Akşam saatlerinde basketbol ile başlayan “çilemiz”, gece geç saatlerde , futbolla adeta “kahır” gecesine döndü.
Biri Litvanya, diğeri İzlanda...
İmkanımız daha fazla...
Nüfusumuz daha yoğun...
Ekonomimiz mukayese bile edilmez...
Neye bakarsanız, kime bakarsanız bakın, her şey lehimize...
Ama skor tabelaları aleyhimize...
Anlamakta zorlanıyorum...
Bütün bu imkanlara rağmen, şartlarımız, boyun eğdiğimiz rakiplere fark atarken, o skor tabelaları bize nasıl fark atıyor...
Milli Takımımız o kadar kötü oynadı, o kadar çaresiz kaldı, o kadar sıkıntı çekti ki bize “ah-vah” edecek, Burak dışında kaçan bir pozisyona saç-baş yolacak imkanı bile vermedi.
O kadar kolay, o kadar çabuk teslim olduk ki , “dizlerimizi dövecek” fırsatı bile yakalayamadık.
Allah aşkına Ömer Toprak, Leverkusen takımında üç dakikada iki sarıdan kırmızı kart görür mü ? Eğer görürse, o Leverkusen’in formasını bir daha görür mü ?
Milli maç bu...
Vazgeçtim “süper” oynamaktan, vazgeçtim “iyi” oynamaktan, “normal” futbolunu oynayan tek oyuncumuz var mıydı?
İzlanda’ya bakıyorum;
Bizden hızlılar...
Bizden çabuklar...
Bizden daha istekliler...
Kaldı ki bu takım, Dünya Kupası finalini, Play-off’da kaçırmış bir takım...
O kadar hızlı hücuma kalktılar ki pistte, kalkış için hızlanan uçak gibiydiler...
Böyle “jet” gibi geldikleri her pozisyonda tehlike yarattılar. İki topları direkte patladı; birkaç topları Onur’da kaldı, diğer pozisyonlara da kabiliyetleri yetmedi.
Hadi kötü oynadık, niye istekli oynamadık? Niye mücadele etmedik?
Fatih Terim milli takımında bile ayağımızda bu kadar top tutuyorsak, her çalım hevesinde o topu rakibe kaptırıyorsak, biz nasıl olur da “çağdaş” futbol oynarız, biz nasıl olur da maç kazanırız?
Yazık, Danimarka ile oynadığımız özel maçta gösterdiğimiz hevesi bile İzlanda maçında gösteremedik...
Bir de “kış gelmeden İzlanda’da oynayacağız, bu büyük şans, büyük fırsat” diyorduk.
İzlanda’ya kış gelmedi ama biz “buz” kestik...
Ama bu yenilgi ile yaşayamayız...
Bir kabus görmüş olalım ve uyanalım...
Üstelik “düşmek değil, düştüğün yerden ayağa kalkabilmek” önemli değil mi?