Galatasaray 2000’den bu yana kötü giden “yazgısını“ değiştirecek ve tarihe “dur“ diyecek pozisyonlar bulduğu bir maçı oynadı... Özellikle ikinci yarının başında galibiyet Galatasaray’a çok göz kırptı... Atamadılar, fırsatları kullanamadılar, hatta fırsatları teptiler...
Fenerbahçe bu tehlikeleri atlattıktan sonra ikinci yarının ikinci bölümünde, yani yetmişli dakikaların başında çok açık, atılması kaçırılmasından çok daha kolay iki çarpıcı pozisyonu golle sonuçlandıramadı...
Sonraki dakikalarda iki takım da açık pozisyonlar, gole çok yakın pozisyonlar yakaladılar... Bir Fenerbahçe - Galatasaray maçı için, özellikle bir derbi için son dönemlerde hiç rastlamadığımız kadar pozisyonu bol bir maç izledik... Son dakikalarda Maicon’un direkten dönen frikik atışı dahil...
Bu beraberlikte elbette iki kaleci Volkan ile Muslera’nın hakkını teslim etmeliyiz... İkisi de çok iyi oynadı... Ancak yıldız oyuncular, büyük futbolcular bu maçta özelliklerini, yeteneklerini, yaratıcılıklarını gösterebilseler, iki kaleci Volkan ve Muslera’ya rağmen bu maç golsüz bitmezdi... Ama yıldızlar “vasat“ı bile bulamayınca doğal olarak golü de bulamadılar...
Fenerbahçe zirve yarışına ortak olmak ve puan farkını kapatmak adına daha atak olabilirdi... İlk yarıda üstün görünmesine rağmen bunu beceremedi... Hatta ilk yarıda Galatasaray rakip yarı alanda ancak 3-5 dakika görünmüş olsa bile üç tehlikeli ve gole yakın şut atan taraftı...
Galatasaray, ikinci yarıda daha dinamik, daha atak, daha istekliydi... Tarihe “dur“ demeye kararlı gibiydiler... Yakaladılar, yakaladılar, atamadılar... Bu dakikalarda Fenerbahçe, Şener’in arkasından hücum üstüne hücum yerken, tehlikeler yaşarken, ekstra bir önlem almayı düşünmedi... Son çeyrekte bu pozisyonları Fenerbahçe bulmaya başladı ama hücuma çıktıkça, pozisyon buldukça, kalesinde de pozisyon üstüne pozisyon gördü...
Şurası kesin: Fenerbahçe hücum ve savunma, ikisini birarada oynayamıyor... Savunmada iyiyse hücumda etkisiz kalıyor, hücumda iyiyse savunmada açıklar veriyor. Herşeye rağmen Skrtel ile Neustader‘in gol makinesi Gomis‘e şut şansı vermeyişi, Galatasaray‘ın en büyük silahını elinden aldı. Malum, Gomis‘in vurduğu gol oluyor...
Kalecilerin öne çıktığı, bir büyük hatası dışında Maicon ile Serdar Aziz‘in iyi mücadele ettiği maçta, Fenerbahçe‘nin kalabalık Galatasaray savunmasına karşı uzun süre az adamla hücum etmesi, belki savunma güvenliği adına iyiydi ama takımı hücumda “öksüz“ bıraktı...
Fenerbahçe’nin “penaltılarımız verilmedi“ isyanını daha yazıyı yazarken duyar gibiyim... Fernando‘nun ise sarı kartta şanslı olduğunu düşünüyorum... Sahada geçmiş yılların çok önünde, beklediğimizden çok daha iyi ve pozisyon zengini bir Galatasaray vardı... Aradaki puan farkını koruyarak Fenerbahçe‘yi adeta yarış dışına itti... Beraberlikte bile kaybedeceği bilinen Fenerbahçe’nin neden daha ofansif oynamadığı tartışılabilir... Fenerbahçe’de bu sonuçla “Kadıköy yenilmezliği devam“ ediyor diye teselli buluyordur, kaçmakta olan şampiyonluğa rağmen...
Bu maçın kazananı yok... Bugün Başakşehir - Beşiktaş maçından bir galip çıkarsa, haftanın gerçek kazananı O olur... Ancak Galatasaray‘ın en büyük engeli geride bıraktığını, Başakşehir ve Beşiktaş‘ı Aslantepe‘ye beklediğini unutmayalım... Kim ne derse desin... İpler Galatasaray’ın elinde...