. Gençtir, moralini bozmayalım diyoruz ama, Şampiyonlar Ligi seviyesinde hiçbir kaleci ilk iki golü yemez. Asla yemez...
Ama orada Mancini’yi suçlayamam. O da Galatasaray’ın sezon başı yanlış transfer planlaması...
Drogba’nın olağanüstü pası, Umut’un müthiş çabukluğu ile gelen gol, sonucu gördükten sonra bizim için ancak teselli olabildi.
Real Madrid’in bırakın yedek golcülerini, sağ beki Arbeloa’yı bile tutamadık. Adam dağ-taş aşıp geldi, gol attı, asist yaptı, bir penaltısı da hakeme takıldı.
Galatasaray’ın hırsı, coşkusu, duyguları, özellikle savunma ve oyun anlayışı “iflas” etmiş durumda...
Unutulmasın, bu Real Madrid’i, bu şartlarda Bernabeu Stadı’nda yenmek, belki de Juventus’u İstanbul’da yenmekten daha kolay olacaktı.
Bir eksikli, yarım takımlı Real Madrid’den dört golü, bizim bildiğimiz, tanıdığımız Galatasaray asla yemez. Yenilir ama teslim olmaz, asla böyle kaybetmez...
Ama ne ekersen, onu biçiyorsun.
Bizim atasözlerini önemsemek lazım...
O kadar anlam yüklü ki...
Ne demişler;
“Terazi var, tartı var, her şeyin bir vakti var...”
Galatasaray
zamansız ve gereksiz bir hoca değişikliğinin faturasını çok ağır şekilde ödemeye devam ediyor.