Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Beşiktaş’ın yetmişbin küsur Karakartal’ı koca Olimpiyat Stadı’nda kanatlarıyla adeta bir “Gök kafes” kurmuştu... Sanki o kanatlarla yeri-göğü kaplamış, “buradan çıkış yok“ der gibiydi...
Ama gördük ki, Galatasaray bu muhteşem atmosferden çok da etkilenmiş gibi görünmedi... Maça da bayağı iyi başladı... Öyle ki Beşiktaş iki pas yapmakta bile zorlandı...
Acaba dedim, Beşiktaş’ın gençlerinin heyecanı, Galatasaray’ın ustalarının tecrübesine mi yenik düşecek... İşte burada Beşiktaş’ın yardımlaşması, dayanışması, takım halinde savunma yapabilmesi o sıkıntılı dakikalarda bir darbe yemesini önledi...
Öyle ki her zaman hücumda daha sıkça gördüğümüz orta alanın iki kenar adamı Gökhan Töre ile Olcay Şahan, takımın ektra bekleri gibi oynadılar...
Ancak o Gökhan Töre, öyle bir atak geliştirdi, Melo gibi bir tecrübeden o kadar iyi sıyrıldı ki, Serdar’ın bindirmesi, Almeida’nın arka direk klasiği Kartal’a golü getirdi...
Golün hemen sonrasında bir Almeida füzesinin Muslera’dan dönmesi, gol öncesi sanki Fernandes’in Muslera ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda, kalitesi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan “berbat“ vuruşu, Beşiktaş’ın başka gollerle tanışmasını engelledi...
Ancak aynı gollerle Galatasaray’da tanışabilirdi... Fernandes’e benzer bir pozisyonda Burak’ın topu Tolga’ya nişanlaması, Hakan Balta’nın kılpayı dışarı giden kafası Galatasaray için “ahh- vahh“ çekilen dakikalardı...
Benim anlamadığım Fatih Terim gibi bir büyük ustanın Hakan Balta’nın önünü koca bir ilk yarı boyunca bomboş bırakmasıydı... Beşiktaş’ın golü de o kanattan geldi, yarattığı tehlikelerin büyük bir bölümü de...
İlk yarıyı sıkıntılarla geçiren ama galip bitiren Beşiktaş için, galibiyeti sağlama alma şansı ikinci yarının başında geldi. Ama kötü bir Gökhan Töre kontrolü, mutlak bir pozisyonu yok etti...
Sonraki dakikalarda gördük ki, Beşiktaş “aşırı kontrollü oyun“ derken, adeta “korkuya“ teslim oldu... Galatasaray’ın ustalarının tecrübesi, Beşiktaş’ın gençlerinin heyecanını adeta teslim aldı... Beşiktaş golünde asist yapan Serdar Kurtuluş, bir asist de Galatasaray’ın beraberlik golünde yaptı... Vursana kardeşim, uzaklaştırsana topu... Yok “ince“ yapacak... Al sana ince...
Bitmedi ardından ikinci golde bu defa Veli Kavlak’tan bir asist... Öyle bir telaş, öyle bir korku vardı ki, Beşiktaş’ın adeta eli- ayağı dolaştı... Tabi bu golde Galatasaray’a bir yardım da, o dakikaya kadar kusursuz oynayan kaleci Tolga’dan geldi...
Maçtan önce de yazmıştım... “Favori Beşiktaş ama, bugüne kadar Galatasaray’ın beş maç üstüste kazanamadan geçirdiği bir süreci hiç görmedim...”
Galatasaray hakettiği bir galibiyeti aldı... Beşiktaş önce korkuya, sonra rakibine teslim oldu...
Şu hakkı da teslim etmeliyim:
Kartal kanatları ile dört bir tarafı kuşatılmış bu gök kafesten ancak bu kadar kaliteli ve usta ayaklar çıkabilirdi...
Galatasaray bu kuşatmayı yarıp güneşi gördü...
***
Gelelim içimizi acıtan maçın son dakikalarına... Olimpiyat Stadı’nda bir şölene imza atıldı diyecekken dramatik bir ortamla karşılaşdık. Melo’nun kırmızı kartı sonrası bir anda saha karıştı. Gerilim, öfke tavan yaptı, o yere göğe sığdıramadığımız Beşiktaş taraftarı sahaya daldı. Bundan sonra söz Futbol Federasyonu’na ait olacak. Ancak kendimize büyük hedefler koyarken, verdiğimiz bu kötü örnekler bu ülkeye yakışmıyor. Böylesine güzelim bir derbide futbolu yine ikinci planda bıraktık. Şimdi haftalarca bunu konuşuruz.