Beşiktaş bu maçı kaybetseydi, bundan sonra futbolun adaletine inanmazdım... Futbolun kitabı, böyle bir oyunun karşılığını mağlubiyet yazsaydı, inanın o kitabı okumazdım... Öyle bir maç oldu ki, tıpkı Nasrettin Hoca’nın hikayesi gibi... Eşeği kaybettik, oyunun bitimine iki dakika kala bulunca sevindik...
Oysa gerçekten, abartısız farklı kazanacağımız bir maçtı... Ama bizim takımlar, yerlisiyle, yabancısıyla gol atmasını beceremiyor... Son vuruşu yapamıyor...
Galatasaray maçında Arsenalli Welbeck aklıma geldi... Üç gol attı, üçü de birbirinin kopyası... Topun altına ayağını sokup bir karış havalandırdın mı, kaleci falan hikaye... Bunu biz yapamıyoruz, bu son vuruşu bir türlü beceremiyoruz... Olcay’ın ilk yarıda arka direğin oradan ve adeta iki metreden vurduğu, kaleci Loris’in ayağı ile çıkardığı top... Olcay o topu bir karış havalandırsa, kaleci Loris’e topu ağlardan çıkarmak kalırdı... Sonra bir Olcay şutu daha.. Fantastik bir Olcay röveşatası daha... Demba Ba’nın direkte patlayan vuruşu... İkinci yarıda iki metreden vurduğu, kaleci Loris’in kornere attığı şut...
Maçı her zaman golcüler almıyor... Bazen Loris gibi kaleciler alıyor... Loris sıradışı kurtarışlarıyla, yıllardır Fransa milli takımının kalesini boşuna korumadığını herkese gösterdi...
Üzüldüğüm şu... Gökhan Töre’nin göz kamaştıran futboluna, Olcay’ın rakip alana bir mızrak gibi batışına, Veli’nin orta alanda saygı duyulacak bir direnişle oynamasına rağmen, son dakika beraberliğine rağmen, inanın üzüldüm... Bu maçın hakkı galibiyet değil, farklı bir galibiyetti... Şimdi biz son dakikada gelen beraberlik golüne seviniyoruz...
Diri, baskın, inançlı, rakibi önemseyen, ama rakipten korkmayan, kabuğuna çekilmeyen bir Beşiktaş vardı sahada... Kişilikli oynadı... Tottenham’ın futbolunu kabul etmedi, kendi futbolunu rakibe kabul ettirdi... İngilizler, bir akşam önce Galatasaray ‘ın “pes” etmesinden sonra, büyük olasılıkla, Tottenham karşısında da böyle bir Türk takımı bekliyorlardı...
Ama her kuşun eti yenmiyor... Üstelik karşında Kara Kartal varsa...