Fenerbahçe, Gaziantepspor galibiyetiyle o araladığı kapıdan içeri girdi. Artık zor çıkarırlar. Ligde puan kayıpları olacaktır. Ama bu puan kayıpları Beşiktaş, Galatasaray için de geçerli. Hadi Fenerbahçe’nin 10-11 puanlık kredisi var. Zorlanırsa kullanır. Beşiktaş’ın, Galatasaray’ın böyle bir kredisi yok. Şu saatten sonra bütün yollar Fenerbahçe’nin şampiyonluğuna çıkıyor
Süper Lig’de herkesin beklediği yol ayrımı yaşandı. “Fenerbahçe mi yoksa Galatasaray mı kaybeder?” beklentisinde pes eden Cim Bom oldu. Üstelik öyle bir lastik patlattı ki, ikincilik de Beşiktaş’a geçti. “Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak” da bu olsa gerek.
Sözü uzatmadan ustamız Şansal Büyüka’dan Fenerbahçe’nin bir analizini alalım. Malum lider ya, öncelik sarı-lacivertte...
-Lider zorlu Gaziantep deplasmanını üç golle geçerken, şampiyonluk yarışında yeniden büyük bir avantaj elde etti. Beşiktaş’a 10, Galatasaray’a 11 puan fark atan Fenerbahçe’ye artık şampiyon gözüyle bakabilir miyiz?
*Fenerbahçe’nin bu saatten sonra şampiyonluğu kaybetmesi için kendi ayağına sıkması lazım. Çünkü rakiplerinin Fenerbahçe’yi durdurma şansı yok. Fenerbahçe’yi ancak Fenerbahçe durdurur. Eee, bunu da yapmayacaklarına göre... Hani geçen hafta “ kapıyı araladı “ demiştik ya, Gaziantepspor galibiyetiyle o araladığı kapıdan içeri girdi. Artık zor çıkarırlar. Zaten çoğu insan, hatta rakip taraftarların büyük bir bölümü bile Fenerbahçe’nin bu işi bitirdiğine inanıyor.
Lider yeniden puan kayıpları yaşar mı?
*Sevgili Bilal, elbette bundan sonra da ligde puan kayıpları olacaktır. Kimin aklına gelirdi, Kayserispor’un Aslantepe’de Galatasaray’ı yeneceği... Fenerbahçe bu hafta içeride Bursa ile oynayacak, yeni hocası ile sahaya çıkacak. Bursa ile kolay mı? Ama bu puan kayıpları Beşiktaş, Galatasaray için de geçerli. Hadi Fenerbahçe’nin 10-11 puanlık kredisi var. Zorlanırsa kullanır. Beşiktaş’ın, Galatasaray’ın böyle bir kredisi yok... Şu saatten sonra bütün yollar Fenerbahçe’nin şampiyonluğuna çıkıyor.
Fenerbahçe’yi Beşiktaş mı kovalar, yoksa Galatasaray mı? Bir başka deyişle ikincilik yarışında bu iki takımdan hangisi daha avantajlı?
*Aslında şampiyonluktan çok, ikincilik yarışı olağanüstü önemli duruma geldi. Bu ikincilik, büyük ihtimalle lig tarihinin en değerli ikinciliği olacak. Kim olur, bilen varsa çıkıp söylesin. Beşiktaş ile Galatasaray bu hafta deplasmanda... Beşiktaş’ın deplasman karnesi Galatasaray’a oranla daha iyi. İki takım da Fenerbahçe ile kendi evlerinde oynayacak. Derbide alacakları sonuç çok önemli. Bana göre lig bitmeden, ikincilik yarışı bitmez.
Emenike, Antep’te adeta coştu, takımını sırtladı, maçın adamı oldu. Attığı iki gol, öyle her yiğidin atacağı goller değil. Bu çıkışını neye bağlıyorsunuz?
*Emenike’nin hızını, gücünü, yakıp, yıkıp geçen futbol stilini gölgelemez. Benim anlamadığım, hem bu kadar iri olacaksın, hem de bu kadar çabuk.
