“Futbolda ekonomik devrim” konusunda Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ile Türkiye Bankalar Birliği (TBB) arasında yapılacak anlaşma, milli takımın dünya şampiyonluğu, bir takımımızın Avrupa şampiyonluğu kupasını kazanması kadar önemlidir, belki daha da önemlidir.
Yıldırım Demirören Federasyonu göreve geldiğinden bu yana en gerçekçi, en radikal adımını attı. “Futbolda ekonomik devrim” konusunda Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ile Türkiye Bankalar Birliği (TBB) arasında yapılacak anlaşma, milli takımın dünya şampiyonluğu, bir takımımızın Avrupa şampiyonluğu kupasını kazanması kadar önemlidir, belki daha da önemlidir.
Gerçekçi olmak lazım... Kulüpler ekonomik olarak batmıyor, kulüpler ekonomik olarak battı. Bugün bırakın futbolcu taksitlerini ya da primlerini ödemeyi, kulüp personelinin 2-3 bin liralık maaşını aylardır ödemeyen Süper Lig kulüplerimiz var. Hep şunu düşünürdüm; niye UEFA bizi denetliyor da, biz kendi kendimizi denetleyemiyoruz. UEFA, Galatasaray’a, Fenerbahçe’ye, Beşiktaş’a, Trabzonspor’a ya da bir başka kulübümüze finansal yaptırım uygulayana kadar, bunu biz niye yapmıyoruz?
UEFA’ya giden yolları önce biz neden, niçin kapatamıyoruz? Kulüplerin TFF ve TBB tarafından “sıkılaştırılmış mali kurallar çerçevesinde yönetilmesinin esas alınacağı” bu dev anlaşmada, kontrol ve inisiyatif kesinlikle kulüplere bırakılmamalı... Kulüpleri batıran sorumsuz başkanlardan, sorumsuz yöneticilerden aynı kulüpleri kurtarmasını bekleyemezsiniz.
Ayrıca başkan-menajer, futbolcu-menajer, teknik adam-menajer ilişkileri mutlaka kontrol altına alınmalı ve çok sıkı biçimde denetlenmeli... Transfer bedelleri çok sıkı araştırılmalı... Bu borçlar nasıl oldu, nasıl dağ gibi birikti? Kulüpler batarken, kimler zengin, han hamam sahibi oldu? Devlet de popülizm uğruna kapısı her çalındığında, “Prim borcunu erteledim, vergini indirdim, cezanı sildim” dememeli...
Kulüpler, devlet, TFF, TBB tarafından şımartılmak yerine adeta “sıkıyönetim” ile denetlenmeli... Kulüpler Birliği yasası mutlaka devreye girmeli... Her yönetim kendi döneminde yaptığı borçtan sorumlu ve kefil olmalı... Kulübü batırıp gitmemeli... Kulübün gelir kaynakları ve sponsorlukları o yönetimin görev süresi ile sınırlı olmalı... Bir yönetim, gelecek yönetim dönemine ait gelirleri harcayamamalı...
TFF’nin korkmasına ve taviz vermesine gerek yok. Zaten kulüpler batmış... Bundan kötüsü olmaz. TFF kırbacı eline almalı... Bu anlayışla milli takım da gruplardan çıkamaz, kulüp takımlarımız da köy takımlarına elenmeye devam ederler.
Bu konuda daha çok sözüm var ama son sözüm kulüplerin delegelerine: Her genel kurulda “Kaldır eli-indir eli” yönetimlerin harcamalarını aklayıp yasallaştırıyorsunuz. Biraz incelesenize, biraz araştırsanıza... Siz robot musunuz? Deniz bitti, görmüyor musunuz?