Fenerbahçe’nin kalesine yanılmıyorsam, son 4 maçta atılan 5. penaltı bu... Her maç bir penaltı, hatta daha fazlası... Allah aşkına Fenerbahçe tarihine bakın; eşi, örneği var mı? Elbette yok. Bugün ligin son sırasındaki takımlar bile kalelerinde her maçta bir penaltı görmezken, Fenerbahçe savunma anlayışı nasıl oluyor da her maç bir penaltı yapıyor?
Fenerbahçeli oyuncular yeteri kadar büyük futbolcu olmayabilirler, ama formasını giydikleri kulübün, takımın çok büyük olduğunu hissetmeleri lazım... Ellleri-ayakları titriyor. Korkuyorlar, panikliyorlar, hemen dağılıp, kırılıyorlar.
Tisserand geçen hafta ayağıyla, dün koluyla penaltı yaptı. Adam penaltıya abone... Elbette bir Tisserand değil... Novak’ın önünde Pelkas var. Ama o sadece dizilişte... Pelkas içeri girmeyi, santrfor arkası oynamayı seviyor ve o bölgede başarılı oluyor. O zaman Novak’ın önü yayla gibi boş kalıyor. Gaziantepli Olkowski, o bomboş alanı bulunca, milli oldu. Parkta gezse bu kadar rahat dolaşamaz. Ayağı taşa-toprağa takılır, tökezler falan... Ama karşısında Fenherbahçe savunma anlayışı olunca “dikensiz gül bahçesinde” dolaşır gibi oynadı.
Fenerbahçe’de “Üzüm üzüme baka baka kararır” misali, biraz iyi olan Gustavo ile Ozan Tufan da kötülere ayak uydurmaya başladı. Cisse, “Mumyalar müzesinde” gibi hareketsiz... Oysa geçen yıl gollerin vazgeçilmez adamıydı. Thiam, Kasımpaşa’da birbirinden güzel goller atıyordu, Fenerbahçe’de adım atamıyor. Mert Hakan, Sivas’ta sürekli öne oynardı, Fenerbahçe’de devamlı yana oynuyor. Nedir bu iş, Fenerbahçe’ye kim gelirse niye geri vitese takıyor?
Üstelik Gaziantep’in çok iyi maçlarından biri değildi. Hele ikinci yarıda... Hücumu değil, savunmayı ve skoru korumayı düşündüler. Bütün bunlara rağmen galibiyete yakın olan taraftılar. Üstelik son dakikalarda gelen Kenan’ın frikik golü, tek kelimeyle şahaneydi.
İkinci yarıda Fenerbahçe “ehh işte” diyecek kadar bir kımıldadı ama “bal yapmayan arıdan” farksızdı. Pelkas dışında iş yapacak adam yoktu. Pelkas’ın ofsayt gerekçesi ile sayılmayan golü kafamı karıştırdı. Ne kadar milimetrik bir pozisyondu.
Erol Hoca beklerin önünü kapatmazsa kaybetmeye devam eder. Sol savunmanın önüne mutlaka yeni bir isim bulup, Pelkas’ı santrfor arkasına alması gerekiyor. Elinde Novak-Caner ikilisi varken, bunu nasıl uygulamıyor, hayretler içindeyim. Kabul edelim ki, Fenerbahçe’de iş bitirecek adam da yok... Fenerbahçe her maç 3 gol, 4 gol yiyerek bu işi götüremez. Ne Erol Hoca götürebilir, ne de üstündekiler, altındakiler götürebilir... Hafta içinde Emre Belözoğlu’nu dinliyordum; Fenerbahçe’yi eleştirenlere üstü kapalı göndermeler yaptı. Bu Fenerbahçe’yi eleştirmeyeceksen, kimi eleştireceksin? Futbolun doğasında “kötü”ye “iyi” demek mi var? Üstelik Fenerbahçe kötünün de kötüsü... Yılların Emre Belözoğlu’su bunu görmüyor mu?
Emre Belözoğlu dedi ki, “Tüm oyunları bozacağız...” F.Bahçe’ye bir oyun var mı, hadi tartışılır ama diyelim ki “oyun var”, nasıl bozacaksınız? Madem F.Bahçe’ye oynanan oyun var, o oyunu bozmak için, önce sahada rakibinin oyununu bozacaksın. Onu da beceremiyor, her maçı 3-4 yiyerek bitiriyorsunuz. Ne oyunu?
Milleti suçlamayın, gerçeği görün... Emre Belözoğlu dahil, kusuru, yanlışı, eksiği, kötü oyunu, hatalı transferi önce kendinizde arayın. Bu felaket tablosu sizin eseriniz...