Galatasaray’ın sahaya “en iyi“ kadrosuyla çıktığı maça, Sivasspor ligin “en iyi“ başlangıcını yaptı… Daha 7. dakika dolarken, önce Hakan Arslan‘ın, kafası, sonra Mert Hakan‘ın füzesi Galatasaray‘ın “yaşam sigortası” Muslera tarafından “mucize“ gibi kurtarıldı… Muslera duvarı olmasa, 7. dakikada durum 1-0 değil, abartısız 3-0 olurdu, Sivasspor öyle sağlam, öyle etkili bir başlangıç yaptı…
Galatasaray bu; baktı ki pabuç pahalı, 10. dakikadan itibaren ceza alanına “Tehlike bölgesi… Girilmez“ tabelasını astı… O dakikadan sonra roller tamamen değişti… Galatasaray maçın boşrolüne geçti… Her dakikada, her saniyede, sahanın her yerinde Galatasaray vardı… Futboluyla, futbola kattığı güzellikleriyle, etkisiyle, bitiriciliğiyle, oturmuş kadrosuyla adeta “bay patron“du…
Galatasaray‘ın bu kadar egemen olduğu dakikalarda Sivasspor köşeye sıkışmış, yumruk üstüne yumruk yiyen boksör gibiydi… Resmen dağıldı, ne dağılması, darmadağın oldu… Galatasaray koptu koptu geldi… Zaten Ömer Bayram dedin mi duracaksın… Adamın önlenemez frikik atışları var… Topu öyle yerlere o kadar etkili indiriyor ki, rakip savunma, rakip kaleci hepsi birden “taca“ çıkıyor…
İlk gol böyle geldi… Ömer Bayram nefis kesti, “fırsat nerede, ben oradayım” diyen Falcao affetmedi… Sağdan şiddetini arttırarak gelen Feghouli fırtınası çok tehlikeli, çok iyi iki posizyon yarattı… Bir karşı karşıya, diğeri uzun menzilli füze… Kaleci Samassa ikisini de iyi savuşturdu… Ama “bu ateşe kar dayanmaz“ misali, üçüncü Feghouli buluşmasında teslim oldu ve Galatasaray öne geçti…
İlk yarı bittiğinde aklımızda “doyumsuz” bir Galatasaray ve ilk golü atmasına rağmen bu Galatasaray‘a direnmekte gerçekten büyük sıkıntılar çeken ve adeta ne yapacağına şaşıran bir Sivasspor kaldı…
İkinci yarı başladığında gördük ki, devre arası Sivasspor‘un imdadına yetişmiş… Nitekim ikinci yarıya biraz toparlanarak ve Galatasaray‘ın ilk yarıdaki “Kayıtsız şartsız egemenliğine“ kafa tutarak başladı… Erken bir dakikada penaltı ve sonrasında gelen golle hem skora, hem oyuna ortak oldu… Penaltı kararı elbette futbol dünyası ve medya için bulunmaz bir fırsat oldu… Penaltı mı değil mi, penaltıysa ihlali yapan ve sarı kartı bulunan Seri ikinci sarıdan atılır mıydı, atılmaz mıydı, konuşulur da, konuşulur… Hele uzatma dakikalarındaki kritik kararlar, kartlar… Hakem yorumcuları için malzeme bayağı çok...
Penaltıda Muslera için üzüldüm… Belki de çok uzun süre sonra aşırı kritik bir penaltı atışını kurtardı… Ama karşıladığı topta, Galatasaray savunma oyuncuları penaltı atışını kaçıran ama dönen topu tamamlayan Emre Kılınç kadar çabuk olamadılar… Muslera daha sonra Emre Kılınç‘ın köşeye giden topunu da müthiş çıkardı…
Beraberlik Sivas‘ı kendine getirdi… Ayrıca ilk yarıyı “sıfır“ geçen Yasin‘in yerini Emre Kılınç‘a bırakması görüntüyü ciddi anlamda değiştirdi... Bu defa şaşırma ve dağılma sırası Galatasaray savunmasındaydı… 2-2 sonrası önemli tehlikeler yaşadı Galatasaray… Ama hiç olmazsa kale “emin ellerdeydi“, hiç olmazsa kale “Muslera duvarı“ ile örülmüştü, yıkılmadı...
Bu maça kadar Galatasaray, Onyekuru‘nun hızına uyardı… Hayret, bu maçta Onyekuru Galatasaray takımının hızına uyamadı… İkinci yarıdaki “geri vitese“ rağmen, Onyekuru, Falcao çok önemli fırsatları teptiler… Hele uzatma dakikaları…
Galatasaray’ın bu kadar baskın, bu kadar etkili oynadığı ilk yarıdan sonra, bir puanı futbolcularının ayaklarından, kafalarından değil, Muslera’nın “ellerinden” kazanması “futbol şakası” olmalı...