Konoplyanka, her topta beş metre geriden gelip Şener’i geçip, ya vurdu, ya asist yaptı... Ama her defasında Şener’i geçti... Kabahat Şener’de mi, çaresizlikten kendi takımında oynamayan Şener’i ilk onbirde oynatmak zorunda kalanlarda mı? Mehmet Topal’ın hem son milli maçlarda, hem kulübüyle oynadığı Vardar maçında stoper olarak ne büyük yanlışlar yaptığını herkes gördü, herkes biliyor... Ama bu ülke yeteri kalitede stoper yetiştiremediği için çaresizlikten yine Mehmet Topal oynuyorsa, acaba kimleri suçlamak gerekiyor...
Kendi ligimizde, kendi takımlarındaki Tolga Ciğerci’yi, Serdar Aziz‘i izliyoruz... Uçuyorlar, kaçıyorlar, tutulamıyorlar. Ama uluslararası arenaya çıktığımızda “takke düşüyor, kel görünüyor“, çaresiz kalıyorlar, yetersiz kalıyorlar...
Adebayor’un daha geçen hafta verdiği demeç akıllarda: “Ben 33 yaşındayım... Türk futbolculardan daha fitim. Bu işte bir yanlış var”
İçimizden biri Webo “İzlandalar, İrlandalar, Avusturyalar her şampiyonaya gidiyor da, onlardan fazlası olan, eksiği olmayan Türkiye niye gidemiyor?” dedi ve ekledi “Türk futbolu, Türk futbolcusu egolarından kurtulmalı...”
Lucescu deseniz zaten kadroya aldıklarıyla, almadıklarıyla maça 1-0 yenik başladı... Maaşallah üç günde de bize uydu... Çocuk kandırıyor, “Oğuzhan formsuzdu, Bursa maçında izledim çok beğendim, milli takıma aldım“ diyor. Oysa Beşiktaşlı yöneticiler dahil herkesin fikri, Bursa maçında Oğuzhan‘ın son derece etkisiz olduğuydu...
Maç oynanırken sosyal medyada bir fotoğraf yayıldı... Maç oynanırken mi çekilldi, başlamadan önce mi bilemiyorum. Türk milli takımının yedek kulübesinde futbolcular ellerindeki telefonlarla oynuyorlar, telefonlarıyla meşguller... Arkadaş bir saat önce önündeki en büyük iki rakibinden birinin yenilgi haberi gelmiş. Sana grupta lider olma şansı doğmuş... Bu bile bizi ayağa kaldıramıyorsa, doping etkisi yaratamıyorsa,havaya sokamıyorsa biz nasıl maç kazanacağız...
Ukrayna zaten ilk beş dakikada iki kafa golüyle 2-0 yapabilirdi... İlk 5 dakikada yapamadığını ilk 45 dakikada yaptı. Ancak şunu da vurgulayalım... İlk gol ofsayt, ikinci golde top çok büyük ihtimalle çizgi dışından çevrildi. Onlara bile itiraz edemedik, etsek birşey değişmez de hiç olmazsa bir tepki, o da yok... Zaten adamlar bir düzine gol kaçırdı...
Hücum edemiyoruz, pozisyon yaratamıyoruz, “bari rakip ceza alanı çevresinde bir frikik olsa da vuruş ustası Hakan Çalhanoğlu topun başına geçse“ diye son umuda sarıldık ama, bırakın gol atmayı faul almayı bile başaramadık... Sahiden Avrupa’nın gözünün içine baktığı Hakan Çalhanoğlu “üzüm üzüme bakar” misali, ay-yıldızlı formayı giyince mi bu kadar eksik kalıyor, becerilerini bir türlü sahaya yansıtamıyor...
İki gündür bizim milli basketçileri seyrediyorum... Hepsi genç, hatta toy, “acemiler mangası“ gibi... Ama öyle mücadele ediyorlar, öylesine “ölümüne“ oynuyorlar ki, gelsinler “canımızı yesinler...“ Ama milli futbol takımımızda o adanmışlık da yok...
Hayal satmayalım... Bizim ülkedeki futbol düzeninden, futbol anlayışından, futboldaki bu “yalan dünyadan“ ne milli futbolcu çıkar, ne de milli takım...