Anadolu‘da adettir... Esnaf, eşinin, dostunun, bir yakınının acısı oldu mu, ya da zorunlu bir işi çıktı mı, kepenkleri kapatır, bir de üstüne genellikle “kapalıyız“ diye tabela asar gider... Galatasaray da ilk yarıda sahaya gelmek yerine, sanki bir yakınının acısını paylaşmaya gitmiş gibiydi... Kepenkleri indirmiş, dükkanı kapatmıştı...
Öyle ki, Kayserispor, ilk 15 dakika içinde Galatasaray ceza alanına girdiği yedinci pozisyonda öne geçti... Deniz 3. dakikada kafayı, 7. dakikada ayağını kullanabilse, Mabiala‘nın golü takımının birinci değil, belki de ikinci üçüncü golü olabilirdi... Kayserispor, 15 dakika içinde tam 7 kez Galatasaray ceza alanı içine girip birini de golle sonuçlandırırken, Galatasaray aynı süre içinde rakip ceza alanı içine bile giremedi...
Galatasaray da dahil her takım kötü oynayabilir, her takım hata yapıp kaybedebilir... Ama bu kadar duygusuz olabilir mi? Galatasaraylı oyuncular ilk yarıda ayaklarındaki topları bile uzaklaştırmak yerine çoğu kez rakip oyunculara teslim ettiler... Tarık ile Olcan‘a inanamadım... Geride o kadar boş alanlar bıraktılar ki, sanki normal bir sahada futbol oynamak yerine, yüzlerce dönümlük arsada dolaşır gibiydiler... Kaybolup gittiler...
Kaybolan elbette sadece Tarık ile Olcan değildi... Koca Galatasaray takımı kayıptı... Podolski sakatlanıp çıkana kadar topla buluşmadı. Hafta içinde “bu maçı kazanırız“ diyen oyuncu Galatasaray‘ın ve sahanın en kötüsüydü.
Podolski‘nin şanssızlığı belki de Galatasaray için şans oldu... Sinan Gümüş hiç olmazsa koştu, mücadele etti, beraberlik golünü de attı. Gol demişken, Galatasaray‘ın 62. dakikada çerçeveyi bulan ilk isabetli vuruşuydu... O topta da son vuruş Sinan‘dan değil, Kayserispor savunma oyuncusu Mustafa Akbaş‘tan geldi...
Galatasaray camiası Bilal Kısa‘ya alışamadı. Belki de Mustafa Hoca da camia baskısının altında kalıp Bilal’i kulübede oturtuyor. Sahadaki takım buysa, görüntü buysa, Bilal, kaleci Muslera‘dan sonra ilk on bire yazılacak ikinci oyuncu olur. Girdi, ikinci yarıda Galatasaray‘ı ayağa kaldırdı.
Kayserispor takımı savunma işini iyi beceriyor. Ancak hücumda yeterli ve etkili değil. Hele Yakubu ile resmen bir eksik oynuyorlar. Yakubu‘yu müzeye kaldırıp, yeni bir golcü bulmak zorundalar. Son iki dakikada Oğulcan ile Sinan o mutlak pozisyonları gol yapamıyorsa, bu takımın ilk on birinde nasıl şans bulacaklar...
İlgimi çeken bir şey var. Beşiktaş ile Fenerbahçe kazanmalarına rağmen en etkisiz maçlarını Kayseri’de oynadılar... Hele Galatasaray, özellikle ilk yarıda hiç yoktu... Bu üç maçta, üç büyüğün bu kadar etkisiz kalmasında, Kayseri takımının sahada sağlam duruşunun hiç mi etkisi yok.
Galatasaray’ın Kayseri‘den çıkardığı tek puan için erken bir “yılbaşı büyük ikramiyesi“ demeliyiz... Transfer yapıp, eksikleri giderirsiniz de, bu takımın kaybolan duygusunu, coşkusunu nasıl geri getireceksiniz... Yazıyı yazarken, Beşiktaş‘ın, Fenerbahçe‘nin son maçlarında nasıl bir sonuca imza atacaklarını bilmiyorum... Ama aldıkları sonuçlar ne olursa olsun, Galatasaray ‘ın ikinci yarıdaki işini sıkıntılı ve zor görüyorum... Ortada “atı alan Üsküdar’ı geçiyor” gibi bir durum var. Üstelik bir atlı değil, iki atlı birden geçiyor. Galatasaray bu görüntü ile hangisini yakalayacak. Hele ikisini birden nasıl yakalayacak.