Kaleci Mert, eline geçirdiği fırsatı iyi kullandı, soğukkanlı kaldı ve kritik kurtarışlar yaptı.Yanal, kalan maçlarda ona sürekli şans vermeli midir sizce?
*Sevgili Bilal, sezon başını hatırla. Kaleci Volkan cezalıydı, sanırım üç ya da dört maç Mert oynadı. Çok iyiydi, penaltılar kurtardı. Volkan dönünce, kulübeye alındı. Ersun hoca o zaman Mert ile devam edemedi, bu cesareti gösteremedi. Belki de takım içi dengeleri, Volkan’ın tecrübesini, kalitesini takım içi “ağabeylik” ve kaptanlık konumunu düşündü.
Fenerbahçe’nin Anıtkabir çağrısına yüz binlerce insan katıldı. Galatasaray ve Beşiktaşlı taraftarları da destek verdi. Bu fotoğrafı nasıl yorumlamak gerekir?
*Fenerbahçe camiası, Fenerbahçe ailesi 3 Temmuz’dan bu yana görülmemiş bir “direniş” sergiliyor. Son Anıtkabir yürüyüşü de gösterdi ki, bugün ülkenin en aktif, en etkili sivil toplum kuruluşu Fenerbahçe’dir. Para versen, bu kadar insanı bir araya toplayamazsın. İnsanlar koşa koşa geliyorlar. İstanbul, Ankara, Edirne dinlemiyorlar, ceplerinden veriyorlar, zamanlarını harcıyorlar, geliyorlar. Sadece Fenerbahçelilerin değil, “Türkiye için adalet” diyenlerin de bu yürüyüşlere içten biçimde katıldıklarını çok net görüyoruz.
Forma kalmayınca oyundan alındı!
Mustafa Pektemek’e “geçmiş olsun” demekten bıktık. Yazık günah... Oyundan çıkışı, kafasının gözünün patlamasından değil, giyeceği forma kalmadığı için oldu. İşte futbola böyle fedakâr oyuncular lazım
Beşiktaş’ı genel olarak nasıl buluyorsunuz? Lige fırtına gibi bir başlangıç yapan Kartal sizce başarılı mı?
*Sevgili Bilal, Beşiktaş ikinciliği daha erken yakalayabilir, hatta puan farkını açabilirdi. Ama Galatasaray’ın her puan kaybında bunu elinin tersiyle itti. Son hafta yakaladığı bu avantajını devam ettirme şansı var. Çünkü, deplasman maçlarını Galatasaray’a oranla daha iyi oynuyor, daha fazla puan topluyor. Birincilik dersen, sanki çok geç kaldı gibi. Bu konuda rakibini beklemekten başka yapacağı bir şey yok. Rakip de bu kadar kısa süre kala, bu ikramı yapar mı? Hiç sanmam. Ama birincilik kadar değeri olan ikincilikte ipler Beşiktaş’ın elinde. En basit hesap; maçlarını kazanırsa ikinci. Yani direkt Şampiyonlar Ligi, kasada 25 milyon euro para. Süperrr...
Kartal’da bir sağ bek sorunu var.
Bilic, bu bölgeyi Atiba ile kapatmaya çalışıyor, hatta zaman zaman da Necip’i bu alanda görüyoruz. Özellikle Necip orada oynar mı?
*Sevgili Bilal, ısrarla bana “ Necip sağ bek oynar mı?” diye soruyorsun. Görüyorsun, bal gibi oynuyor işte. Beşiktaş’ta futbolcuya dayalı bir sistem değil, takım oyununa dayalı bir sistem var. Beşiktaş’ı başarıya götüren de bu anlayış. Franco oynuyor, Motta oynuyor, Atiba oynuyor, Veli, Olcay, kim varsa oynuyor. Belki kimse aşırı sivrilmiyor, ama herkes görevini yapıyor. Hani demişler ya, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var “ diye... Beşiktaş’ta “Ben” değil, “Biz” var. Başarının ilk anahtarıdır bu anlayış.
Cesur yürek Mustafa Pektemek... Kafası dağıldı, oyunda kalmak için müthiş bir özveri gösterdi. Bize bir Pektemek portresi çizer misiniz?
