Futbolda sistemlere, rakamlara dayalı tertiplere, taktiklere çok itibar etmem. Yok 4-4-2 çıksaydın, yok 3-5-2 oynasaydın. Nasıl çıkarsan çık, nasıl oynarsan oyna, eğer hırsın, hızın, isteğin, iştahın yoksa “çiftetelli” oynasan nafile, beceremezsin. Galatasaray, ligin en iyi, en hızlı, en iştahlı başlangıcını yaptı. Diyeceksiniz ki “yaptı da ne oldu, Sivasspor ilk 8 dakikada 3 mutlak pozisyon buldu.” Bu doğru. Ancak bu pozisyonlarda, Galatasaray savunma adamlarından çok, zeminin kayganlığı, top kontrolünü zora sokuşu etkili oldu.
Zemin demişken. Bu yağmura rağmen, herşeye rağmen iyi. Sivasspor’un kaçırdıkları demişken; sadece oynamaya çalışıyorlar. Pozisyon veriyorlar, pozisyon buluyorlar, ama futbolu çirkinleştirmeyi, “Çanakkale geçilmez” yapmayı, çamura yatmayı asla düşünmüyorlar. İşin ilginç yanı, seyircinin azlığı belki de ilk kez işe yaradı. Az ama öz sayıdaki Galatasaraylı “her şartta hep destek, tam destek” anlayışı ile sahadaki Galatasaray’ı sarıp sarmaladı.
Bu güzel görüntüde bir ayrıntı ilgimi çekti... İkinci gol sonrası bütün takım elele tutuşup hocalarına ve kulübüye doğru koşarken, Olcan’ın saha kenarına gelirken ekipten ayrılışı, kutlamaya katılmayışı hoş olmadı.
Dün bir, bugün iki, Olcan daha “çiçeği burnundaki” Galatasaraylı. İsterse 40 yıllık Galatasaraylı olsun. Hocasına tavır yapması, Balıkesir kadrosuna alınmadı diye tavır takınması, profesyonel davranışa uymadı. Adam, İtalyan milli takımında Pirlo, Buffon, Balotelli, De Rossi gibi dünya markalarını idare etmiş, burada senin kaprisini mi çeker. Büyük futbolculuk sadece attığın paslar, bulduğun gollerle sınırlı değil, profesyonel anlayış ve disiplinle de çok ilgili. Aman Olcan dikkat, sen bize lazımsın. Galatasaray, Melo’lu savunmaya rağmen, ikinci yarıda da Sivasspor’a pozisyon vermeye devam etti. Hadi başlangıçta, kaygan zemine acemilik vardı. Ama gördük ki ikinci yarıda bu savunma hataları azalmadı, aksine arttı. Nitekim Sivasspor, bu yarıda mükemmel bir kontratak golü buldu... Gerçekten mükemmel...
Galatasaray’ın kazanma isteğine lafım yok. Ama iki golü duran toptan atıyorsa, rakipten bu kadar baskı yiyorsa, taraftar maç bitsin diye saatine bakıyorsa, her karşılaşmada kaleci Muslera maçın adamı oluyorsa, halen yanlış giden şeyler var demektir... Sonra, biz her maçı üç büyüklere göre bakıp yorumluyoruz. Yanlış bu. Sivasspor’un futbol oynama isteğini, Cicinho’nun mükemmel hücum çıkışlarını, son dakikalara kadar kaçırdığı pozisyonları, takım içi dayanışmasını görmezden gelemeyiz. Sivasspor’a haksızlık edemeyiz. Galatasaraylılar, özellikle maçın başında ve ikinci yarıda sıkıntı çekmiş olabilirler. Ben mutluyum. Bir o kalede, bir bu kalede geçen keyif aldığım bir maç izledim...