12.04.2023 - 07:01 | Son Güncellenme:
ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA
Bu ülkeye gelen kariyerli hocaların kırılamaz bir inadı var. Bu hocalara son örnek; Jorge Jesus... Yanlış yapsa da inadından ve ısrarından asla vazgeçmiyor.
İrfan Can ile Arao’ya seyirci bile isyan ediyor, sonraki ilk maça, seyirciye inat İrfan Can ve Arao ile başlıyor. Baktı olmuyor, ikisi de oyundan alıyor. Elbette takımı seyirci kurmayacak ama, o seyirci de olan-biteni çok açık görüyor.
Osayi Samuel, sezon başının en formda bekiydi. Önce rotasyonla başladı, sonra Osayi Samuel’i kulübeye mahkum etti. Bu takımda sağda Osayi, solda Ferdi oynar. Buna rağmen sol bek için fanteziler yaratıp duruyor.
Orta alanda sezon başında İsmail Yüksek’i kabul edelim ki Jesus parlattı. İsmail milli takıma kadar çıktı. Tam da, iyi oynarken kesildi, adeta “altın makas” oldu. Niye, hangi gerekçeyle?
Fenerbahçe savunmasında, “üçlü oynadığı” her maçta, özellikle derbilerde tek galibiyet alamadı, buna rağmen inadını sürdürmeye devam etti. Sezon bitiyor, Fenerbahçe savunmasının arkasına atılan toplara çare bulamadı.
Valencia’nın yanında Batshuayi yoksa, diğerleri olmuyor. Serdar Dursun, Pedro asla olmuyor. O zaman çift santrforda bu inat niye? Tek santrforla oynasan, orta sahayı beşlesen daha iyi olmaz mı?
Fenerbahçe’de orta alandan hücuma geçişi en iyi sağlayan, gole yakın oynayan, rakip savunmanın arkasına top atan, takımda banko yeri olan Zajc bu kadar oturtulur mu?
Türkiye, “Arda oynamalı” dedikçe, oynatmıyor. Arda şans bulduğu her maçta Jesus’u bir daha mahcup ediyor, gene oynatmıyor.
Hepsinden, her şeyden vazgeçtim... Takım yenik oynarken, zemin ıslak ve kayganken, normal zeminde bile ayakta duramayan, Fenerbahçe taraftarının görünce “eyvah” dediği Pedro’yu takım mağlup oynarken hala kurtarıcı diye sahaya sürüyorsa pes artık...
Kalırsa eyvallah giderse güle güle
Haberin doğruluğuna inanıyorum. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ile, hocası Jorge Jesus’un arası her zaman olduğundan daha iyi... Jesus kalmak isterse Ali Başkan, “imzala” diye kontratı önüne koyacak. Gitmek isterse, “güle güle” diye elini sıkacak. İkna çalışması, ısrar, naz-niyaz yok. Kalırsa eyvallah, giderse güle güle...
Küçük bir hatırlatma
Sakaryalı genç iş adamlarının bir toplantısında, konuşmacı olarak Sadettin Saran vardı. Bundan en fazla bir-bir buçuk yıl öncesi... Dinleyenler arasında ben de vardım. Sadettin Saran, Fenerbahçe Başkanlığı ile ilgili bir soru üzerine, “Fenerbahçe’ye başkan olmak istiyorum. Bundan şeref duyarım. Ancak Ali Koç devam ederken, asla karşısına aday olarak çıkmam, kendisini desteklerim” dedi. Şu günlerde Sadettin Saran adı, başkan adayı olarak geçince, bunu yazmak istedim.
Bir ‘Dev’in çöküşü
Şampiyonluğu yakalarken ortaya koyduğun hırsı, hızı, öfkeyi, direnişi yitirirsen...
“Bu şampiyonluk bana yeter, yeni sezonu idare eder” dersen...
Mucize kaleci Uğurcan’dan, normal kaleci Uğurcan’a dönersen...
Gelenin gideni arattığı bir kadroyu kabullenirsen...
Sörloth, Cornelius gibi uzunlardan, Maxi Gomez gibi bir kısaya geçersen...
Edin Visca’yı uzun sakatlıklarla kaybedersen...
Nwakaeme gibi “bir oyuncu= bir takım”a bedel adamı kadroda tutmayı beceremezsen...
Marek Hamsik gibi şampiyonluğun çok önemli adamını kızağa çekersen...
Korkulan takım olma özelliğini yitirirsen...
Şampiyon hocaya kapıyı gösterir, Başkan’ı istifa ettirirsen...
Yönetimde birlik ve dayanışmayı yerleştiremezsen...
Para akışını sağlayamaz, ödemeleri sürekli ertelersen...
Çok zor bulduğun huzuru, bir yılda kaybedersen...
Bir ‘Dev’in çöküşü ortaya çıkar.
Trabzonspor’da görüntü budur. Çok yazık...
Sürpriz beklemiyorum
Bu hafta Trabzon Beşiktaş maçı var. Trabzon dökülüyor, Beşiktaş beş maçtır kazanıyor. Önceki yıllarda izlediğimiz TrabzonBeşiktaş maçları tadından yenmezdi. Gol, mücadele, heyecan; her şey vardı. Bu hafta aynısı olur mu bilemem. Çok iyi giden bir takımla, çok kötü giden bir takımın maçından sürpriz bir sonuç çıkmasını beklemiyorum.
Yanlış başlangıç bir sezonu götürdü
Bazı yarışlar vardır, çıkışında geç kalırsan, rakiplerinden kısa sürede fark yersen, bu yarışın sonraki metrelerinde hangi atağı yaparsan yap, ne kadar hızlanırsan hızlan, öndeki rakibi ya da rakiplerini yakalaman zora girer, hatta mümkün olmayan noktaya gelir.
