Fenerbahçe 10 puan öne geçmişken ‘şampi’ başlıkları atılırken bile, bana göre şimdiki kadar avantaj yakalamamıştı. Ancak bitime dokuz hafta kala kapıyı araladı. Araladığı kapı bundan sonra, ters ve sert bir rüzgarla yüzüne kapanır mı? Açıkçası bu saatten sonra buna fazla ihtimal vermiyorum
Süper Lig’in bitimine dokuz hafta kaldı, lider Fenerbahçe arayı yine açtı, en yakın rakibi Galatasaray ile puan farkını sekize çıkardı.
Lideri kovalayan Cim-Bom, Karabükspor deplasmanında yine hayal kırıklığı yaratırken, Beşiktaş ise Aslan’ı yakalama adına eline geçirdiği fırsatı Rize’de kaçırdı.
Evet, zorlu kulvarda, yarış tüm hızıyla devam ediyor, biz de usta gazeteci ağabeyimiz Şansal Büyüka ile hız kesmiyoruz.
Fenerbahçe’nin 8 puanlık farkı, şampiyonluk yarışında belirleyici olur mu, ya da lider, yine ‘sürpriz’ puanlar kaybeder mi? Fenerbahçe’ye şampiyon gözüyle bakabilir miyiz, yoksa çok mu erken?
* “Fenerbahçe 10 puan öne geçmişken ‘şampi’ başlıkları atılırken bile, bana göre şimdiki kadar avantaj yakalamamıştı. Ancak bitime dokuz hafta kala Fenerbahçe kapıyı araladı. İçerideki şampiyonluk kupasını görüyor. Araladığı kapı bundan sonra, ters ve sert bir rüzgarla yüzüne kapanır mı? Açıkçası bu saatten sonra buna fazla ihtimal vermiyorum. Dokuz haftada dört beraberliğe, bir başka hesapla iki yenilgi, bir beraberlik kredisi var. Bu kadar büyük bir krediyi kalan haftalarda ‘hovardaca yiyeceğini’ düşünmem.”
Yani, Fenerbahçe’yi iki takım zor mu yakalar?
* “Kaldı ki, Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın kullanacakları kredileri yok. Sürekli kazanarak gelmeleri gerekiyor. Bunu da çok mümkün görmüyorum.”
Ama ağabey... Fenerbahçe-Erciyes karşısında farkı kaçırdı, üç puanı alırken zorlandı?
* “Şunu kabul etmeliyiz. Kalan dokuz haftada hiçbir maçın garantisi yok. Bu her takım için geçerli. Fenerbahçe, Erciyes maçında zorlandı ama karşısında gerçek anlamda ‘saygı’ duyulacak bir takım vardı. Kaldı ki, ikinci yarıda ciddi bir fark olabilirdi. Sow ‘un ayağının ayarının kaçık olması, kaleci Gökhan ‘ın ‘sıra dışı’ oyunu farkı önledi. Üstelik Fenerbahçe iyi mücadele etti, iştahlı oynadı.”
Ağabey, Sow hem kaçırdı, kaçırdıkça da gözyaşı döktü:
* “Sow’un ağlamasına gelince... Demek ki duygusal bir yapısı var. Baskı dersen, hedefi olan, iddiası olan her takımda, her futbolcuda olur. Ersun Yanal’ın, oyunun bitimine üç-beş dakika kala Sow’u oyundan alışını, seyirciye alkışlatmak amaçlı olduğunu düşünüyorum.”
Derbiye iki hafta var, üç puanlık sistemde her şey terse dönebilir, hesaplar şaşabilir. Lider, Aslantepe’ye sekiz puan farkla giderse, elbette büyük avantaj:
* “Fenerbahçe, Aslantepe’ye 8 puan farkla gidebilirse elbette bu çok büyük avantaj olur. Şunu unutmayalım, Fenerbahçe derbileri iyi oynuyor. Aslantepe’den en azından yenilmeden çıkarsa, önü iyice açılır. Şu da unutulmasın? Fenerbahçe’nin, Galatasaray, Beşiktaş deplasmanları var. Ancak, Galatasaray ‘ın da sırasıyla Konya, Elazığ deplasmanları var. Baktığınızda, hele deplasman karnesini hatırladığınızda Galatasaray ‘ın işi de öyle sanıldığı kadar kolay değil.”
