Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Arnavut inadını bilmek için Arnavutluk milli takımıyla oynamaya gerek yok. O inadı kırmak gerçekten zor. Nitekim Arnavutluk maçı başlar başlamaz bir kayaya çarptığımızı anladık. Biz rakibe önde basalım derken, Arnavutluk takımı da bize sahanın her yerinde basmaya, en azından oyuncularımıza yakın oynamaya başladı.
Adeta maç “baskın basanındır“ anlayışı ile başladı. Sanki huzurumuz kaçtı, çok mu motiveydik, çok mu gergindik, daha ilk 25 dakika dolarken iki stoperimiz Merih ile Kaan sarı kartla oynamaya başladılar. Sanki o başlangıç dakikalarında Arnavutluk takımının sistemli bir tuzağına düştük.
Belki de bunun sonucu, takımda herkes yapabileceğinin, başarabileceğinin gerisinde kaldı. Özellikle iki gol umudumuz Burak Yılmaz ve Cenk Tosun‘a fizik gücü yüksek oyuncuları adeta adım attırmadı. Arnavutluk takımı hemen hemen hiç geniş alan bırakmadı. Bunun sonucu rakip yarı alana giderken çok pas hatası yaptık. Topların çoğunu kendi oyuncularımıza değil rakibe attık.
İlk yarı boyunca maalesef “işte bu“ diyeceğimiz bir pozisyonumuz olmadı. Sadece Burak Yılmaz ve Hakan Çalhanoğlu‘nun iki cılız şutu ile devreyi tamamladık. Arnavutluk takımının arkasına top atacak, Burak‘ı, Cenk‘i o toplara koşturacak, belki de golle buluşturacak tek hücum organizasyonumuz olmadı.
Üstelik ilk yarının son uzatma dakikasında Manaj‘ın kullandığı frikik atışı barajımıza çarpıp tam ağlara giderken, kalecimiz Mert Günok o müthiş kurtarışı yapmasa, büyük bir hayal kırıklığı ile soyunma odasına gidecektik. İlk yarıya bakınca sanki oyun iyi top kullanan, aralara iyi pas atan İrfan Can‘ı, Yusuf‘u sahaya davet ediyor gibiydi.
Devre arası iyi geçmiş olmalı. İlk yarıda bulamadıklarımızı ikinci yarının ilk beş dakikasında bulduk. Hakan Çalhanoğlu‘nun frikiğinde arka direkte topla buluşan Merih, topa biraz iyi vurabilse “dakika bir, gol bir“ öne geçerdik. Hemen sonrasında Ozan vurdu, bu defa sahneye Arnavut kaleci Strkosha çıktı. Hele, Arnavutluk savunmasını az adamla yakaladığımız pozisyonda Hakan Çalhanoğlu, topa çok iyi vuran Hakan Çalhanoğlu tam da şut mesafesine girmişken, tam merkezden vurmak yerine, hafif çaprazda ve markajda olan Burak‘a niye oynadı, anlamadım...
Hep kendi hücumlarımızı yazarken, iki pozisyonda yüreğimizin ağzımıza geldiğini unutmayalım. Merih çok tehlikeli iki pozisyonda müthiş dokunuşlar yaptı. Bir - iki şutta da kaleci Mert öyle.
İlk yarı sonunda “oyun İrfan Can ile Yusuf Yazıcı‘yı davet ediyor“ demiştik. Şenol Hoca ikinci yarıda önce İrfan Can‘ı , sonra Yusuf‘u sahaya sürdü. Ama gördük ki, onlar da derdimizi çare olamadı.
İmdadımızı Arnavut savunması yetişti. İsmaili ile İtalyan liginin enaz gol yiyen kalecilerinden biri olan Strakosha birbirlerine girip topu kaybedince Cenk‘in boş kaleye kafa vuruşu, son dakika golü olarak ağlara gitti, biz de heralde bu golle finallere gittik.
Çok uğraştık çok... Arnavutların inadını kırmak için özellikle ikinci yarıda çok uğraştık. Neyse bizim kıramadığımız inadı kendileri kırdı. Ama kim ne derse desin hak ettiğimiz bir maçtı. Şu da unutulmasın; Önceki yıllarda son dakika golleriyle çok yıkıldık, çok hayal kırıklıkları yaşadık. Şimdi son dakika golleriyle kazanıyoruz. Ne güzel; demek ki maçı son dakikaya kadar bırakmıyor, mücadele ediyoruz. Bize böyle takım lazım. Şenol Hoca‘ya, futbolculara ve “Barış Pınar“ında savaşan yiğit Mehmetçiklerimize selam olsun..