Süper LigŞansal Büyüka yazdı: Hayal ve gerçek

Şansal Büyüka yazdı: Hayal ve gerçek

31.01.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

TFF yeni bir yayın ihalesine çıktı. Ülke ekonomik krizle boğuşurken, her yayıncı milyonlarca dolar zarar edip, ödemede zorluk çekerken, futbolun kalitesi yerlerde sürünürken, belli ki bu ihaleden, kulüplerin hayalleri değil, ülkenin, futbolun, yayıncının gerçekleri galip çıkacak.

Şansal Büyüka yazdı: Hayal ve gerçek

Yeni yayın ihalesi için süreç başladı. Son teklif verme tarihi 14 Şubat... TFF, Kulüpler Birliği’ni yanına alarak ve yabancı danışmanlık şirketleriyle ortak çalışma yaparak çok paketli ve çok para getireceğine inandığı bir ihale şartnamesi hazırladı.

Haberin Devamı

Futbolun kalitesi yok, hakem dışında bir şey konuşulmuyor. Güven duygusu sıfır... Koca sezonda kalitesiyle, heyecanıyla, temposuyla aklınızda 10 maç bile kalmıyor. Bu rakam oynanan maçların yüzde 1’i bile değil...

Kulüpler ekonomik olarak zor durumda... Eskisi gibi yıldız futbolcu getiremiyorlar. Gelenler emekliden hallice... Futbolcuların yerde yatmasından Türk futbolu ayakta duramıyor. Buna çare aranmıyor, önlem alınmıyor. Futbol tutkunları, ekrandan, tribünlerden hızla uzaklaşıyorlar.

Böyle olmasaydı, 4 yıl önce 500 milyon dolar ile başlayan yayın süreci, bu dört yılın sonunda 2 milyar 650 milyon liraya (yaklaşık 200 milyon dolara) iner miydi? Yeni yayın ihalesinde, devlet kulüpler için özel bir kaynak yaratmazsa, kalan şu kısa sürede bir mucize olmazsa bu miktarın fazlaca artması mümkün görünmüyor.

Haberin Devamı

Böyle olunca; bu ihaleyi kulüplerin hayalleri değil; ülkenin, futbolun, yayıncının gerçekleri kazanacak gibi görünüyor.

İşte 4 ana paket

TFF’nin Süper Lig yeni yayın ihale şartnamesinde 4 ana paket var. Bu paketlerden birinci paket de kendi içinde altıya ayrılıyor. Kafa karıştırmadan paketlerin içeriğini anlatalım.

A 1 Paketi: İlk yıl için 238, ikinci yıldan sonrası için 210 maçı (takım sayısı azalacağı için) içeriyor. Bu paketin içinde 8 derbi maçı bulunuyor.

A 2 Paketi: Birinci sezonda 68, ikinci sezondan itibaren takım sayısı azalacağı için 60 canlı maç yayınını içeriyor. Ayrıca bir sezonda 4 derbi maçı yayınlama hakkı var.

A 3 Paketi: Bir sezonda Süper Lig’de 4 hafta arası maç oynanacak. Bu dört haftadaki 36 maçı içeriyor.

A 4 Paketi: TFF 1. Lig ve Süper Lig maçlarının 15 dakikalık geniş özetinin yayınını içeriyor. Bu geniş özet, maçların bitiminden 45 dakika sonra açık bir kanalda yayınlanmak zorunda...

A 5 Paketi: Web, telefon gibi küçük ekranlı cihazlar için düşük görüntülü yayınların hakkı... Düşük görüntü olduğu için bu paketi alanların televizyon ve benzeri cihazlarda maçı izleme şansı yok.

A 6 paketi: Radyo yayınları...

Diğer paketler...

Paket 2: Bahis siteleri hariç, yurt dışı yayın hakkı...

Haberin Devamı

Paket 3: Türkiye hariç, uluslararası bahis sitelerine satış hakkı...

Paket 4: Bütün paketlerin tamamına toptan verilebilecek teklif...

Burası çok önemli; bir katılımcı, isterse bütün paketlerin tamamını alabilecek.

3 ayrı decoder’ı kim alır?

Diyelim ki A1 paketini, A2 paketini ve A3 paketini ayrı ayrı yayıncılar aldı. Böyle bir ihtimal ciddi anlamda var. Bu durumda futbol seyircisi özellikle A1-A2-A3 paketi için üç ayrı decoder alacak, üç ayrı para ödeyecek. Böyle bir ortamda üç ayrı decoder parası ödemek futbol seyircisine ağır gelmeyecek mi? Bu uygulama ülkenin gerçekleriyle, vatandaşın cebiyle nasıl örtüşecek?