Bir de Yanal ilk kez sertliklerle ilgili tepki verdi:
* “Ersun Hoca’nın sertlik konusunda haklı olduğu yerler elbette var. Erciyes maçında Mangane’nin Emre’ye girişi, futbolun doğal kuralları içinde kabul edilebilecek bir giriş değil bu. Rakip futbolcunun sağlığını ciddi şekilde tehlikeye atacak, hoşgörü ile yaklaşılmayacak, futbolun asla kabul edemeyeceği sertlik ötesi bir müdahaleydi.”
Son olarak Kuyt, ağabey:
* “Bir de Kuyt ‘ı soruyorsun sevgili Bilal. Takım oyuncusu... Kaytarmıyor, tamam da, sanki bana daha üretken olmalı gibi geliyor.”
Deplasman formülü
Sağ kenarda Sabri veya Veysel, önünde Eboue, solda Hakan, önünde Telles. Hücumda tek başına hızlı ve deparlı Burak, hemen arkasında ve merkezde Sneijder, ortanın ortasında Melo, Selçuk. Hızlı, deparlı, hücum ağırlıklı bir kadro. Madem deplasman maçları için bir ‘şok’ gerek, bir de bu anlayışı dene.
Rotayı, sahasında Aslan kesilen, ancak deplasmanda kuzuya dönen Galatasaray’a çeviriyoruz. Aslan’ın deplasman karnesi zayıf:
* “Sevgili Bilal, sadece sen değil, Galatasaraylılar başta olmak üzere herkes sarı-kırmızılı ekibin ‘deplasman karnesi’ni konuşuyor.Çare elbette Mancini’de... İtalyan hoca o zaman deplasmanlarda alışılmış ve iş yapmayan, yani “statik” kadro yerine “fantastik” bir kadroyla oynasın. Yani şöyle olamaz mı? Sağ kenarda Sabri veya Veysel, önünde Eboue, sol kenarda Hakan, önünde Alex Telles. Hücumda tek başına hızlı ve deparlı Burak Yılmaz, hemen arkasında ve merkezde Sneijder, ortanın ortasında Melo, Selçuk. Hızlı, deparlı, hücum ağırlıklı bir kadro. Madem deplasman maçları için bir ‘şok’ gerek, bir de bu anlayışı dene. Diyorlar ki, savunma ne olacak? Koca Galatasaray takımı, izin verin de, bu kadroyla da savunma yapabilsin.”
Peki, fark kapanır mı?
* ‘Galatasaray’ın sekiz puanlık farkı kapatması için deplasmanlarda rotayı galibiyete çevirmesi, Fenerbahçe maçından da üç puanla çıkması gerekiyor. Bu bile yetmeyebilir Galatasaray’a... Çünkü ipler rakibinin, Fenerbahçe ‘nin elinde... Fenerbahçe puan kaybetmezse, Galatasaray aradaki puan farkını nasıl dengeleyecek?”
Ağabey, Başkan Ünal Aysal’ın eski başkan Adnan Polat’a zeytin dalı uzatmasına nasıl bakıyorsunuz?
* “Polat ‘ın ne suçu var da iade-i itibar edilecek? Ne suçu var da ‘aklanacak’. Adnan Polat, ekonomik olarak karaya oturan Galatasaray gemisini, yeniden suya indiren, yüzdüren başkandır. Üstelik o mali genel kurul sonuçlarına karşı, benim bildiğim iki defa mahkemeden de ‘aklandı’. Adnan Polat zaten ‘Ak’ adamdır. ‘Aklanmaya’ ihtiyacı olmayan çok iyi bir Galatasaray’lıdır. Rahmetli Özhan Canaydın ile birlikte bugün gurur abidesi gibi yükselen Aslantepe’nin iki mimarından biridir.”
Şans kapıyı
kaç kere çalar! Şans kapıyı kaç kere çalar!
Galatasaray’ın her puan kaybedişinde, Beşiktaş da kaybetti. Eeee, rakibinden iki maçta “sıfır” çekmişsin. O zaman nasıl geçeceksin, nasıl geride bırakacaksın?