Beşiktaş’ın Süper Lig’in zirve yarışındaki durumu, başlangıçta geç kalan, rakiplerinden fark yiyen, sonraki ataklarına rağmen hedefi yakalaması zora giren atletlere benziyor.
Beşiktaş yarışın başında Valerien Ismael ile hatalı bir çıkış yaptı, toparlanamadı, o arada rakipleri Kara Kartal’a fark attı. Beşiktaş hocayı değiştirdi, Şenol Güneş’i yarışın içine soktu ama geride kalan süre için sanki, “atı alan Üsküdar’ı geçti”.
Şenol Güneş ile toparlanan, iyi oynamaya başlayan, galibiyetleri seriye bağlayan Beşiktaş’ın, buna rağmen 8 puan farkla en önde giden Galatasaray’dan önce ipi göğüslemesi sanki mümkün değil... Kayıp puan hesabına göre, önündeki Fenerbahçe’yi geçebilir ama, Galatasaray ile arayı kapatması için kalan mesafeler artık çok kısaldı.
Bazen bir yanlış başlangıç, büyük bir umudu, koca bir sezonu götürebiliyor. Beşiktaş’ın yaşadığı ve yaşattığı budur.
Ahmet Nur Çebi sonuna kadar haklı ama...
Beşiktaş Başkanı Ahmet Çebi, Gaziantep ve Hatay’la oynayacak takımlara hükmen galibiyet verilmesi ve oynanan maçların geçerli sayılmasına başından beri ve temelden karşı... Çebi diyor ki;
TFF Başkanı çekimser 5 kulübe baskı yaparak bu konuda kararını değiştirtti.
TFF kurulları bağımsız değil... Bu nedenle Tahkim’e gitmeyeceğiz.
Ahmet Çebi haklı mı? Sonuna kadar haklı... Buna rağmen Sayın Başkan unutmasın; bu ülke hakkını hukukunu alamayan insanlar ve kurumlarla dolu...
Kasımpaşa ile ‘Özdeş’leşti
Kasımpaşa’nın yeni hocası Kemal Özdeş, Kasımpaşa ile en iyi özdeşleşen hocaydı. O da, “değirmen taşı” gibi hoca öğüten Kasımpaşa’da epeyce çalışmasına rağmen gene de sürekliliği yakalayamadı. Kemal Hoca yeniden takımın başında ve daha ilk maçında dokunuşları sahaya fazlasıyla yansıdı. Kasımpaşa’da çok kolay değil ama; umarım bu defa kalıcı olur.
Bir ayrılık şarkısı
Ufukta sanki bir ayrılık şarkısı var. Adana Demirspor’la Onyekuru’nun, Galatasaray maçından sonra eski takım arkadaşı ve kaptanı Muslera ile derin muhabbeti kulüple futbolcu arasındaki ilişkileri kopartmış gibi... Zaten Adana Demirspor Başkanı Murat Sancak, karşılaşma sonrası yaptığı açıklama ile Onyekuru’ya tepkisini göstermişti. Aldığım haberlere göre, Adana Demirspor Kulübü, yeni sezonda Onyekuru ile devam etme konusunda asla ısrarcı olmayacak.
Bunlar iyi günlerimiz
Balıkesir futbol takımı, 2-0 kaybettiği Uşak maçından kente dönerken, yemek için mola verdiği Susurluk’ta, lokantanın içinde saldırıya uğramış. Gerekçe ne olursa olsun bu saldırı kabul edilemez. Bunlar taraftar olamaz. Daha ileri gidiyorum, bunlar insan olamaz. Ama bu ülkede her suç cezasız kaldığı için, yeni saldırılara hazırlıklı olalım. Bunlar iyi günlerimiz...
Göze batanlar
Mounir (Kasımpaşa): Çok zor golü attı, çok kolayını kaçırdı.
Ali Sowe (Ankaragücü): Süper Lig’in ele-avuca sığmayan golcüsü...
Fall (Kasımpaşa): Trabzon savunmasını deprem gibi salladı.
Günay (Kasımpaşa): Kalede güvenin adı...
Szalai (Fenerbahçe): Nihayet iyi bir maç oynadı.
Redmond (Beşiktaş): Su gibi akıyor, şimşek gibi çakıyor.
Mahmut (Başakşehir): Çizgiden top çıkardı, ayrıca süper oynadı.
Szysz (Başakşehir): Suskun haftalardan sonra ortaya çıkan golcü...
Gradel (Sivas): Nerede, tutulması mümkün olmayan o eski Gradel...
Aboubakar (Beşiktaş): Aman dikkat... Kırmızıdan kıl payı kurtuldun.
Zajc (Fenerbahçe): Karagümrük’e de, Jorge Jesus’a da gol attı.
Dikkat çekenler
Kasımpaşa: Bir el değdi, takım tepeden tırnağa değişti.
Giresun: Kaybede kaybede, nereye kadar?
Sivasspor: Kötü değil, iyi değil, ne yaptığı belli değil...
Başakşehir: Avrupa istiyorsa, daha fazlası gerekiyor.
Konyaspor: Ayarı bozuldu bir kere... Dikiş tutmuyor.
Antalya: Kadrosu iyi, futbolu “ehh işte”... Ankaragücü: Ligin keyif veren çılgın takımı...
İstanbulspor: Kolej takımı gibi... Düşerse üzülürüm.
Kayserispor: Zafer haftalarına devam...
Ümraniye: Umut da var, derin endişe de...