Galatasaray geçen sezon kazanarak yirmi yıllık esaretin zincirlerini kırmıştı. Bu sezon bir daha kazanarak, “O günler, o sezonlar geçti” diye bağırıp Kadıköy’de krallığını ilan etti.
Galatasaray, orta alanda savunmaya dönük sigortası Gustavo’dan, hücuma dönük sigortası Pelkas’tan yoksun kadrolu Fenerbahçe önünde zaten daha şanslıydı.
Galatasaray, öne geçtikten sonraki dakikaların dışında zaten topa ve oyuna egemen olan taraftı. İlginçtir, buna rağmen Fenerbahçe’nin çok önemli dört pozisyonu “ahtapotun kolları”na takıldı.
Muslera, sırasıyla Sosa’nın, Samatta’nın, Ozan’ın, hatta Osayi Samuel’in şutlarına mükemmel uzandı. Bu Muslera gerçekten de, “Bay haksız rekabet...” Öyle böyle değil, bir takım için bulunması kolay kolay mümkün olmayan bir kaleci...
Sanmayın ki, Muslera’nın önlediklerine bakıp Fenerbahçe rakibini ezdi, bastı, bitirdi. Hiç öyle bir şey olmadı. Fenerbahçe son çeyrek dışında oyunun kontrolünü eline alamadı.
Şurası kesin; takım kurarken, kadro mühendisliğini iyi yapacaksınız. Galatasaray’ın yeni transferi Mustafa’yı gol dakikasına kadar hiç görmedik. Ama golde, Serdar Aziz’den sıyrılışı, Altay’ın uzanamayacağı köşeye topu bırakışı, “birinci sınıf” işçilik damgası taşıyordu. Tepeden tırnağa kaliteydi.
Bir de Fenerbahçe‘nin golcülerine bakın. İleride beş saniye top tutamıyorlar, topu kontrol etmeye çalışırken, daha pozisyona giremeden kaybediyorlar. Biraz Osayi Samuel... O da santrfor değil ki...
Mesut’u alıyorsun; Avrupa’yı, İrfan’ı alıyorsun; Türkiye’yi sallıyorsun... Ama Fenerbahçe‘ye yakışır kalitede bir santrfor almıyorsun. Mesut’u aldın, büyük iş, kabul... Peki sorarım; Mesut o altın ayaklarını hangi golcü için kullanacak? Bu konuda Fenerbahçe’nin futbol aklı sınıfta kalmıştır.
Galatasaray kanatları çok da iyi kullanmasa, Onyekuru beklenen çizginin altında kalsa bile, gene de daha iyi olan taraftı. Özellikle Donk ve Marcao iyi oynadı. Taylan Antalyalı, “atom karınca” gibi... Allah nazarlardan, sakatlıklardan korusun.
Maçın hakemi Cüneyt Çakır’ı çok zora sokacak pozisyon olmadı. Elbette basmalar, vurmalar vardı ama kırmızıya kadar uzanacak sertlikte değildi. Bu arada Serdar Aziz ile Arda Turan’a sarı kartı çekse kimse bir şey demezdi.
Ancaak... Fenerbahçe’nin VAR kararıyla ve ofsayt gerekçesi ile iptal edilen golü aşırı kritikti. Bu çizgiyi yayıncı çekse kıyamet kopardı. Gene de gürültü çıkaracağını düşünüyorum. Bir de sonlarda Serdar Aziz’in Donk’a dirseği... Cüneyt Çakır bu pozisyonda bir şey görmedi.
Bu maçın bir kazananı olduğu için daha kontrollü yazmalıyım. Berabere bitse, yazacağım çok daha farklı olurdu. Özellikle ilk yarıda sürekli kesilen bir oyun izledik. İki taraftan da futbolculardan biri yattı, biri kalktı. Tam faul arası bir derbi oldu.
Galatasaray, maçı son 20-25 dakikaya kadar iyi kontrol etti. Son çeyrekte doğal olarak baskı yedi. Galatasaray’ın en iyileri Muslera başta, Donk, Marcao ve özellikle Taylan Antalyalı’ydı. Mustafa gibi bir santrfor bulmanın ödülünü aldılar.
Fenerbahçe’de sahada üç santrfor vardı ama üçünü toplasanız, Galatasaray’ın bir Mustafa’sı etmezdi. Galatasaray bu galibiyetle, olgun kadrosu ile, şampiyonluğu alışkanlık haline getirmiş hocasıyla, bu sene de zirvenin en büyük adayı...
Fenerbahçe’nin Mesut ve İrfan gibi müthiş hamlelerine rağmen işi zor... Bu santrforlarla bu iş yürümez. Bu Galatasaray yenilgisinin bir sorumlusu varsa; o da birinci dereceden Fenerbahçe’ye layık olduğu büyük bir santrfor almayan futbol aklıdır.