*Bu ülkenin en şanssız bir-iki oyuncusundan biri Mustafa Pektemek. Bu kadar ağır, bu kadar uzun süren sakatlıklar geliyor Mustafa’yı buluyor. Adama “geçmiş olsun” demekten bıktık. Yazık günah... Son maçta bile kafası gözü patlamasına rağmen oyunda kalmaya ısrar etti. O kafayla, o kadar oynaması mucize. Oyundan çıkışı kafasının, gözünün patlamasından değil, giyeceği forma kalmadığı için oldu. İşte futbola böyle fedakâr oyuncular lazım... İstersen kaybet, laf söylemeye insanın dili varmaz, vicdanı razı olmaz.
Tezkere bekleyen asker!
Drogba’nın sakatlığını gerçekçi bulmuyorum. Ayrılmayı kafaya koymuş. Tezkere bekleyen
asker gibi... Galatasaray’da her şey iyi gidiyor da, bu iyi gidişi Burak’la Selçuk mu bozuyor?
Bu takım kimin? Mancini, ‘Benim değil’ diyor. Yoksa gitmek için mazeret mi üretiyor?
n Galatasaray’da yaşananları gördükçe “tekere çomak sokmak buna denir” diye düşünüyorum. Doğru işleyen bir düzen, daha ligin 5-6. haftasında bozulmamalıydı. Mancini, “Bu takım benim değil” diyor, haklı. Madem bu takım senin değil, madem bu takımı sen kurmadın, niye geldin? Söyleyeyim, kadroyu da, şartları da kabul ettiğin için geldin.
“Mancini gitmek istiyor mu?” diyorsun. Piyasası olan bir hoca... İtiraf etmese bile “Ben nereye geldim” diye düşünüyordur. Mancini, Türk futbolunun hoyrat iklimi için fazla kibar. Bizde bu kibarlık, bu fair anlayış sökmez, çalışmaz.
Galatasaray’da kaptanlar küs!, Burak ile Selçuk ise Drogba’yla mesafeli. Birbirine pas atmayan futbolcular var. Bu tablo saha içine ne kadar yansıyor?
*Sevgili Bilal, Galatasaray’da kaptanlar küs, yerliler-yabancılar konuşmuyor diyorsun. Kardeşim senin yöneticilerin otelde, caddede, uçakta kavga ederse, bunu “sağır sultan” bile duyarsa, futbol takımından ne bekleyeceksin? Üzüm üzüme baka baka kararıyor. Sonra, Fatih Terim öncesini hatırlayın. “Florya düzelmeden, Galatasaray düzelmez “ diye bar bar bağırıyorduk. Şimdi duyuyoruz ki, Florya tam bir “cadı kazanı...” Florya iki yöneticiyi sorumlu yapmakla düzelmez. Futbolcunun dünyasını bilen adam lazım.
Drogba’nın izinden geç geldiği ve de sakat olduğu için tribüne çıkarıldığı iddia ediliyor?
*Sakatlığını çok gerçekçi bulmuyorum. O da ayrılmayı kafaya koymuş, gün sayıyor. Bir bakıma, tezkere bekleyen asker gibi...
Selçuk ile Burak Yılmaz dersen, Galatasaray’da her şey iyi gidiyor da, bunları iki oyuncu mu bozuyor? Selçuk formsuz olabilir, Burak eski veriminde olmayabilir. Ama şunu kimse kabul etmek istemiyor: Drogba ve Sneijder’in gelişinin ardından isteyerek olmasa bile bütün gözler bu ikiliye çevrildi. Bütün primleri, övgüleri bu ikili topladı. İnsan doğasında var bu. İster istemez etkilenirsin. Drogba ile Sneijder’in gelişinin ardından Selçuk ile Burak’ın sürekli geriye gidişi tesadüf olabilir mi? Bir tesadüf bu kadar uzun sürebilir mi? Kimse gerçekleri konuşmuyor: Galatasaray takımının içinde sanki bir sınıf farkı oluştu ve koca bir takım bundan olumsuz etkilendi.
Bir şey daha... Futbolcu yönetimine güvenmiyor.