Usta’yla sezona iyi başlayan, ancak sonunu bir türlü getiremeyen, inişli-çıkışlı grafiğiyle taraftarlarını hayal kırıklığına uğratan Beşiktaş’ı yatırdık masaya:
* “Şans kapıyı iki defa çalar demişler, Beşiktaş’ın kapısını sayısız defa çaldı. Ama bunların hiçbirini değerlendiremedi. Galatasaray’ın her puan kaybedişinde, Beşiktaş da kaybetti. Eeee, rakibinden iki maçta ‘sıfır’ çekmişsin, rakibinin kaybettiği maçlarda yakalama ve geçme şansını elinin tersiyle defalarca itmişsin, o zaman nasıl geçeceksin, o zaman nasıl geride bırakacaksın?”
Bu istikrarsızlığın nedeni ne? Bir teşhis koyabildiniz mi?
*“Bu puan kaybedişleri, bu fırsat tepişleri direkt Biliç’le ilişkilendirmem. Kadro yapısına bağlamam. Benim Biliç eleştirim, iki Galatasaray maçında ‘sıfır’ puan çekmiş olması... O iki maçtan iki beraberlik alabilmiş olsa, bugün Galatasaray’ın dört puan önünde olacaktı. Beşiktaş için şanssızlık, kare asın bozulmuş olması... Almeida sakatlığı nedeniyle bir var, bir yok. Olcay ile Oğuzhan ligin ilk yarısındaki formlarının gerisinde, hele Gökhan Töre ‘nin sakatlanması, bu kare asın ayaklarını çökertti, etkisini ciddi anlamda azalttı.”
Kartal, kalan maçlarda ne yapar? Ligi 3. sırada kapar mı?
* “Kalan maçlara bakıyorum, Beşiktaş’a bakıyorum. Bana göre ne birinci olur, ne dördüncü? Beşiktaş ligi ikinci, ya da üçüncü bitirir. Ama ligi ikinci bitirmek, belki de bu sezon birinci bitirmek kadar önemli bir noktaya gelecek. Yani direkt Şampiyonlar Ligi, kasaya girecek 25-30 milyon euro nakit para... Başkan Fikret Orman bunun çok farkında da, hoca ile futbolcular ne kadar farkında bilmiyorum.”
Önder Özen’in bir çıkışı var, hakemler konusunda?
*“Özen’in ‘hakemler Beşiktaş’a saygı duymuyor” ifadesini soruyorsun. Ben de sana soruyorum, Türkiye’de futbol ailesinde kim kime saygı duyuyor? Ben söyleyeyim; kimse kimseye saygı duymuyor.
Avrupa’ya gider, gitmeli de zaten
Kuşkusuz, sezonun en büyük hayal kırıklığını yaratan takımı Trabzonspor... Avrupa’ya veda etti, ligde ise adı geçmiyor. Sivasspor maçında gol patlaması yaptılar.
* “Hami Mandıralı geldiği günden beri takıma hırsı, coşkuyu, atak futbolu aşılamaya çalışıyor. Çünkü kendi yetiştiği, şöhret olduğu futbol ikliminin genlerinde bunlar var. Fenerbahçe maçındaki o yoğun baskıyı saymazsak, geldiği günden beri bunu yapmaya uğraşıyor. Nitekim Sivas maçında da bunun bir patlaması yaşandı. Ancak şunu belirteyim, Sivas takımının, eksik kadrosuyla, dağınık haliyle ayakta duracak gücü bile yok.”
Olcan’a ayrı bir parantez açmak gerekir mi ağabey?
* “ Bana Olcan ‘ı soruyorsun. Taktirle izliyorum. Sadece Sivas maçı değil ki, her maçta böyle oynuyor Olcan. Etkili, atak ve yararlı.”
Tek umudu var. O da, yine UEFA gibi gözüküyor:
* “Farklı Sivas deplasman galibiyeti, diğer takımların durumu, Trabzonspor’un
Avrupa Ligi’ne gideceğini çok net gösteriyor.
Gitmeli de zaten. Geçen yıl Avrupa başarısını hep birlikte gördük. Şu gerçeği kabul
etmeliyiz. Ülke puanını da düşündüğümüzde büyük takımlar, Anadolu ekiplerine oranla Avrupa’da daha başarılı oluyorlar ve daha
fazla puan topluyorlar.”
