9 Aralık 2000’den bu yana... Tam 14 yıl... Bu iş alışkanlığı geçti, adeta “gelenek” oldu... Bu 15 yıla yaklaşan sürede Fatih Terimler, Lucescular, diğerleri...
Çok hoca geldi geçti...
Görev Mancini’ye geldi...
Ama Fenerbahçe hiçbirine izin vermedi...
Aslında maça baktığınızda; pozisyonu yoktu...
Ben bu yazıyı yazarken, 85. dakika oynanıyordu, Galatasaray’ın bir Drogba şutu... Bir de Burak Yılmaz’ın kaleci Volkan pozisyonu... Fenerbahçe’ye baktığınızda da farklı değildi...
Buna rağmen kazanmayı başardı Fenerbahçe...
Genç Eray’a bakın... Bir penaltıda yattı, bir de ikinci golde pasa uzandı...
Bir şut, bir kurtarış...
Baktığınızda iki kaleci de rahat maçlarından birini oynadı...
Ancak Fenerbahçe en iyi yaptığı işi gene yaptı... Galatasaray‘a göz açtırmadı...
Hep ilk topa hamleyi yaptı, Galatasaray‘ın top almasına izin vermedi...
Nitekim Emre, ikinci golde, böyle bir hamleyle topu kazandı ve o top gitti, ikinci gol oldu...
Emre demişken; çıkana kadar mükemmel oynadı...
Fenerbahçe’de her zaman olduğu gibi Egemen‘in Alves‘in hakkını verelim;
Havadan, karadan asla top bırakmadılar, Galatasaraylı oyunculara nefes aldırmadılar...
Topal da öyle...
Caner eski maçları kadar öne çıkmadı, çünkü iyi oynamasa da karşısında Bruma tehlikesi vardı...
Bruma da sıradan maçlarda iyi oynuyor da, büyük maçlarda zayıf kalıyor...
Hakeme gelince... Penaltılar doğru...
Ancak Fenerbahçe‘nin ikinci golünde Emenike aktif alanda mı, pasif alanda mı çok tartışılır...
Bir sözüm de Melo‘ya...
Penaltıyı kurtaran Volkan‘ın başarısı var da, bu kadar laubali bir vuruş yapan Melo‘nun hiç mi suçu yok...
Sonuç şu:
Maça baktığımızda Galatasaray’da iyi oynayan yoktu...
Fenerbahçe‘ye baktığınızda kötü oynayan yoktu...
Tam 15 yıla yakın bir süredir, Galatasaray gibi bir rakip karşısında bu kadar “egemen“ olmak kolay iş değil...
Üstelik kim ne derse desin, bu yıl savaşan bir Fenerbahçe var...
Maçı da savaşan Fenerbahçe kazandı...