Fenerbahçe abartısız, bu sezonun en iyi başlangıcını yaptı. Geri pası, yan pası unutarak, ayağını frenden çekip gaza basarak, çok rahat pozisyon bularak, her fırsatta kaleye vurarak...
Fenerbahçe‘de Sosa, oynamak için Emre Belözoğlu’nu beklemiş olmalı... Görüyoruz ki, Fenerbahçe‘nin saha içi patronu Sosa... Süper oynadı. Mert Hakan‘ın da Emre Hoca ile birlikte hızla kendini geliştirdiği çok açık görülüyor.
Fenerbahçe‘nin en büyük kazancı, belki de uzun bir aradan sonra bir maçta bu kadar rahat ve bu kadar sık pozisyon bulması oldu. Özellikle Sosa ve İrfan Can savunmanın arkasına süper toplar attılar.
Sezon başından beri yazıp söylemekten dilimizde tüy bitti, Fenerbahçe hızlı oynamalı diye... Bu maçta belki de ilk defa savunmada, orta alanda oyalanmadan, hedefine Kasımpaşa kalesini alarak hücum etti.
Fenerbahçe ataklarında Pelkas biraz becerikli olsa ilk yarıdaki 3 golün üstüne artı üç gol daha koyardı. En az üç gol... Elbette kaleci Ertuğrul kesin yarım düzine gol kurtardı. Ertuğrul‘un performansı, Pelkas dışında Valencia‘nın, Ozan‘ın mutlak gol vuruşlarına da set çekti.
Fenerbahçe özellikle ilk yarıda sadece 10 dakika ciddi bir şaşkınlık yaşadı. Başakşehir maçında ölümcül bir hata yapan, sonrasında penaltıyı kurtararak bunun altından kalkan kaleci Harun bu defa da oyunu kurayım derken, ayağındaki topu Hajradinoviç‘in önüne bıraktı. Uzun oynasana Harun, oyunu kurmak sana mı kaldı?
Bir lafım da İrfan Can‘a... Sonraki maçın Alanya deplasmanı... Ceza sınırındasın... Santrada rakibi arkadan çekip sarı kart görülür mü, cezalı duruma düşülür mü? Gördüğün sarı kart, cezalı duruma düştüğüne değse neyse...
Fenerbahçe‘nin golcü için “inim inim inlediği” haftalarda Valencia “mevcutların en iyisi” görünmesine rağmen, ısrarla kenarlarda oynatılarak, boş yere harcandı. Bunu düzeltmek de Emre Hoca’ya kaldı.
Kasımpaşa, efendi takım, yumuşak takım... Çamura yatmaz, pislik yapmaz. Ama ligde kalması için biraz daha temaslı, biraz daha futbola ve rakibe karşı sert olması gerekiyor. Fenerbahçe tek devrelik saltanatı yeterli görmüş olacak ki, ritminden bir-iki vites geri atarak ikinci yarıda idare etmeye başladı. Buna rağmen daha önceki maçlarda olduğu gibi, ikinci yarıda kan-ter içinde kalıp, ızdırap çekmedi, taraftarlarına çektirmedi.
İşte tam böyle düşünürken bir kere daha Harun sahneye çıktı... Hajradinoviç‘e “bodoslama” dalınca Başakşehir maçından sonra bir penaltı daha... Penaltıyı çeldi ama kurtaramadı. Fazla kulübede kalmak kalecileri kötü yıpratıyor. Özgüvenleri de, refleksleri de ciddi anlamda törpüleniyor.
Maçın başında Luckassen-Valencia mücadelesinde “bariz gol şansı” olabilirdi. Thelin-Szalai mücadelesinden penaltı çıkabilirdi. Ofsayt gerekçesi ile iptal edilen Kasımpaşa golü tam bıçak sırtı, söyleyecek birşey yok.
Fenerbahçe bu sezonun en iyi ilk yarısını oynadı. İkinci yarıda durmasına ve gol yemesine rağmen bunalmadı, son beş dakika dışında küçük takım gibi savunmaya çekilmedi. Unutulmasın, yediği gollerde de içten vuruldu. Rakipten değil, kalecisinin hatalarından yedi. Takıma Emre Belözoğlu‘nun elinin ve futbol aklının değdiği çok açık belli oluyor. Ama sezon başından beri kemikleşmiş o kadar çok yanlış var ki, bu dar zamanda hangisine yetişirsin, hangisini düzeltirsin...