Hollanda’nın meşhur “lale”si solsa da, “Portakal” suyunu çekip tadı kaçsa da, Avrupa futbolunda, hatta Dünya futbolunda büyük saygı görüyor... Yakalandığı “krize” rağmen bizim maç dahil, her maçın favorisi olarak boşuna gösterilmiyor...
Böyle bir rakibi yenince, daha üç gün önce “nasıl oldu da bu Letonya’ya puan kaptırdım” diye dertleniyorsun... O Letonya ki, krizde olsa bile Hollanda’nın yanında, “Bamya’dan mermi” bile değil...
Hocalar başta, herkes söylüyor. Futbolda kalite önemli... Mücadele önemli... İkisi birleşti mi, yenemeyeceğin rakibin, deviremeyeceğin takım kalmaz. İşte örnek; Oğuzhan o gol vuruşunu, kaleciye de nişanlıyabilirdi. Ama baktı, topun altına girdi, köşeye bıraktı. Kalite bu. Mücadele dedik. Allahaşkına savunmamıza, özellikle savunmanın göbeğine bakın. İlk topa biz hamle yaptık, bir adımlık geniş alan bırakmadık. Öyle bir duvar ördük ki, Berlin Duvarı yıkıldı, bizim savunma duvarı yıkılmadı. Savunma duvarı deyince, sanmayın ki “Çanakkale geçilmez” demek istiyorum. İki duran top, iki kafa vuruşu dışında pozisyon bile vermedik.
Hollanda baskılı oynadı, topu ayağında tuttu ama bizi zora sokmasına fırsat vermedik. Her Hollanda atağında 7-8 oyuncu ile topun arkasına geçmemiz, Türk Milli Takımı’nda uzun süredir gördüğümüz bir özellik değildi. Hatta üç gün önceki Letonya maçı bile. Sanki bu galibiyetle “yeniden doğuşa hayata dönüşe” doğru bir adım attık. Hollanda’dan iki puan öndeyiz. İkili averaja göre, bir galibiyet, bir beraberlik bize play-off oynatır. Ama bir adımımız, bir sonraki adımı tutmuyor. Bir galibiyetin ardından ikinci bir galibiyet gelmiyor. Ciddi bir istikrar sıkıntımız var. En önemlisi, her büyük galibiyetin ardından bir dalgınlığa, bir rehavete kapılıyoruz. Aman dikkat. Türk futbolunun genel anlamda Hollanda maçından önce hangi sorunları varsa, Hollanda galibiyetinden sonra da aynı sorunları devam ediyor. Fatih Hoca sıkıntılı maçlara, kritik maçlara alışkındır. “Mucizeler zaman ister” demesine rağmen, şimdi mucize için zamanı da yok. Ekim ayındaki bir galibiyet, bir beraberlik bize Play- Off oynatır.
Kazanırken eksiği söylersem, ayıp olmasın. 2-0 öndeyiz üç sarı kart gördük. Hollanda üçüncü golü bariz faulden yedi, faul yapılan oyuncusu dahil kimse itiraz etmedi. Gene Fatih Hoca’nın lafıdır; Başarı ayrıntıda gizlidir diye. Bu sarı kartlar birikiyor, bir bakıyorsunuz, en önemli maçta yoksunuz. Değer mi?
Arda’ya özel bir yer açmalıyım. Aylardır bir maçta, bir dakika topa ayak bile değmedi. Antrenmanlarla yetiniyor. Buna rağmen Letonya maçındaki performansı, Hollanda karşısında ilk golün asistini yapıp, ikinci golü atıp oyunu koparması, ne kadar değerli, ne kadar vazgeçilmez bir oyuncu olduğunu birkez daha ortaya koydu...
Konya için de kestirmeden gideyim. Konya’ya selam, Konya seyircisine selam, Konya’da milli maçlara devam... Yorumun başlığını “hayata dönüş” diye attım. Ay- Yıldızlı takımın hayata dönüşü için. Maç oynanırken, ay- yıldız için bu vatan için, bu toprak için şehit olanların Dağlıca’dan acı haberi geldi. Önce şehitlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, milli takım oyuncularına “arasıra değil, hep böyle” diye alkışlarımı gönderiyorum...