Canından ötede bir can varmış, o da evlatmış… Galatasaray onbirinde sağ kanat savunmada Linnes’i görünce içim “cızz“ etti… Linnes oynadığı için değil, aynı mevkinin sahibi Omar Elabdellaoui oynamadığı için…
Babalık böyle birşey… Evladın için gözünü kırpmadan herşeyi yaparsın… Omar Baba da “gözü gibi“ baktığı Down sendromlu oğlunu eğlendirebilmek için gözlerinden oldu, hiç istemem ama belki de futboldan oldu…
Linnes sanki Omar aşkına oynadı… Hızlı, etkili… Solda da Saracchi öyle… Galatasaray iki kenardan çok hızlı geldi, buna rağmen orta sahasını hızlı hücuma katamadı…
Kabul edelim ki, Galatasaray özellikle tek kale oynadığı ilk yarıda kalitesini de ortaya koyamadı… Düşünün tek kale oynanan ilk yarıda, sadece Belhanda’nın uzaktan vurduğu, kaleci Boffen’in çok iyi çıkarttığı top vardı… Tek pozisyon bu...
Bazılarının varlığı, yokluğunda daha iyi belli olurmuş… Taylan Antalyalı’nın yokluğu Galatasaray orta alanını dinamizim, hız ve hücum anlamında çok eksik bıraktı…
Üstelik, Galatasaray’ın karşısında üç gün önce yarım düzine gol yiyen, bu maçta da Galatasaray kalesine gitmekten adeta korkan bir Antalyaspor vardı… Düşünün tek ataklarını, ilk yarının uzatma dakikalarında yapabildiler… İlk yarıda Galatasaray yarı alanı o kadar boştu ki, ailece, topluca piknik bile yapılabilirdi…
Galatasaray ikinci yarıda biraz daha hareketlendi, biraz daha kımıldadı… Özellikle bu yarıda Arda’nın hırsını, hatta öfkesini, hücumları organize edişini beğendim… Ama bu yarının “Süperman“i Marcao oldu… Önce Gökdeniz’in önünden, sonra Amilton’dan çok kritik iki top çaldı… Hadi Gökdeniz genç yaşına rağmen külçe gibi ağır. Beşiktaş maçında bir gol attı, o günden beri geri gidiyor… Ama Amilton bu ligin en hızlı adamı… Amilton’a yetişip o topu çalmak, Galatasaray kalesini muhtemel bir golden kurtarmak gibiydi…
Elbette Emre’nin kırmızı kartı… Amilton çok hızlı, yetişmek mümkün değil, Emre topa müdahale mesafesinde değil… Buna rağmen arkadan hamle yapması ve o hamlenin Amilton’un topuğu ile buluşması kırmızıyı getirdi… Sarı olur muydu, olurdu, çünkü Emre’nin ayağı, rakibin topuğuyla kılpayı buluştu… Yaralayıcı değildi… Buna rağmen hakeme niye kırmızı gösterdin“ demek çok doğru değil…
Galatasaray bir eksik kalmasına rağmen, sanki bir fazla oynuyor gibi yine tek kale oyuna devam etti… Üstelik pozisyonlar da buldu… Oğulcan’ın yakından vuruşuna kaleci Boffin refleksi mutlak bir golü önledi…Galatasaray bir eksik kalmasına rağmen, sanki bir fazla oynuyor gibi yine tek kale oyuna devam etti… Üstelik pozisyonlar da buldu… Oğulcan’ın yakından vuruşuna kaleci Boffin refleksi mutlak bir golü önledi…Sanki çare Falcao’ydu ama girmesi ile çıkması bir oldu… Galatasaray yönetiminin yerinde olsam, Falcao’nun sadece kasını, adalesini değil, kafasını da kontrol ettiririm…Galatasaray “galibiyeti hak etmedi“ diyenler olabilir… Buna pek katılmam… Çünkü Antalyaspor bir puanı bile hak etmedi… Rakip bir eksik oynuyor, halen kendi yarı alanlarında top çevirdiler… Kabul edelim ki bu maçta futbolun adaleti sahada değildi… Galatasaray’a ne kadar kötü gözle bakarsanız bakın, şu haliyle Antalyaspor’dan en az 10 gömlek daha iyiydi…
G.Saray ağır hasar verdi, puan kaybetti, üç oyuncusunu kaybetti… En önemlisi Allah en kısa sürede sağlığını versin Omar’ı kaybetti… Puanı bugün kaybedersin, yarın telafi edersin, önemli olan Baba Omar’ın önce düzelmesi, sonra formasını giymesi… Dualarımız Omar’la...