Galatasaray’ın tam 10 eksikle geldiği maça Kayserispor hiç gelmemiş, sadece kaleci Lung’u göndermişti. Zaten maçta, Lung’un kaleyi koruduğu ilk yarı boyunca Galatasaray hücumcuları ile Kayserispor kalecisi arasında geçti.
Yemin ediyorum, yemin-billah ediyorum, ilk yarı boyunca Galatasaray kalecisi Fatih Öztürk’ü ekranda hiç görmedim. Oyunun başında Campanharo’nun auta giden şutunda şöyle bir göründü, hepsi o kadar...
Ben yıllardır Aslantepe’ye gelen takımlar arasında Kayserispor kadar ilkel futbol oynayan, 20 yıl öncesinin futbolu “Çanakkale geçilmez”i yapan, ama onu bile beceremeyen ikinci bir takım görmedim.
Eee, bu kadar ilkel bir futbol anlayışına sahip bir takım karşısında nasıl oldu da maç uzun süre 0-0 gitti. Önce kaleci Lung... Sakatlanıp çıktığı ilk yarı sonuna kadar önemli kurtarışlar yaptı. Bir değil, iki değil, çok önemli kurtarışlar yaptı.
Amaa... Koca bir ama diyelim... Emre Akbaba çok net iki pozisyonda topu kaleci Lung’un üstüne vuracağına sağına-soluna vurabilseydi, Diagne arka direkte bomboş buluştuğu hava topunu kapalı köşe yerine uzak köşeye bıraksaydı, son vuruşların tamamına yakını, kaleci Lung’un üstüne vurulmasaydı, böyle mi olurdu? Lung ahtapot değil ki, her yere uzansın...
Sadece ilk yarıda çok net 7 Galatasaray pozisyonu var. Hadi indirim mevsimindeyiz, pozisyonlarda % 50 indirim yapalım, üstüne bir de % 10 koyalım, gene banko üç gol olurdu. Lung’un başarısı kadar, hatta daha fazlası, Galatasaray’ın son vuruşlardaki ciddi beceriksizliği vardı. Az-buz değil ama, çok ciddi beceriksizlik...
Maçın ilk yarısını ıskalayan Kayserili oyuncular ikinci yarıda maça yetiştiler. Biraz kımıldadılar, biraz oynamaya çalıştılar. Savunma yapmaya başladılar. Üstelik Galatasaray ilk yarıdaki etkili oyununun gerisinde kalmaya başladı. İmdadına penaltı golü yetişse bile, dakikalar ilerledikçe etkisini kaybetti.
Hayret, Kayserispor’un kaleyi bulan ilk şutu gol oldu. Öyle ki, Galatasaray kalecisi Fatih Öztürk’ü ilk defa bu golde gördüm. Campanharo’nun müthiş şutunu seyretti. Aslında seyretmekten başka yapacağı bir şey yoktu. Dünyanın “1” numarası Neuer gelse, o şutu zor çıkartırdı.
Zaten Kayserispor için ilk yarıda söylediklerimi ikinci yarı için geri alıyorum. Üstelik son 20-25 dakikayı bir eksik oynamalarına rağmen hem beraberliği yakaladılar, hem de bu skoru korudular.
Baktığınızda ikinci yarıda bir Diagne kafası dışında Galatasaray’ın yarattığı bir heyecan bile yoktu. Galatasaray dua etsin, Samet Hoca ilk yarıda Migel Lopez’i, Hasan Hüseyin Acar’ı, Aziz Behiç’i oynatmadı. Samet Hoca bu üçlüyü nasıl yanında oturttu, onu da anlamadığımı söylemeliyim.
Bu maç için Galatasaray’ın özrü, bahanesi olamaz. Çok eksik olabilir... Kayseri’de de Henrique başta çok ciddi eksikler vardı. Kalecisi sakatlanıp çıktı, yarım saate yakın bölümü bir eksik oynadı, hele ilk yarıda kalecisi hariç sahada 10 eksikti. Böyle bir rakibi bile yenemiyorsan, hocanla, futbolcunla tepeden tırnağa ciddi anlamda formsuzsun. Hatta kötüsün, çok kötüsün... Buna hakkın yok... Futbolda her şey var ama bu kadarı yok.