Türkiye beklenenden iyi başlayınca, Finlandiya beklenenin altında kalınca daha ilk çeyrekte çarpıcı bir sonuç ortaya çıktı. Türkiye’nin böyle bir başlangıç yaptığı ve ilk 12 dakikada 2-0’ı yakaladığı bir başka maçı ben hatırlamıyorum. Aslında 2-0 sonrasındaki 10-15 dakika, Türkiye adına “rüya“ gibi geçti. Pozisyon bulamasak bile iyi top çevirdik, orta alanı resmen teslim aldık ve adeta kendimiz çalıp kendimiz oynadık. Ancak başlangıçtaki toplam yarım saatin ardından Finlandiya’nın maç sonuna kadar devam edecek olan “oyunu kontrolu“ sahaya egemen oldu. Buna rağmen Finlandiya‘ya uzaktan atılan ve direkten dönen şutun dışında tek pozisyon vermedik.
Yeri gelmişken söylemeliyiz, Ömer Toprak-Mehmet Topal ikilisi, son dönemlerin en uyumlu stoperleri olarak dikkati çektiler. Alman liginin vazgeçilmez stoperlerinden biri olan ve uğruna 20 milyon eurodan fazla değer biçilen Ömer Toprak, o kalitesini, yani Almanya performansını, belki de ilk defa Türk Milli Takımı forması ile ortaya koydu.
Almanya‘yı konuşurken Yunus Mallı‘yı unutmayalım. Yunus da Wolfsburg’un gözdelerinden biri. Ancak Yunus henüz o yeteneklerini ve rahatlığını Türk Milli Takımı’na taşıyamadı.
Beni şaşırtan İsmail‘in performansı oldu. Neredeyse sezon bitecek, kulübede oturmayı alışkanlık haline getiren, maç oynama yetisi büyük ölçüde darbe yiyen İsmail, hiç sırıtmadan hiç aksamadan müthiş bir doksan dakika oynadı.
Ligdeki formu ne olursa olsun ki, son haftalarda iyi oynuyor, Selçuk İnan, bu takımın adeta sigortası. Güven duygusunun merkezi...
Emre Mor işi seriye bağlayıp şiir gibi hareketleri arka arkaya sıralıyor. Ancak futbol anlayışında sanki pas vermek, takım arkadaşları ile birlikte oynamak gibi bir alışkanlık yok. Enes’in oynadığı üç- beş dakika gibi çok kısa bir süre içinde üst direkte patlayan kafa vuruşu, Hollanda liginde bireysel gelişiminin nasıl bir ivme kazandığını çok açık ortaya koydu.
Her grup mücadelesinde aynı şeyi yapıyoruz. Berbat başlıyoruz, arabayı deviriyoruz, sonra toparlanmaya, silkelenip ayağa kalkmaya ve önümüze geçen rakipleri yakalamaya çalışıyoruz. Bu Dünya Şampiyonası grup maçlarında da aynı şey oldu. Gene aklımız başımıza geç geldi ve gene bize tur bindiren rakipleri yakalamaya çalışıyoruz... ”Bir musibet bin nasihatten iyidir“ diyorlar ama biz bu “bir musibetten“ bir türlü gerekli nasihati alamıyoruz. Umarız yeniden umutlandığımız bu yarışta aradaki farkı kapatabiliriz...