Trabzonspor Kulübü Başkanı Sayın Muharrem Usta’yı aradım... Kendisini severim, sayarım... Bizim gerilimli futbol dünyasındaki “barışcıl“ tavırlarını takdir ederim... Başkan’a yönetimden istifalar ve son gelişmelerle ilgili görüşünü almak istediğimi söyledim... Hiç uzatmadan “ben polemiğe girmem“ dedi.
Trabzon’da gelişmelere “objektif“ yaklaşan, tarafsız kalabilen, “önce Trabzonspor“ diyenlerin görüşünü de aldım... Kulübün borcuyla ilgili, transferle, tek adam yönetimi ile ilgili eleştirilere kendilerinin nasıl baktığını sordum... Önceki gün genellikle Sayın Başkan’a karşı duranların görüşlerini vermiştik... Bugün bir başka pencereyi açıyoruz. Çok uzun konuşmalar oldu, özellikle şu görüşler öne çıktı...
- Muharrem Usta göreve gelirken, kulübün borcu 450 milyon değil, 590-600 milyondu... Muharrem Usta göreve başlarken euro 2 küsur lirayken, bugün 4 liranın çok üstüne çıktı... Banka borçlarının faizleri de var. Kur farkından ve banka faizlerinden her yıl borcun üstüne 120-150 milyon eklendi. Toplam borç bu nedenle 1 milyar liraya dayandı...
- Muharrem Usta döneminde gelir - gider dengesi sağlandı. Bir borçlanma olmadı. Ama göreve gelirken devredilen 600 milyon borç kur farkları ve banka faizleriyle 1 milyar liraya ulaştı. Bu borç, tamamen geçmiş tarihlerden gelen borç, o borcun kur farkları ve banka faizleridir...
- Muharrem Usta döneminde Başkan kişisel girişimi ile 200 milyon lira kulübün kasasına koydu. Bunun 110 milyon lirası kendi şirketlerinden geldi. Ayrıca Başkan söylemekten özenle kaçınıyor ama içerde kişisel parası da var. Peki Başkan’a karşı duranlar, kendi şirketlerinden tek bir lirayı kulübün kasasına niye koymadılar. Niye en ufak bir sponsorluğa talip olmadılar... Niye tırnaklarının ucunu bile vermediler...
- Göreve geldikten sonra tek bir yönetim kurulu toplantısına bile katılmayanların Başkan’ı “tek başına yönetiyor“ diye eleştirmeye hakları olabilir mi? Başkan “cep telefonu ile yönetim kurulu toplantısını iptal etti“ diyorlar... Doğru değil... Zaten yönetim kurulu toplantılarına gelmiyorlar ki... Geldiklerinde de kavga çıkartıyorlar...
- Malatya maçından 15 dakika sonra istifa ettiklerini açıklayan arkadaşlar oldu. Yani önceden hazırlanmış istifa mektubu... Aceleniz ne?
- Ersun Hoca’yı resmen kaçırttılar. Adamı yediler bitirdiler. Hoca için yapmadık dedikodu, yapmadıkları kulis bırakmadılar. Özel hayatına kadar girmeye kalktılar...
- Doğru, takım içinde farklı ve daha fazla maaş alan oyuncular var... Bunlar sadece bizde değil, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş her takımda var...
- Başkan takımın dört kaptan ile çok özel bir toplantı yapıyor, 15 dakika sonra herkesin haberi oluyor... Resmen bir “iç savaş“ verir gibiler. Kulübün ve takımın içini maalesef fena halde karıştırıyorlar. Oyuncular üstünden içeriyi bozmaya çalışıyorlar. Takımın içine fitne fesat soktular... Yönetim düşsün diye savaş veriyorlar...
- Kulübün 2000 divan kurulu üyesi var, sadece 80’inin kombine kartı var. Trabzonspor’a sahip çıkılacaksa herkesin kendi çapında katkı sağlaması gerekmiyor mu? Trabzon’da genellikle acımasız, insafsız eleştiri var, katkı yok...
- Muharrem Usta gitsin, Ersun Hoca gitsin, daha dün gelen Rıza Çalımbay gitsin, peki “yarın ne olacak“ diye soran var mı? Hep gitsin, gitsin de kim gelsin... Gitsin de, geleceğin planı ne, projesi ne, ekonomik gücü ne? Bunları ortaya koyan bir Allah’ın kulu var mı?
Böyle sürüp gidecek gibi
Önceki gün Başkan Muharrem Usta’ya karşı duranlarla konuşmuştum... Bu konuşmayı istifa edenlerden çok Trabzon genelinde yapmıştım... Şimdi de Başkan Muharrem Usta’yı haklı bulanlarla konuştum... Görüyorum ki Trabzonspor’un başına ne geliyorsa acımasız, insafsız, hoşgörüden uzak eleştirilerden, kulislerden, kavgalardan geliyor... Öneri olmaz, plan program olmaz, diyalog olmazsa, “sen- ben” kavgasından kulübü ve takımı desteklemeye sıra gelmezse bu travmatik yapı maalesef yıllardır olduğu gibi sürüp gidecek gibi görünüyor... Oysa söz konusu Trabzonspor’sa gerisi teferruattır... Trabzonspor’a gönül verenler bunu bir anlayabilse, çok şeyi halledecekler ama, bir türlü olmuyor... Trabzonspor’a gönül veren kayıtsız - şartsız her kişinin içten, samimi, sevgiyle “önce Trabzonspor” demesi gerekiyor... Bunu söylemek ve samimi biçimde uygulamak çok mu zor?