Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Galatasaray, perşembe akşamı Lokomotif Moskova maçını “uçarak” oynadı, üç gün sonra Karagümrük maçına “yürüyerek” başladı. Üç günde ne değişti de “uçarak” oynayan Galatasaray, “yürüyerek” oynayan Galatasaray’a döndü.
Sakın “Perşembenin yorgunluğu” kandırmacasına kapılmayın. Maçın daha 10. dakikasında, 20. dakikasında, ilk yarım saatinde yorgunluk mu olur? Son 20 dakika yorulursun, yürümeye başlarsın anlarım. Galatasaray daha dakika bir, yürüyerek oynamaya başladı, son 10 dakikaya kadar “uygun adım” yürüyerek devam etti.
Galatasaray’ın maç içinde nadiren oyunu hızlandırmaya niyetlendiği dakikalar oldu. İşte o zaman da her defasında bir Karagümrüklü kendini yere bıraktı, kalkmadı. Oyun, yürüme temposundan sıkça durma noktasına geldi.
Karagümrük, kimse kusura bakmasın, aldığı puana, hatta son dakikalarda kaçırdığı galibiyete rağmen “ilkel” bir futbol oynadı. Karagümrük’ün savunmadan garip bir çıkışı var. Kaleci Viviano’dan başlayan ve geri dörtlü arasında risk dolu paslaşmalarda oyunu kurmaya çalışıyor. Bunu yaparken, çoğu topu Galatasaraylı oyunculara kaptırdılar. Nitekim Galatasaray’ın beraberlik golü, böyle bir pozisyonda; stoper Zukanoviç çalımla çıkmaya çalışırken topu kaptırmasıyla geldi.
Galatasaray için “yürüyerek” oynadı diyoruz, haksızlık etmeyelim; Karagümrük “durarak” oynadı. Biglia belki Galatasaray yarı alanına bile geçmedi. Gömülü bir savunma ile Galatasaray’ı karşılamaya çalıştılar. Sadece iki Pesiç pozisyonları var, kaçırılması, atılmasından daha zor olan iki pozisyon... Bertolacci golünde, topun köşeye gittiğini söyleyemeyiz. İyi Muslera için sıkıntı yaratacak bir şut değildi. Ama Muslera da eski Muslera değil...
Galatasaray kenarlardan çok geldi, ancak ortalardan sonuç gelmedi. Bu oyun, daha ilk dakikalardan başlayarak Diagne ve Mustafa‘yı sahaya davet ediyordu. Fatih Hoca, bu davete katılmakta çok geç kaldı ve Diagne-Mohammed ikilisini ancak son 15 dakikada oyuna aldı.
Galatasaray’a bakıyorum; Emre Kılınç sıfır... Karagümrük golünün başlangıcında da Emre Kılınç var. Halil ehh işte... Kerem sıfır... Kerem bir maçı “uçarak”, bir başka maçı “durarak” oynuyor. Yazık... Kerem kendi için, takımı için belli bir istikrarı yakalamak zorunda... Babel’in direkte patlayan bir füzesi var, gerisi yalan rüzgarı...
Karagümrüklü Adnan‘ın ceza alanı içinde koluyla buluşan bir top var. Adnan vücudunu genişletmiyor, hatta kolu vücuduyla bitişik gibi... Sonuçta kafa karıştıran bir pozisyon... Ama hakeme “Penaltıyı niye vermedin?” denecek pozisyon değil sanki...
İlgimi çekti, Galatasaray 10’dan fazla korner attı, birine vuramadı. Niye? Bu takımda Marcao var, geç girmeseler Diagne, Muhemmed var, ama bir kafa golü yok. Beraberlik golü de Galatasaray’ın becerisi değil, resmen Karagümrük’ün ikramı...
Son 10 dakikayı bir tarafa koyuyorum, 80 dakikalık oyun “futbolda işkence” gibiydi. Bu kadar durarak, bu kadar yatarak, bu kadar pozisyondan uzak kalarak maç mı oynanır?
Galatasaray’ı hiç beğenmedim. Hocayı, takımı hiç ama hiç beğenmedim. Önceki gün oynayan Trabzonszpor’a bakıyorum, dönüyorum , dün oynayan Galatasaray’a bakıyorum, futbol, hırs, istek, tempo, güçlü oyun olarak arada dağlar var. Üstüne üstlük bir de 9 puanlık fark var. Bu Galatasaray mı Trabzonspor’u yakalayacak? Fatih Hoca en umutsuz anlarda “Biz bitti demeden bitmez” der ama, bu defa kazın ayağı öyle değil...