Süper Lig’in kalan bölümü oynanır mı, oynanmaz mı? Nisan-mayıs gibi başlangıç, maalesef “hayal” gibi duruyor. Hatta haziran... Ne olacak o zaman?
Temmuzda “hızlandırılmış” yani haftada iki maçla lig oynasan, takımlarda çok sayıda kiralık oyuncu var. Tamamına yakınının sözleşmesi 31 Mayıs’ta bitiyor. Doğal olarak kulüpleri geri isteyecek. Bu sorun çözülebilir mi?
Maçların seyircili oynanacağını düşünseniz bile, henüz korku atılmamışken, toplumsal psikoloji düzelmemişken, o maçlar, o tribünler dolar mı? Yeterli tribün geliri olur mu?
Ayrıca lige iki-üç ay ara veren futbolcular, gereken kondisyonu, dayanıklılığı yeniden ne zaman kazanacaklar? Bu bir-iki antrenmanla olacak bir iş değil ki?
Her sarkma, bir sonraki sezonu ciddi anlamda etkileyecek, alışılmış düzen yerle bir olacak. Haziran sonu başlayan Avrupa Ligi ön eleme maçları nasıl ve ne zaman oynanacak? Ülke ligleri bitmediğine göre ön eleme maçlarını hangi takımlar oynayacak?
Üstelik her şey çok belirsiz... Avrupa kupalarını da düşününce, her ülkeyi içine alan bu işin bir bütünlüğü var. Bu kadar emek var, bu yarışı bugüne kadar önde götürenler var, bir alt ligden Süper Lig’e gelme hazırlığı yapanlar, bu avantajı yakalayanlar var. Elbette o emeklere, o alın terine yazık...
Ama ortada insani bir çaresizlik var. Sanki 2019-20 sezonu Avrupa’da toptan iptal edilecek ve “Kaybolan yıl” olarak futbol tarihine geçecek gibi... Dilerim yanılırım. İnanın yanılmayı ilk defa bu kadar çok ve bütün kalbimle istiyorum.
Doğa intikam alıyor
Dünyanın değerini, doğanın önemini bilemedik. Daha hızlı, daha ileri, daha daha teknoloji, çok daha fazla sanayi derken “kimyasallara” boğulduk. Yeşile-maviye, temiz havaya, katıksız gıdaya hasret kaldık. Doğa bunları affetmedi. İnsanlıktan adeta “intikam” alıyor. Bütün kalbimle dilerim ve isterim ki, bu intikam daha acımasız olmasın. Bu kadarı canımızı böylesine yakmışken, daha fazlasını düşünmek bile istemiyorum.
Sen başkasın
-Kalk ayağa Fatih Hoca...
- Sen başkasın...
-Sen bu ülke için rol modelsin...
-İnadın var...
- İsyanın var.
-Direncin var.
- Yenilgiye karşı ciddi bir alerjin var.
- Kalk ayağı ki...
-Yerlerde sürünen “toplumsal moral” için ilaç olasın.
-Haydi hocam haydi...
Kalk ayağa...
Kafayı yemek üzereyiz
Toplumda çaresizliğin verdiği müthiş bir moral bozukluğu var. Sabah ezanından, gece yarısına kadar insanın moralini yerle bir eden haberler... Bir de WhatsApp grupları arasında çoğu düzmece, yalan, insanın içini karartan mesajlar... Gerçeği anlatırken, biraz da toplumsal morale dikkat etmek gerekiyor. Kaba tabirle söyleyeyim: Kafayı yemek üzereyiz.
Küçülme kaçınılmaz
UEFA Başkanı Ceferin gerçeği söyledi; hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
- Elbette bu gerçek Türkiye için de geçerli...
-Artık kimse kulüplerinden büyük transfer beklemesin.
-Büyük bonservis bedellerini, yüksek maaşları herkes unutsun.
- Herkes altyapısının değerini bilsin.
- Artık istediğin yabancının elini-kolunu sallayarak gelmeyeceği bilinsin.
-Yerli piyasanın çok daha önem kazanacağı gerçeği kabul edilsin.
- Bol keseden yayın gelirinin artık çok zor olduğu unutulmasın.
-Yeni ekonomik düzende sponsor bulmanın zorluğu akıllardan çıkmasın.
Sonuç: Kulüpler için küçülme kaçınılmaz. Taraftar bunu kabul etsin.
---------Günün sözü---------
İnsan bozulunca, dünya bozuldu. İnsan düzelirse, dünya düzelir.