Futbolda özellikle bu sezon güzel şeyler oluyor. Belki küçük şeyler ama, etkili, anlamlı, uzun süredir görmediğimiz güzel şeyler...
Hafta içinde Çarşı Grubu bir açıklama yaparak, Fenerbahçe maçında kendilerine “medeni bir ortam” yarattığı için Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’a teşekkür etti. Galatasaray-Erzurumspor maçından önce baktım, Galatasaray tribünlerinde Ultra Aslan imzasıyla “Süper Lig’e hoş geldin Erzurumspor” pankartı... Üstünde de Erzurum’un simge sanatçısı rahmetli İbrahim Erkal’ın portresi... Bununla da yetinmedi Galatasaray seyircisi... Maç öncesi Erzurumspor takımını çağırıp alkışladı. Önemsiyorum bunları... Desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Yıllardır birbirimize yaptığımız kötülüklerden içimiz karardı. Bu sezon sanki aydınlık bir sezon gibi... Böyle küçük ama etkili, küçük ama anlamlı güzellikler, kararan, kuraklaşan ruhumuzda çok uzun süre sonra umutları yeşertiyor.
Baktık, başlangıçta bu güzellikler sahaya hiç yansımadı. Erzurumspor savunmasından çıkarken, oyun kurmaya çalışırken, kalecisi Sehiç dahil, o kadar büyük hatalar yaptı ki, bunlara “hata” değil, “ikram” demek daha doğruydu. Ama karşısında da bu sezonun en etkisiz başlangıcını yapan Galatasaray vardı. Biraz iyi, biraz hızlı bir Galatasaray, daha ilk yirmi dakikada maçı kopartıp alırdı. Bu dakikalarda Galatasaray’da herkes kendi ortalamasının altındaydı.
Hatta ilk yarının son çeyreğinde seyrek gelişen Erzurumspor ataklarında bile Galatasaray savunması öyle hatalar yaptı ki, aklımıza ister istemez Porto maçı geldi. Hemen yeniden Aslantepe’ye döndük, huzurumuz kaçmasın, umutlarımız darbe yemesin diye...
Bu ilk yarıda Emre sakatlandığında hücumu pek de fazla düşünmeyen Erzurumspor karşısında Fernando yerine Onyekuru’nun oyuna girmesi daha iyi olmaz mıydı acaba? Orada da “hocanın bir bildiği vardır elbet” dedik.
İkinci yarıdaki Galatasaray, kısa süreliğine de olsa, silkelenen, dirilen, hatta kendine gelen bir Galatasaray’dı. Ömer Bayram ile Rodrigues sol kanada adeta “ray” döşeyip hızlı tren gibi gidip gidip top kesmeye başladılar. Bu hızlanma ve ceza sahasına inmeye başlayan toplar yerleşik Erzurumspor savunmasının dengesini bozdu. Ömer Bayram demişken, ekonomik, hatta ucuz ama son derece yararlı bir transfer... Yedek kalmak, bu maça ilk on birde başlamak Feghouli’ye ekstra birşey katmamış. Feghouli neyse, gene o... Kötü Galatasaray’daki ender iyilerden biri hiç kuşkusuz, özellikle ikinci yarıdaki mücadelesi ile Ndiaye idi.
İlk yarıda İbrahim’in Rodrigues’i arkadan çekişine VAR “penaltı var” diyebilirdi, “Penaltı yok” diyebilirdi. Ama hakem Alper Ulusoy’un VAR’a bile başvurmadan oyunu devam ettirmesi ilginçti. Ancak Alper Ulusoy’un bir hakkını teslim edelim; Bizim hakemler zaman çalan futbolculara sarı kartını ancak maçın bitimine bir- iki dakika kala çıkartıyorlar. Alper Ulusoy, zaman geçirdiği gerekçesi ile Lokman’a sarı kartını gösterdiğinde henüz maçın 61. dakikasıydı. Ulusoy’u bu pozisyonda taktir ettim.
Sonuç; Galatasaray eski Galatasaray değil... İlk haftalardaki hızı yok, hırsı yok, futbol kalitesi yok... Seyirciye verdiği eski futbol keyfi derseniz, hiç yok.