Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fenerbahçelilere bu yazacaklarım garip gelebilir... Fenerbahçe; çok beğendiğimiz iki stoperi Kim Min Jae ile Attila Szalai’yi ciddi anlamda sorgulamalı, yeniden gözden geçirmeli... 
“Çok iyiler“ diyoruz, geniş alanda yakalandılar mı “eyvah. eyvah“, rakibi yakalama şansları yok... Uzun boylarına rağmen yüksek toplara hep rakipler vuruyor...
İşte Slavia maçı; ilk yarının son dakikasında gelen golde rakibe asisti Kim yaptı... Peki, Slavia’ya ikinci golde asisti kim yaptı; Szalai... Rakibin iki golünde, iki asist senin iki stoperinden... Olacak iş mi?
Fenerbahçe’nin her maçta, bir ya da birden fazla gol yemesi raslantı mı, şanssızlık mı? Szalai ile Kim ancak takım savunmada kaldığında, kapandığında iyi iş yapıyorlar... Eee, bu takım da Fenerbahçe... Her maç kapanacak hali yok ya...
Gazetelerde sürekli okuyorum, “Szalai’ye 20 milyon, Kim’e 25 milyon euro“ diye... Böyle bir teklif varsa, Ali Başkan‘ın yerinde olsam bir saniye düşünmem, satarım...
Slavia Prag, Avrupa futbolunun ikinci sınıf takımlarından biri... İkinci sınıf takımların da seri başı falan değil... “Orta direk“ takımlarından biri... Bütçesi Fenerbahçe’nin yarısı kadar...
Ancak çoğu takımda olduğu gibi bir Avrupalı kültürü, disiplini, kondisyonu, çabukluğu ve takım oyunu var... En önemlisi futbol aklı, o akılla yapılmış kadro mühendisliği var... Yani her takımda olması gereken, ama Fenerbahçe’de olmayan özelliklere sahipler...
Buna rağmen Fenerbahçe ilk yarıda, Slavia Prag’ın sağında adeta “maden“ buldu... Özellikle Ferdi, Pelkas ve Valencia önlerindeki geniş alanları, karşılarına engel çıkmadan çok çabuk geçtiler... 
Ama gerisi yok... Tehlike alanlarında Fenerbahçe’nin etkisi ve yaratıcılığı sıfıra iniyor... Son pası, yani asisti yapamıyor... 
Gol vuruşunu beceremiyor... Önündeki son rakibi geçse kaleci ile burun buruna kalacak, geçemiyor... 
Sonuçta; vuramıyor, yıkamıyor, maçı kazanmak için avantaj sağlayamıyor... 
Çünkü bu kadar, bundan fazlası yok...
Üstelik kendi yarı alanında, özellikle ceza alanı çevresinde çok “davetkar“ davranıyor... Rakibin pas üstüne pas yapmasına, çalım atmasına, kaleyi yoklamasına, hatta rahatça gol atmasına izin veriyor...
Gol atmakta bu kadar zorlanır, gol yemekte bu kadar davetkar davranırsan nasıl maç kazanacaksın? Nitekim kazanamıyorsun... Fenerbahçe; büyük bir takımda küçük oyuncuları oynatmanın sıkıntısını çekip, faturasını ödüyor...
Örnek; Slavia Prag ilk yarıda direkten dönen topu gol yaptı... İkinci yarıda Valencia‘nın direkten dönen topunu, aynı pozisyonda Mert Hakan üstten dışarı attı... Slavia’lı ağları buluyor, bizimki kargaları kovalıyor... O zaman bu iş nasıl olacak?
Komik golcüler, savunma yapamayan, hücuma katılamayan orta saha oyuncuları, iyi sandığımız ama yanıldığımız stoperler... “Üzüm üzüme baka baka kararmayan“, ayakta kalan tek adam; Ferdi Kadıoğlu... Gerisi olsa da olur, olmasa daha iyi olur...
Madem her şey bitti, Fenerbahçe dükkanı kapattı, İsmail Hoca’nın yerinde olsam her maçta Arda‘yı oynatırım... Birinci dakikadan 90. dakikaya kadar... Hiç olmazsa Fenerbahçe bir genci kazanır...
Başkan Ali Koç’un firması bu ülkede en büyük... Ali Koç adı çok büyük... Temsil ettiği Fenerbahçe adı büyükten de büyük... Bu kadar büyüklüğün içinde, küçük düşünceye asla yer olamaz...
Fenerbahçe bu büyüklüğün içinde “küçük“ düşünmenin sıkıntısını, acısını, başarısızlığını, hayal kırıklığını yaşıyor... Büyük düşünün, büyük oynayın Sayın Başkan...
Bu takımın çok büyük bir hocaya, çok büyük golcülere ve oyunculara ihtiyacı var... Bunları bulmaya, bunları almaya mecbursunuz Sayın Başkan... 
Bunu ben değil, Fenerbahçe’nin 100 yılı geride bırakan alışkanlıkları ve tarihi söylüyor...