10.05.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Spor Toto Süper Lig'de 36'ncı hafta müsabakaları tamamlandı. Beşiktaş - Fenerbahçe derbisi, Galatasaray ve Trabzonspor'un şampiyonluğunu Şansal Büyüka, 'Dobra Dobra'da değerlendirdi. İşte Şansal Büyüka'nın köşe yazısı:
Türkiye Futbol Federasyonu’nda haziran seçimi son çıkış... Bu son çıkışı kaçırırsanız, dönüşü olmayan bir yola girerseniz. Türk futbolu topallama dönemini geride bıraktı, sürünüyor. Son çıkış kaçtı mı geçmiş olsun. Futbolu gömer, üstüne toprağını atarız.
İstanbul’un üç büyükleri Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe, yıllarca Türk futboluna egemen oldu. Ne istedilerse oldu. Bu ülkede üç büyüklere rağmen hiçbir iş yapılamadı. Sözleri kanun sayıldı. Tek bir hakem, üç büyüklerin aleyhine düdük çalamadı, çalmaya cesaret edemedi. Çalma gafletinde bulunan aforoz edildi.Elbette bu yanlıştı. Gönül isterdi ki, her şey adil, her şey hakça olsun. Hayır, maalesef olmadı. Üç büyükler ne diyorsa o oldu. Üç büyüklere rağmen hiçbir şey olmadı.
Gel zaman, git zaman, gün geldi, devran döndü. Zamanın ruhu değişti. Üç büyükler, Türk futbolunun patronu olmaktan çıktı, neredeyse figüran konumuna döndü.Şunu kabul edelim, özellikle bu son TFF döneminde bölgecilik-hemşehrilik-yandaşlık-sadakat-gücün egemenliği zirve yaptı. TFF Yönetimi’nde ve her kurulunda bölgecilik-hemşehrilik egemen oldu. Kararlar hakça değil, hesaplara-kitaplara-çıkarlara göre alındı. Futbolun eşitlik duygusu yerle bir oldu.
Bu ayrımcılığı herkes gördü, ama kimse sesini çıkaramadı. Konuşamadı, yazamadı. Medya sessiz bir sansür uyguladı. Herkes, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” dedi.
50 yıllık gazeteciyim. Kimseden çekincem yok, organik bir bağım yok, bir çıkarım yok, gizli bir ajandam yok. Açıkça yazıyorum. Türkiye’de futbol tarafsız yönetilmiyor. Türk futbolu tarihinin en kötü, en taraflı TFF’si tarafından yönetiliyor.
Haziran ayında bir yıl süreli Futbol Federasyonu seçimi var. Eğer, bu seçimde “Nasıl olsa bir yıllık seçim, sonrasına bakarız” denirse geçmiş olsun. Türkiye’nin çok acil, tarafsız, özgür, hemşehrilik-bölgecilik önceliğinden uzak, siyasetin atamalarından arınmış bir TFF Yönetimi’ne ve kurullarına ihtiyacı var.
Kulüpler, haziran ayında yapılacak seçimde, güce boyun eğmeyen, bölgecilik-hemşehrilik yapmayan, aidiyet duygusu ile bağlı olduğu camiaların askeri olmayan, kaliteli ve güçlü isimlerden kurulu bir yönetim kurulu seçmezse, sadakatten uzak, liyakati esas alan Hukuk Kurulu, Disiplin Kurulu, Tahkim Kurulu oluşturmazsa geçmiş olsun.
Haziran seçimi son çıkış... Bu son çıkışı kaçırırsanız, dönüşü olmayan bir yola girerseniz. Sayın başkanlar; tarihi bir sorumluluk sizleri bekliyor. Ya başarırsınız ya da maalesef lanetle anılırsınız. On milyonları çok çok aşan futbol ailesi, adil bir yönetim, hakça bir yarış istiyor, bekliyor ve öfkeden burnundan soluyor. Bıçak kemiğe dayandı, hatta kırdı geçti. Türk futbolu topallama dönemini geride bıraktı, sürünüyor. Son çıkış kaçtı mı geçmiş olsun... Futbolu gömer, üstüne toprağını atarız.
Anasının ak sütü gibi helal
Trabzonspor’un akıllı yönetimi ve transferleri, çok etkili hocası, iyi kadrosu, bütünleşen camiası, derin puan farkıyla şampiyonluğu, “anasının ak sütü” gibi hak ettiğini kabul etmeli ve hakkını teslim etmeliyiz.
