Galatasaray’ın şu sıkıntılı günlerde, en büyük şansı, ligde dokuz maçtır kaybeden, adeta futbol oynamayı unutan Elazığspor’un rakip olarak karşısına çıkmasıydı... Allah’ı var, Galatasaray’da bu şansı erken ve iyi değerlendirdi... Hani “başarı ayrıntılarda gizlidir” demişler ya... Daha “dakika bir, gol bir” pozisyonunda, Burak Yılmaz’ın taca gitmekte olan bir topu ısrarla kovalaması, çıkmasını engellemesi, o topun önce Drogba, sonra Selçuk’un kafasıyla buluşması, Galatasaray’a saniyelerle sayılacak çok erken bir gol getirdi...
Madem Burak Yılmaz’dan başladık... İnsan yattığı yatağı değiştirdiğinde tedirgin oluyor... Burak’ın yıllardır oynadığı yer değişince kabul edelim ki, tedirgin oldu... Futbolu da, golleri de geriledi... Ancak son maçlarda “merkeze” dönen, bir anlamda yerine kavuşan Burak, golle de, eski hevesi ve coşkusuyla da buluşmaya başladı... Bakmayın kaçırdığı “mucize” gibi gole... Eski maçlarına oranla çok daha hevesli bir Burak gördük... Bir de istediği pasları yeteri kadar alabilse... Şimdilik o paslar ciddi ölçüde eksik...
Galatasaray adına, Muslera’nın dönüşü, Riera’nın solbekte yerini alışı, Selçuk’un eski maçlarına oranla hücuma daha yakın görünmesi, Melo’nun iyi ve yürekten oyunu, Drogba’nın frikiklerde topun başına gelmeyişi, sarı- kırmızılı takım adına olumlu gelişmelerdi... “Kötüsü ne” derseniz... Yenilgiyi alışkanlık haline getirmiş bir takım karşısında, daha ilk dakikalarda iki farklı öne geçmişken, sezonun gol rekoru olabilecek bir maçı yakalamışken, atabileceğin enaz golü atıp, sahadan ayrılmak, Galatasaray’da sorunun “savunmadan çok hücumda” olduğunu birkez daha gösterdi...
Elazığspor’u soracak olursanız, öyle bir takım sanki Arena’ya gelmedi... Hafta arası kupa maçlarında gördük... İkinci lig takımları bile “büyük” falan dinlemeyip Trabzonspor’u, Fenerbahçe’yi, Beşiktaş’ı yerle bir ettiler... Onlar ikinci lig takımı, bu Elazığspor birinci lig takımı... Koca bir ilk yarı bitti, Elazığspor tek şut atamadı... Kardeşim, otuzdan vur, kırktan vur, dağlara taşlara vur, bari istatistiklerde tek şutun görünsün... Yalandan da olsa görünsün... Galatasaray’ın kayıp puan olarak, dokuz puan geride kalışını önemseyenlerden değilim... Demişler ki; “Şampiyon olmak için size hiç kimse inanmadığında, sizin kendinize inanmanız gerekir...”
Ben de merak ediyorum; Galatasaray’da sorumluluk taşıyanlar şampiyonluğa ne kadar inanıyorlar... Drogba, gazete haberlerine göre “mutsuzum” derken, Sneijder bir maç oynayıp beş maç yatarken, Mancini, her maçta ayrı bir onbirle sahaya çıkarken, takım içindeki dostluk, arkadaşlık, dayanışma duyguları “dip” yapmışken, Galatasaraylı bu şampiyonluğa acaba ne kadar inanıyor... Benim için önemli olan budur... Dokuz puan fark değil...