Acılar paylaşıldıkça insanları, camiaları birleştirir. Allah gani gani rahmet eylesin, hafta içinde Talat Terim’in cenaze töreninde Galatasaray, başkanıyla, yöneticisi, futbolcusu, seyircisiyle, tüm camiasıyla tek yumruk oldu.
Cumartesi günü lider Başakşehir, lig sonuncusu karşısında iki puan kaybetti. Trabzonspor, İstanbul’a kolu kanadı kırılmış şekilde, çok eksik bir kadro ile geldi. Bütün bunlar Galatasaray’ı iştahla avını bekleyen Aslan’a çevirdi. Nitekim öyle bir başlangıç oldu ki, aslan hızını, hırsını, açlığını ve kudretli pençelerini hemen gösterdi. Sanki Aslantepe’nin çimlerinde bir futbol maçı değil, Antalya’yı kasıp kavuran fırtına gibi bir Galatasaray vardı.
Trabzonspor’un genç kadrosu bu hıza, bu tecrübeye direnmekte zorlandı. Öyle ki, ilk dakikalarda Trabzonspor iki pas bile yapamadı, topu tutamadı. Belki de, daha doğrusu buna Galatasaray’ın oyunu izin vermedi. “Bu ateşe kar dayanmaz” misali gol gecikmedi. Hatta daha ilk 15 dakikada çok daha fazlası olurdu. Ancak Ndiaye’nin, Onyekuru’nun, Belhanda’nın vuruşları ya genç kaleci Arda tarafından karşılandı ya da kalabalık savunmadan geri döndü.
Genç Arda, yediği gollere hiç üzülmesin. O gollere rağmen iyi kaleci olacağının ilk sinyallerini verdi. Galatasaray’da bir oyuncuyu diğerlerinden ayırmak çok kolay olmuyor. Eğer iyiyseler, bunu takım halinde başarıyorlar. Buna rağmen Belhanda, savunma yaparken de, hücuma çıkarken de, sonuç alırken de takımın en etkili ismiydi. Eee koca Belhanda... Birkaç maçta oynasın artık...
Benim anlamadığım, Onyekuru’nun koşu alanını boş bırakmanın intihardan farkı yok. Trabzonspor buna rağmen Onyekuru’nun alanını nasıl bu kadar boş bıraktı, anlamadık. Rodallega son iki maçta gerçekten fantastik goller attı. Galatasaray’ın iki önemli stoperi Luyindama ve Marcao’ya rağmen önünü açıp, Muslera’yı çaresiz bırakan vuruşu süperdi.
Diagne ilk maçında penaltıda göründü, sonrasında ortaya pek çıkmadı. Ama adam golcü... Atmaya devam eder...
Galatasaray oyunu sağlama aldıktan sonra biraz rölantiye geçti. Eğer o dakikalarda hıza, hırsa, baskıya ihtiyacı olsa, hiç kuşkunuz olmasın onu da yapardı. Trabzonspor’dan bu kadro ile fazlasını beklemek biraz hayalcilik olurdu. Maçın hakemi Ümit Öztürk’ün kararları sanırım çok konuşulacak. Galatasaray lehine verdiği penaltı bazılarının “yok” demesine rağmen penaltıya daha yakın gibiydi. İlk yarının sonlarında Diagne ikinci sarıdan giderdi. Marcao’nun Ekuban’ın ayağına basışına VAR’a gitmesine rağmen penaltı verme ihtiyacını duymadı. Maçın skorunda Galatasaray’ın iyiliği kadar, hakem Ümit Öztürk’ün kötülüğü de öne çıktı.
Puan farkı 6’ya indi. Hemen arkadan yeniden eski görünümünü kazanan Beşiktaş geliyor. Başakşehir, Galatasaray ve Beşiktaş... En iyisi kim derseniz, hiç düşünmeden “Galatasaray” derim.