A4 paketi: Seyirciye süper

Yeni ihale şartnamesinde “A4” paketini alan yayıncı, canlı maç yayını bittikten 45 dakika sonra açık kanaldan olmak koşuluyla 15 dakikalık geniş özet yayınlayabilecek. Zaten baktığınızda maçın her şeyi bu 15 dakikaya sığıyor, hatta artıyor bile...

O zaman futbolsever dünya para verip “A1” paketi için niye decoder alsın, “A2” ve “A3” paketi için decodere niye para versin? Maçın bitmesini bekler, 45 dakika sonra cebinden beş kuruş para çıkmadan bütün maçları izler, decoderlere ödeyeceği para da cebinde kalır.

A4 paketi, en büyük parayı edecek A1-A2 ve A3 paketlerinin, abartısız yazıyorum, “katili” gibi duruyor. Burada A1 ve A2, hatta A3 paketlerini alan yayıncılar için çok büyük tuzak ve risk var. Bu koşullarda yeni abone kazanmaları neredeyse mümkün değil... A4 paketinde vatandaş kazanır, cebinden tek kuruş çıkmaz. A1 ve A2 ve A3 paketini alan yayıncı ya da yayıncılar dertleriyle baş başa kalır.

Haberin Devamı

Şansal Büyüka yazdı: Hayal ve gerçek

%70 gerçeği...

Bugün yayıncının 3 milyona yaklaşan abonesinin %70’ini Galatasaray ve Fenerbahçeli taraftarlar oluşturuyor. Bunu ben söylemiyorum. Yayıncının 20 yıllık dataları ve profili söylüyor. Şimdi A1 paketini alan ilk maçı seçecek, A2 paketini alan ikinci maçı... Hangi paket alınırsa alınsın bir sezon boyunca bir takımın maçı 15 haftadan fazla seçilemeyecek. Bu paylaşım, paketi alan yayıncının işine gelmez. Yayıncı ister ki, hem Fenerbahçe, hem Galatasaray kendi paketinde olsun. Hem de her hafta olsun. Yeni ihale şartnamesi buna izin vermiyor.

Haberin Devamı

Adrese teslim paket

Yeni yayın şartnamesindeki A4 paketi, maçın bitiminden 45 dakika sonra 15 dakikalık geniş içeriği ve 1. Lig maçlarının tamamını kapsıyor. Üstelik açık kanalda yayınlanma koşulu var. Sanki TRT’ye, adrese teslim gibi bir madde... Ya da futbola, maçlara ilgi duyan diğer açık kanallara...

Dövizle ödeme yok

A1-A2-A3 ve A4 paketleri için, paranın hiç olmazsa yarısını dövizle ödeme koşulu kaldırıldı. Paketleri alanlar, Türk lirası başta, isterse döviz, istediği cinsten parayla ödeme yapabilecek. Bu yayıncıları rahatlatır. Çünkü Türk parası toplayıp döviz ödüyorlardı. Kulüpleri zora sokar. Türk parası alıp, yabancı oyunculara dövizle ödeme yapacakları için... Yeni şartnameye göre, sadece yurt dışı paketlerde dövizle ödeme zorunluluğu var.

Bir ihtimal

Hükümet, kimi medya gruplarına “Bir konsorsiyum oluşturun, ihaleye girin” der mi? Böyle bir ihtimal olabilir. Ancak ekonomik krizin zirve yaptığı, insanların geçim derdine düştüğü ve seçim ortamının yaklaştığı bir ortamda, devlet kaynaklarını kulüplere aktarmak tepki çekebilir. Her şeye rağmen bu ihtimal var.

Kaçak izleme : % 200

Türkiye’de şifreli yayıncılıkta; her bir yasal üyenin karşılığında 1, hatta 2 kaçak üye var. Yani kaçak izleyici sayısı, yasal izleyici karşısında % 200... Tek kelimeyle korkunç... Bu şartlarda yayıncı para kazanır mı? Kulüpler daha fazla gelir elde edebilir mi? Yeni bir yasa çıktı, kaçak yayını önlemek için... Ancak teknoloji o kadar hızlı gelişiyor ve değişiyor ki, önlem alınana, kaçak yayın kesilene kadar 90 dakikalık maç bitiyor. Sadece Telekom ve Turkcell’de kaçak yayını anında kesme konusunda çareler olduğunu duydum, ayrıntısına ulaşamadım. Ancak onların da şu anda devrede olmadığı çok açık ortada...

Süper Lig cazip gelmiyor

Kulüpler Birliği’nin, mevcut yayıncıya (beIN Sports’a), rakip yaratmak, rekabeti kızıştırmak adına yabancı kuruluşlara teklif götürdüğünü, hatta Amazon, Netflix gibi güçlü kuruluşlara nabız yokladığını biliyorum. Ancak uluslararası alanda alıcısı olmayan Süper Lig, an itibariyle yabancı kuruluşlara cazip gelmiyor ve yayın ihalesine uzaktan bakıyorlar.