Ya taraftar?
* “Seyirci diyorsan, ne söyleyeyim. Gerçek ortada; keskin sirke, küpüne zarar veriyor.”
Parayla saadet olmaz
Ağabey, lige başlarken, Kasımpaşa sizin gözdeleriniz arasında yer alıyordu. Ne oldu Kasımpaşa’ya? Zirvede adı geçiyordu, yoklar. Artı düşme potası ağabey:
n “Kasımpaşa’ya baktıkça aklıma ‘parayla saadet olmaz’ şarkısı geliyor. Kasımpaşa’da bu kadar iyi kadro, bu
kadar iyi şartlar var ama coşkusu yok, duygusu yok. Coşku da, duygu da parayla satılmıyor ki, bastırıp alasın. Sivas yatıp kalkıp ilk yarıda topladığı puanlara dua etsin. Antalya artık kendine bir yol haritası çizmeli. Her sene böyle, hep böyle, yetti artık. Konya o berbat zemini ile kendi sahasında zor kazanır.
Rize’ye dikkat derim, iyi oynamıyor.
Kayserispor çok geç kaldı. Tehlike bölgesinin en iyisi Erciyes... Elazığspor sanki havaya girdi gibi, aman dikkat,
şaka kaldıracak haliniz yok.”
Peki, hakemlerimiz?
n “Hakemler için artık bir şey söylemek istemiyorum. Bu yıl resmen sınıfta kaldılar. İşin üzücü tarafı; MHK, hakem eğitmeni Uilenberg, çok bariz hatalarda bile, ısrarla yanlışı savunuyorlar. O zaman sormak lazım, madem hakemlerinizin her kararı doğru, niye üç hafta-beş hafta dinlendiriyorsunuz?’ Hata yaptı’ ya da ‘hata yaptık’ demek çok mu zor?” Ağabey, lige başlarken, Kasımpaşa sizin gözdeleriniz arasında yer alıyordu. Ne oldu Kasımpaşa’ya? Zirvede adı geçiyordu, yoklar. Artı düşme potası ağabey:
* “Kasımpaşa’ya baktıkça aklıma ‘parayla saadet olmaz’ şarkısı geliyor. Kasımpaşa’da bu kadar iyi kadro, bu
kadar iyi şartlar var ama coşkusu yok, duygusu yok. Coşku da, duygu da parayla satılmıyor ki, bastırıp alasın. Sivas yatıp kalkıp ilk yarıda topladığı puanlara dua etsin. Antalya artık kendine bir yol haritası çizmeli. Her sene böyle, hep böyle, yetti artık. Konya o berbat zemini ile kendi sahasında zor kazanır.
Rize’ye dikkat derim, iyi oynamıyor.
Kayserispor çok geç kaldı. Tehlike bölgesinin en iyisi Erciyes... Elazığspor sanki havaya girdi gibi, aman dikkat, şaka kaldıracak haliniz yok.”
Peki, hakemlerimiz?
* “Hakemler için artık bir şey söylemek istemiyorum. Bu yıl resmen sınıfta kaldılar. İşin üzücü tarafı; MHK, hakem eğitmeni Uilenberg, çok bariz hatalarda bile, ısrarla yanlışı savunuyorlar. O zaman sormak lazım, madem hakemlerinizin her kararı doğru, niye üç hafta-beş hafta dinlendiriyorsunuz?’ Hata yaptı’ ya da ‘hata yaptık’ demek çok mu zor?”
Görmek isteyen gözler için!
Usta’ya haftanın fotoğrafını, başka bir deyişle, haftanın olayını soruyor, noktayı koyuyoruz:
* “Kayseri Erciyes kalecisi Gökhan ile Fenerbahçeli Musa Sow arasında adeta bir düello yaşandı. Bu düellonun her hamlesinden Gökhan galip çıktı. O Gökhan, kendisini mağlup edemediği için sahadan gözyaşları içinde çıkmakta olan Sow’a yetişip ilk teselli eden oyuncu oldu. Haftanın fotoğrafı budur. Tabi görmek isteyen gözler için!”