Aysal, iki sene büyük zaferler elde eden başkandı. Bugün “Mali kongrede bırakır” deniliyor. Taraftar onu ve Mancini’yi istifaya davet ediyor. Bunu hak ediyorlar mı?
*Ben Ünal Aysal’a da, Mancini’ye de “ istifa” diye tempo tutulmasını, hak etmediklerini düşünüyorum. Ama bu tepki sanırım Chelsea maçındaki Galatasaray’a hiç yakışmayan, doğasına aykırı olan “teslimiyetçi“ futboldan kaynaklandı. Yoksa, Mancini, Aslantepe’de kaybettiği ilk maçta niye istifaya çağırılsın. Bir de Chelsea maçında, insanların maçtan çok Mancini’nin İtalyan ayakkabılarının tabanını izlemesi ciddi bir tepki yarattı. Galatasaraylı istiyor ki, oynayalım, boğuşalım, kaybedeceksek öyle kaybedelim.
Fanteziye gerek yok
Fenerbahçe maçını saymazsak, Trabzonspor, Hami Mandıralı yönetiminde ligde hiç yenilmedi. Bordo-mavililer, lig sonunda sıralamanın neresinde olur?
*Trabzonspor’un ilk dört için, yani Avrupa için ciddi takipçileri var. Buna rağmen, dördüncü sırayı koruyup, Avrupa’ya gideceğini düşünüyorum. Trabzonspor, bana göre gelecek sezon da Hami Mandıralı ile devam etmeli. Fantezi aramaya gerek yok, Hami Mandıralı gerçeği ortada duruyor.
Sezon sonunda birçok yabancısıyla yolları ayıracağı kesin görünüyor. Bazıları şimdiden alacakları için ihtar çekmiş bile... Bu Bunlar borç değil, batak
bile gitmeleri için bir neden gösteriliyor. Yabancıların kan uyuşmazlığı neden ileri geliyor?
*Trabzonspor’un göndermek istediği yabancı oyunculara gelince... Bir zamanlar Trabzonspor’da “Yerlinin de yerlisi” oynardı. Yani Trabzonlu, en fazla Karadenizli. Şimdi yabancı cenneti oldu. Nam olsun diye alıyorlar, seyirciye, taraftara rüzgâr yapmak için alıyorlar, düşünmeden, araştırmadan alıyorlar, havalimanlarında omuzlarda karşılıyorlar, alırken paraları sayıyorlar, giderken sayıyorlar.
*Ülkemize bir Hagi geldi, harikalar yarattı. Sanıyoruz ki, gelen her yaşlıdan, futbolunun sonbaharına gelmiş her oyuncudan yeni bir Hagi çıkacak. Yok öyle bir bolluk. Bir de, Türk futbolu artık sadece menajerlere teslim olmaktan kurtulmalı. Araştırmalı, bulmalı. Dünya avucumuzun içinde, dünya gözümüzün içinde. Bilerek, görerek almak varken, duyarak almak niye?
Bunlar borç değil, batak
Birçok kişinin gözden kaçırdığı bir detay var. 31 Mart tarihi “Kulüp Lisans” başvurusu için son gün... Ve kulüpler ya borçlarını ödeyecekler, ya da çalışanlarından imza alacaklar. UEFA Lisansı için başvuracaklar için sorun daha büyük. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
*Sevgili Bilal, 31 Mart kulüp lisans başvurusu için son tarih, kabul de, kim ayağını yorganına göre uzatıyor? Bütçelerin dengelenmesi kimin umurunda. Rüzgâr yapmak için kulüp yöneticiliğine soyunanların dengeli bütçe, borçsuz kulüp umurunda mı?
Geçtiğimiz senelerde Beşiktaş’ın başına gelenle, bu yıl başka bir kulübümüz karşılaşabilir mi?
*Beşiktaş finansal durumu nedeniyle bir yıl Avrupa kupalarına gidemedi. Bu tehlike çoğu kulübümüz için var. Üç ay-altı ay geriden futbolcu maaşlarını zar-zor ödeyen kulüpler var. Borç yiğidin kamçısı da, bu borç değil, resmen batak...