Galatasaray takımını “Maraton” koşan atlete benzetiyorum. Uzun mesafeli bu yarışa her yıl sakin başlıyor, genellikle gerilerde kalıyor, hatta gözden kayboluyor. Galatasaray’ı iyi bilmeyenler “Yarışa havlu attı” sanıyor.
Oysa öyle değil... Galatasaray usta bir koşucu gibi nefesini ayarlıyor, gücünü ayarlıyor, mesafeyi ayarlıyor, mesafe kısalmaya başlayınca hızını arttırıyor, önde koşmaktan yorulan rakiplerini geride bırakıyor ve genellikle yarışı hedefe vararak tamamlıyor.
Süper Lig’in 2020 sezonunda değişen bir şey yok. Galatasaray, aynı Galatasaray... “Gözden kayboldu, havlu attı” diye düşünülürken, her sezon olduğu gibi önce gölgesi, sonra kendisi göründü. Sakin ama kararlı geliyor. Heyecanlanmıyor, telaş yapmıyor, eli-ayağı birbirine dolaşmıyor.
Yarıştığı rakiplerini birer birer geçmeye başladı. Elbette halen önünde ve yanında “kararlı” biçimde yarışan rakipleri var. Ama hepimiz biliyoruz ki, Galatasaray buraya kadar getirdiği yarışı, bundan sonra bırakmaz. Belki geçilir ama kilometrelerce süren yarışı son metresine, son nefesine kadar kovalar.
Galatasaray artık yarışın son kilometrelerinin sayıldığı bir haftada Gençlerbirliği maçına erken golle başladı. Fenerbahçe maçındaki golüyle tarihi değiştiren ilk adımı atan Donk, Gençlerbirliği karşısında, maçın 0-0 değil, adeta 1-0 başlamasını sağladı. Bu Donk, adam yokluğunda sanki “tombala”dan çıkmış gibi... Kimseye “Neredesin Luyindama” dedirtmedi. Kongolu stoperi aratmadı.
Mariano önemli adam... Ankara ekibi karşısında sağ kanada adeta rayları döşedi ve “hızlı tren” gibi hiç aksamadan Ankara seferlerine başladı. Nitekim Falcao golünün asistini yapmayı başardı.
Onyekuru maçın başından beri Gençlerbirliği savunmasını “Deli dalgalar” gibi dövmeye başladı. Ele-avuca sığmadı. Ama bu yakan-yıkan görüntüsüne rağmen atak sonlandırmada çaresiz, hatta beceriksiz kaldı.
Ligin iyi futbol oynamaya çalışan takımlarından birisi olan Gençlerbirliği adına bu maçta hatırlanacak tek şey, göğsünde ay- yıldız bulunan formayla sahaya çıkmasıydı. Becerikli oyuncularına rağmen Galatasaray’a sıkıntı yaratamadı. Hatta kaybedebileceği en hafif sonuçla kaybetti. Özellikle ikinci yarıda skor tabelası 6’yı, 7’yi gösterebilirdi.
Hakem Arda Kardeşler’i anlamadım. İlk yarıda Halil İbrahim, ceza alanı içinde orantısız bir güçle arkadan Feghouli’yi itti. Sana göre-bana göre penaltı olması lazım... Arda Kardeşler’e göre olmadı. VAR da oralı olmayınca Galatasaray’ın penaltısı “güme” gitti.
Galatasaray’ın avantajları çok... Lig bitiyor, artık iyice düzelen Falcao geliyor. Arkasından Andone... Adem Büyük, “hazır kıta” bekliyor. Kulübede Emre Akbaba gibi her kulübe kısmet olmayacak çok etkili bir hamle gücü var. Bütün bunlara engin bir tecrübeyi, kurt bir hocayı, kaliteli ve geniş bir kadroyu eklerseniz, tünelin ucundaki ışığı görebiliyorsunuz.
Eee, buraya kadar her şey çok iyi... Galatasaray 8’de 8 yaparak buraya kadar geldi. Bu hafta şampiyonluk adaylarından Sivas’a gidiyor. Bakalım seriyi devam ettirip 9’da 9 yapabilecek mi, yoksa “9 mu doğuracak”... Açıkçası çok meraktayım.