Türkiye’de futbolun tarafsızlığı, adalet duygusu, hakça yarış çok tartışılıyor. Aman dikkat; bu tartışmalar arasına lütfen Şampiyon Trabzonspor’u katmayalım.Trabzonspor’un akıllı yönetimi ve transferleri, çok etkili hocası, iyi kadrosu, bütünleşen camiası, özellikle ligin ilk yarısında ortaya koyduğu mükemmel futbolu ve rakipleriyle arasındaki derin puan farkıyla şampiyonluğu, “anasının ak sütü” gibi hak ettiğini kabul etmeli ve hakkını teslim etmeliyiz.
Özellikle ligin ikinci yarısında en büyük ve en uzun sakatlıkları Trabzonspor takımının yaşadığını, bunun sonucu çoğu maçta radikal kadro değişikliklerine gittiğini de hatırlayalım. Çok uzun yıllardır yarışı baştan sona tek başına götüren bir takım görmedik. Buna rağmen Trabzonspor’un şampiyonluğu küçültülmeye çalışılırsa, gene de inandırıcı olmaz ama ayıp olur.
Tebrikler Hatay’a
Hatayspor camiasını tebrik ederim. Trabzonspor maçı öncesi sahaya çıktılar, iki sıralı dizildiler ve sahaya gelen şampiyon Trabzonspor’u alkışlarla karşıladılar. Emeğe, alın terine, hak edilmiş bir başarıya saygı budur.
Aydınus ve Türk hakemliği
Türk hakemliğinin 20 yıldır hamallığını yapan, nerede kritik maç varsa, “Kurtar bizi Fırat” diye gönderilen Fırat Aydınus, uzunca bir ayrılığın ardından Başakşehir-Galatasaray maçıyla sahalara döndü.İki başkan Göksel Gümüşdağ ile Burak Elmas’ın Fırat Aydınus’u sahada çiçeklerle karşılaması bir başka güzellikti. Fırat Aydınus’un bu kadar uzun sürede elbette kötü maçları, yanlışları oldu. Ama Türk hakemliğini taşımaktan omuzları nasır tuttu. Fırat Aydınus’u biraz da bu tarafıyla hatırlayalım.
Olacağı budur
Türk futbol tarihinin en kötü, en yanlı, en beceriksiz, Futbol Federasyonu’nu gördükçe, aklıma eğilmeyen-bükülmeyen-taraf olmayan son dönemlerin en güçlü TFF’si geliyor ve derin bir iç geçirip, “Ahh... Ahh... Neredesin Mahmut Özgener” diyorum.
Gördüklerim var, bir adımdan tanık olduklarım var. Mahmut Özgener Federasyonu’nun siyasetin gücüne bile teslim olmadığını, kulüplerin camialarını arkalarına alarak yaptıkları derin baskılara asla boyun eğmediğini biliyorum.
O dönemin çok saygın TFF Yönetim Kurulu üyeleri Oğuz Çarmıklı, Zafer Yıldırım, Levent Kızıl, Mehmet Ali Aydınlar, Ufuk Özerten, Tuncay Karartı, Yunus Egemenoğlu gibi isimlere bakın, bir de şimdi kendilerini siyasetin gücüne, hemşehrilik- bölgecilik duygularına teslim eden, liyakatı bir kenara atıp sadakati ön plana alan, ait oldukları camialara “emret komutanım” diyen, çok kısa bir süre sonra adları bile hatırlanmayacak olan TFF üyelerine bakın.
3 Temmuz Kumpası’nda Mahmut Özgener’i örgütün bir numaralı lideri yapmak için çok uğraştılar, “Büyüteç” ile her yanını didik didik aradılar. Bir toz zerresi bile bulamadılar. Ama ne oldu? Mahmut Özgener futbola lanet etti, şimdi İzmir Ticaret Odası Başkanı olarak dev bir organizasyona liderlik yapıyor.
İyiler gidiyor, kötüler geliyor. Eğitimliler gidiyor, cahiller geliyor. Tarafsızlar gidiyor, yanlılar geliyor. Dik duranlar gidiyor, güce boyun eğenler geliyor. Liyakat gidiyor, sadakat geliyor.İnsan profili ve anlayış bu kadar bozulursa, olacağı budur.
Tek liste, tek adayla Galatasaray kazansın
Galatasaray’da başkan adaylarına sonuna kadar saygım var. En azından şu çok ağır koşullarda aday oldukları için saygım var. Ancak ben bu sıkıntılı ortamdan çıkışı mevcut adaylarda değil, eski başkan Dursun Özbek’te görüyorum.
