Vay vay vay. Dünya şampiyonu olsan böyle başlayamazsın... Fenerbahçe maça sanki “iştah şurubu“ içip çıkmış gibiydi... Şimdiye kadar rastlanmayan bir coşku, tempo, her yerde baskı, rakip savunmanın arkasına atılan ve golle burun buruna getiren paslar, kusursuz bir pas trafiği, tutkulu bir oyun... Ne ararsanız Fenerbahçe’de hepsi vardı... Öyle ki Fenerbahçe 15. dakikada 1-0 öne geçtiğinde, Trabzonspor daha Fenerbahçe ceza alanına girmemiş, girememişti... Üstelik bu ilk çeyrekte Fenerbahçe adına kaçan, kaleci Uğurcan‘ın kurtardığı çok iyi iki pozisyon daha vardı...
- Trabzonspor büyük takım... Maçın abartısız 80 dakikasını Fenerbahçe, bazı bölümlerde de bunaltıcı bir baskı kurarak oynadı, Trabzonspor geride kalan 10 dakikada başrolü kaptı... Fenerbahçe 80 dakikada ancak bir gol bulurken, ilk yarının ortalarında dengeyi kuran Trabzonspor’a golü bulması için 10 dakika yetti. İddia ediyorum, Fenerbahçe’nin bu baskısından hiçbir takım skoru dengede tutarak çıkamazdı. Trabzonspor bunu başardı, hatta çok önemli iki - üç pozisyonu da kullanamadı...
-Fenerbahçe maçı ilk yarıda kaçırdı. Dakika bir gol bir değil, saniye bir gol bir olurdu. Bu fırtına başlangıçta önemli pozisyonlar yakaladı ama biri dışında kullanamadı. Rodrigues‘in direkten dönen topu, Tolga’nın “ben atayım“ sevdasından banko pozisyonda olan arkadaşlarına final pasını vermeyişi, elbette kaleci Uğurcan‘ın müthiş kurtarışları Fenerbahçe‘nin farkı açmasını engelledi...
-Fenerbahçe, Trabzonspor yarı sahasında mükemmel paslar yaptı, müthiş üçkenler kurdu. Trabzonspor savunmasının arkasına etkili toplar attı. Max Kruse geldiği günden beri en etkili maçını oynadı. Vedat Muriç, takımın hücumdaki merkeziydi. Gol atamadı ama arkadaşlarına müthiş toplar dağıttı, koşu yollarını açtı. Fenerbahçe bu baskılı oyunda kalesinde seyrek ama çok ciddi tehlikeler yaşadı. Burada da genç kaleci Altay ortaya çıktı. Bir yanda Uğurcan, diğer yanda Altay. Türk futbolu emin ellerde.
-Bu Nwakaeme inanılmaz bir adam. Perşembe akşamı AEK karşısındaki mücadelesini gördükten sonra, Fenerbahçe maçında yürüyemez sanıyordum. Adam resmen dokuz canlı. Sol kulvara rayları döşüyor, bir gidiyor, bir geliyor. Neredeyse tutulması mümkün olmayan bir adam. Ekuban’ın hakkını da teslim edelim.. Stoper Hüseyin Türkmen her maçta “Türkiye’nin en iyisi“ olma yolunda hızla ilerliyor...
- Fenerbahçe‘nin iki temel ve tehlikeli sıkıntısı var. Zanka “canlı bomba“ gibi. Allah boy vermiş ama hiçbir hava topunda yok. Buna Ekuban‘ın attığı beraberlik golü de dahil. Sonrasında bir ıska geçti, Nwakaeme’nin kaçırdığı mutlak pozisyonda rakibine tehlikeli bir dokunuş yaptı. İkincisi, Fenerbahçe savunmadan hücuma çıkarken gereksiz ve çok tehlikeli pas kayıpları yapıyor. Rakip yarı sahadaki kusursuz pas organizasyonunu, kendi yarı alanından çıkarken başaramıyor, beceremiyor... Bir anlamda ateşle oynuyor...
- Fenerbahçe‘nin penaltı beklediği pozisyonda top bacaktan sekip ele geldi, penaltı değil. Nwakaeme‘nin penaltı beklediği pozisyonda da Zanka‘nın itmesi penaltı yaratacak şiddette değildi.
- Fenerbahçe maçı ilk yarıda kaçırdı. Ligin en güçlü kadrolarından biri olan Trabzonspor karşısında beş net gol pozisyonu buldu, biri dışında sonuca gidemedi. İkinci yarıda doğal olarak tempo bayağı düştü, Trabzonspor’da Fenerbahçe kalasine gelmeye başladı. Hatta Sosa‘nın mutlak pozisyonunu kaleci Altay iyi karşıladı.
-Fenerbahçeli , bu beraberliğe rağmen takımından memnundur diye düşünüyorum. Büyük savunma yanlışlarına rağmen bu sezon çok farklı bir Fenerbahçe izleyeceğiz gibi... Trabzonsporlu, İstanbul‘da kaybetmeden dönmenin mutluluğunu yaşıyordur... Aslında bu maçın kazananı, iyi futbol, iyi mücadele isteyen, futbola özlem duyanlar oldu. Süper Lig seviyesinin üstünde bir karşılaşma izledik ve açıkcası gözlerimizin pası silindi...