Galatasaray’da öyle bir kalite var ki, Belhanda’nın o pasları vermesi, Gomis’in o füzeleri çıkarması, Ndiaye’nin slalomları, Mariano’nun hücum bindirmeleri için Igor Tudor’a ihtiyaçları yok. Hoca kim olursa olsun, bunları yapacak kaliteleri var. Ama bu kadar kreatif ve kaliteli adamı bu kadar kısa sürede “savaşan” adam haline getirmek, bu kadar koşturmak, böyle bir coşkuyu yakalamak... İşte orada duralım ve Igor Tudor’un hakkını teslim edelim.
Geçen yılı hatırlayalım... Rakibin yanında sadece “refakat” koşuları yapan, adeta ayıp olmasın diye rakibe temas bile etmeyen “buyrun geçin” diyen Galatasaraylı oyuncular. şimdi “Pitbull” gibi saldırıyorlar. Kaptırdıkları topu geri almaları 8-10 saniyeyi bile geçmiyor. Üstelik rakip kafasını kaldırdığında, başında en az 2-3 Galatasaraylı oyuncu görüyor. Nefes bile alamıyorlar, hemen yanındaki takım arkadaşına topu atma fırsatını bile bulamıyorlar.
Bir kere ne olursa olsun, Galatasaray’ın bu sağ kanadı herkesi “felç” eder. Önde Rodrigues, arkadan nefes almadan bindiren Mariano, hemen yanlarında Ndiaye, yetmedi, Fernando... Birini kessen, diğerini durdursan, üçüncü-dördüncüsü “bela” gibi başında... Galatasaray bu sağ kanattan adeta “Çin ordusu” gibi saldırıyor.
Sonra o Gomis nedir öyle... Adamın ayaklarından şut değil, sanki “füze” çıkıyor...
Osmanlıspor geçen yıl “futbol keyfimiz”di. Bu sezon “iflas etmiş tüccar” gibi... Özellikle ilk yarıda futbolla uzaktan yakından ilgileri yoktu. Tabi bir şanssızlıkları da kendi sahalarındaki ilk maçta karşılarında Galatasaray’ı bulmalarıydı. Anlamadığım; kadroları bu kadar yetersizken Regattin ile Prochazka nasıl oluyor da kulübede oturuyorlar.
Bütün bu yazdıklarım ilk yarı için geçerli... İkinci yarıda “gazdan” ayağımı çektim, “frene” bastım. Hatta “geri vitese” taktım. Galatasaray ilk yarıda o kadar iştahlı, o kadar hızlı ve tempolu oynadı ki, ikinci devre ile birlikte yorgunluktan adeta “aküsü boşalmış” araca döndü. Bir türlü gidemedi, bir türlü hızlanamadı.
Hepsi bir yana, ikinci yarıda geçen yılın kâbusu geri döndü, yani savunma zaafları ve duran top çaresizliği bütün gerçekçiliği ile ortaya çıktı. Osmanlısporlu oyuncular her yüksek topa vurdu, Galatasaray savunmasında ciddi sıkıntılar yarattı.
İlk yarıda iyi diye baktığımız Serdar Aziz de bu yarıda darmadağın oldu. Galatasaray ikinci yarı durgunluğunu Kayserispor maçında da yaşamıştı. Ama Osmanlıspor karşısında zaman geldi, çaresiz kaldı.
Sonuçta baktığınızda hücum anlayışı ve yaratıcılığı ile özellikle ilk yarıda göz kamaştıran bir Galatasaray izlerken, savunma anlayışına “eyvah, eyvah” dedirtti. Her şeye rağmen ortada geçen yıldan farklı bir Galatasaray var. İki maçta 7 gol atıp 6 puan toplayan, yeni santrforuyla gene 2 maçta 3 golle taraftarlarını selamlayan bir Galatasaray... Taraftarlar gönlünü rahat tutsun. Bu Galatasaray asla geçen yılların hayal kırıklığı yaratan Galatasaray’ı olmaz...