Galatasaray’da çok ağır bir mali tablo, acil ödenmesi gereken yüklü paralar var. Bu paraları Dursun Özbek dışında bir başkasının bulma ya da yönetme şansı yok.Biliyorum, Galatasaray’da Dursun Özbek‘e kızan bir kesim var. Kendi otelinde kalan Galatasaray’ın faturasını tahsil ettiği için eleştiriliyor. Oysa tahsil ettiği her paranın karşılığında “bağış” makbuzu kestiği unutuluyor. Üstelik otel ticari bir kurum... Maliyesi var, MASAK‘ı var, ticari prosedürü yerine getirmesi gerekiyor.
Ama Bankalar Birliği ile Galatasaray Kulübü arasında yapılan “yeniden yapılandırma” anlaşmasının imzalanması için, Dursun Özbek‘in alacağının silinmesi şart koşulduğunda, Özbek’in, milyonlarca euroyu gözünü kırpmadan sildiğini ve bunu ailesi dahil, bütün camiadan sakladığını biliyorum.
Dursun Özbek, Galatasaray camiası dışında, rakip kulüpler, futbol dünyası ve her kesim tarafından sevilen bir iş adamı... İtibarı var, güven duyuluyor, çok yüksek miktarda kasa kolaylığı sağlayabilir, kredi alabilir, devlet kapılarını rahatça açabilir.Gönül istiyor ki, Galatasaray bu kadar sıkıntılı dönemlerde üç-beş adayla seçime gireceğine, bari bu dönemde Dursun Özbek adı etrafında birleşsin ve tek liste seçime gitsin.
Hiç olmazsa bir kongreyi de başkan adaylarından biri değil, Galatasaray kazansın...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı örnek alın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çok uzun yıllardır Fenerbahçe Kulübü’nün genel kurul üyesi... Cumhurbaşkanı Erdoğan temelden Rizeli... Erdoğan‘ı bir defa olsun Fenerbahçe ya da Rizespor kaşkolu ile maçlarda gördünüz mü?
Sayın Erdoğan, fanatizmin zirve yaptığı futbol ortamında bu kadar duyarlı davranırken, kabinesindeki bazı bakanlar kaşkollarını takıp tribünlerde adeta “amigo” gibi davranmakta sakınca görmüyor. Yanlış yapıyorsunuz, toplumsal barışa zarar veriyorsunuz...
İmamoğlu şunu bilmeli
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri sırasında iki defa Bodrum‘dan İstanbul’a gelip -ikincisi evlilik yıldönümüm olmasına rağmen- Ekrem İmamoğlu’na oy atan bir gazeteci olarak yazıyorum.Ekrem Başkan’ın, “16 milyonun başkanıyım” sözü kulağa gerçekten çok hoş geliyor. Ama kulağa hoş gelen bu söylem maalesef eyleme geçmiyor.Herkesin olduğu gibi Ekrem İmamoğlu’nun tutkularına, duygularına elbette derin bir saygı duyacağız. Ama Ekrem Başkan’ın şunu bilmesi lazım...Fenerbahçe’ye, Galatasaray’a, Beşiktaş’a rağmen İstanbul’da ayakta kalamazsın.
Kime inanayım?
Arabamın deposu geçen yıl 550 liraya doluyordu, bu yıl 2200 liraya doluyor. Sonra TÜİK, yıllık enflasyonu yüzde 69 olarak açıklıyor. Ben TÜİK‘e mi inanayım, arabamın yakıt deposuna mı?
Lis’i alan kazanır
Altay Kulubü, kaleci Lis ile alacağı karşılığında sözleşmesini feshetti. Altay ligin en fazla gol yiyen takımlarından biri... Ancak kalede Lis olmasa çok daha fazlasını yerdi. Belki 100 gol yerdi. Elini çabuk tutan ve Lis’i alan kazanır.
Emirhan 50 Teixeira eder
Beşiktaşlı Emirhan; 10 tane Pjanic, 50 tane Alex Teixeira eder... Bırakın bu pahalı ve mücadeleden kaçan “çıtkırıldım” oyuncuları... Emirhan’ın yanına, yeni Emirhan’lar bulmaya çalışın.
Kendi düşen ağlamaz
Malatya: Bir defa devlet kararıyla ligde kaldı, akıllanmadı, bir daha düştü. Kendi düşen ağlamaz.
Göztepe: Tomas‘ı teknik direktör yaptığı gün, düştüğünü ilan etti. İntihar buna denir.
K.Gümrük: Elini biraz çabuk tutsaydı, belki de Avrupa şansını yakalardı. Geç kaldı.
Rizespor: Akıllan be kardeşim... Bu kadar ilgi, bu kadar destek, her yıl mutsuz son...
K.Paşa: Sami Uğurlu öncesi hep bahane, Sami Uğurlu sonrası şahane...
Arsenal, Arteta ile olan sözleşmesini 2025 yılına kadar uzattı