Şansal Büyüka yazdı: Hayal ve gerçek

50 yılda çıkaramazlar

Katarlılar çok yeniydi, dünyanın 40 ülkesinde yayın yapıyorlardı ve Türkiye’ye, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çok yakındılar. Devletin eline geçen Digitürk’ü 1 milyar 200 milyon dolara satın aldılar. 4 yıllık ihale sürecinde, sadece yayın bedeli değil, o yayınların çok ciddi rakamlara ulaşan masrafları, link ücretleri, stüdyo giderleri, bunlara katılacak sayısız masrafla her yıl 200 milyon dolara yakın cepten para harcadılar. Satın alınma bedeli, her yıl cepten harcanan paralar, bugün toplam maliyeti 2 milyar dolara getirdi. Katarlılar bu ülkede 50 yıl daha yayıncılık yapsalar, bu parayı çıkartamazlar.

‘Yandım Allah’ dediler

Süper Lig’in son yayın ihalesi, Katarlılara adrese teslim edildi. Katarlılar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a saygılarından, sevgilerinden, bağlılıklarından 500 milyon dolara “evet” dediler. Herkes biliyordu ki bu rakam, bir hatır rakamıydı ve Süper Lig’in ticari değerinin, marka değerinin çok ama çok üstündeydi. Nitekim Katarlılar çok kısa sürede Türkiye ve Süper Lig gerçeklerini gördüler, “yandım Allah” dediler ve 500 milyon dolar diye başlayan 4 yıllık süreç, aşağı-yukarı yüzde 50 tırpan yiyerek, 250 milyon dolara, hatta daha aşağısına kadar indi.

beIN Sports’a öneri

Bu haber doğru... Süper Lig’in yayıncısı beIN Sports’a, “Yayın süresini bir yıl daha uzatalım, sen de iyileştirme yap ve paramızı zamanında öde” teklifi yapılmış … Ancak şu ana kadar bu teklife bir geri dönüş olmadı. Ancak beIN Sports’un yeni yayın ihalesine katılacağını kesin olarak biliyorum.

Kalite sorunu var

Yayıncıya önemli bir eleştiri... Kanallarınızı maçtan maça izlenir duruma getirmeyeceksiniz. Günün her saatinde güncel habercilikle, çarpıcı röportajlarla, ilginç konularla, tartışma programlarıyla futbolseverin cazibe merkezi olacaksınız. Yorumcunun en iyisini, muhabirin sıra dışı olanını, spikerin, kameramanın ve yönetmenin en ustasını, en yaratıcısını çalıştıracaksınız. Yayına milyon dolarlar harcayıp, içerikten tasarruf yapayım diye kaliteyi düşürmeyeceksiniz. Kimse yanlış anlamasın ve art niyet aramasın, kendini emekliye ayırmış bir televizyoncu olarak söylüyorum; yayıncıda ciddi bir içerik ve kalite sorunu var.

Sadece % 5...

Devletin yasal iddaa bayileri, özellikle online bayilerin rakamlarına göre, bahisçilerin sadece % 5’i Süper Lig maçlarına oynuyorlar. %25’e yakın bir oran, Almanya, İngiltere, İtalya, Fransa, İspanya gibi liglerin maçlarına bahis oynuyor. Sonuçta, bahisçilerin gözünde bile Süper Lig’in fazla bir cazibesi yok.

Hep geriye, hep zarar

Lig TV yıllarıydı. O kadar çok reklam gelirdi ki, 15 dakikalık devre arasına sığdıramazdık. Bazı maçlarda, statlardaki görevli arkadaşları arar, “Hakemden, temsilciden rica et, ikinci yarıyı 1-2 dakika geç başlatsın” derdik. O 1-2 dakika on binlerce dolar anlamına gelirdi. Şimdi bakıyorum, devre araları 2 dakika reklam, geriye kalan koca zaman hikaye... Boşa akıyor. Ortada yayıncı açısından çok ciddi bir reklam kaybı var. Reklam ücretleri Türk lirası olarak artmış olsa bile çok ciddi kayıp var.Bitmedi, bir yayıncı için en büyük gelir kalemlerinden biri “ticari” işletmeler... Kafeler, lokantalar, benzeri yerler... Bu sayı yakın zamana kadar 20 bini geçmişken, şimdi % 50 azalıp 10 bine düştü. Abone ücretleri yükselmiş olsa bile yarı yarıya kaybı asla karşılamıyor. Sonuçta nereden baksanız, hep geriye gidiş, hep zarar...