23.09.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA
Hiçbir maç oynanmadan kazanılmıyor. Elbette öngörüler oluyor, genelde tutuyor ama bazen o öngörülerin insanları fena halde ters köşeye yatırdığını çok gördük. Hiç kuşkusuz, futbolun en cazip yanı da bu... Örneğin bu pazar oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe maçında ağır favori Galatasaray... İddaa oranları bile bunu çok açık ortaya koyuyor. Buna rağmen Galatasaray adına galibiyetin garantisi asla yok.
Süper Lig’in ilk iki haftasında Galatasaray çok iyi, Fenerbahçe çok kötü... Manzaraya bakalım.
- Kaleciler: Fazla bir fark yok. Fatih de iyi, Altay da...
- Bekler: Galatasaray’da Omar-Linnes, Fenerbahçe’de Gökhan-Caner... Fenerbahçe’nin belki de Galatasaray’a karşı üstün olduğu tek yer burası...
- Stoperler: Galatasaray’da Marcoa-Luyindama çok uzun süredir birlikte oynuyor. Fenerbahçe’de Zanka-Lemos mu, yoksa bir başka ikili mi, o bile belli değil... Bu alanda Galatasaray’ın kesin üstünlüğü var.
- Orta saha: Tartışmasız Galatasaray... Taylan süper başladı, Belhanda öyle... Arda üstüne koyarak gidiyor, Emre Kılınç‘ın ortadan dikine gidişleri, kenardan geriye ceza alanı yayı bölgesine çıkarttığı paslar çok etkili... Fenerbahçe orta alanının kreatif ve yaratıcı bir iş çıkartması mümkün değil... Ancak Mert Hakan’lı, Sosa‘lı, Gustavo ve Ozan Tufan’lı bir orta saha olabilirse iş yapar.
- Hücumcular: Galatasaray kayıtsız-şartsız önde... İki büyük golcü Falcao ile Diagne... Onlara destek, Emre Kılınç, Feghouli... Fenerbahçe’nin şu anda oynatacağı santrforu yok. Samatta maça kadar yetişir mi, yetişirse hazır gelir mi belli değil...
- Kenar hücumlar: Galatasaray sağda Omar-Feghouli ikilisi ile etkili... Solda Saracchi yok, ancak Linnes yeterli... Buna rağmen sağ kanada göre biraz daha yavaşlar. Fenerbahçe’de beklerin önünde, yani Gökhan’ın önünde yeni transfer Nazım Sangare, solda da Novak geride, Caner önünde oynayabilir. Kağıt üstünde Fenerbahçe için iyi bir tercih bu...
- Oyun anlayışı: Galatasaray çabuk, hızlı, istekli, her yerde basan, pozisyona bulan, kaleye dikine ve çok çabuk giden bir görüntüye sahip... Fenerbahçe çok ağır, yavaş hücum ediyor, rakip savunmayı az adamla ve hazırlıksız yakalayamıyor. Ama bu yavaş oyun belki de Galatasaray maçında işe yarayabilir, rakibin hızını ve temposunu düşürebilir.
- Sonuç; futbol verilerine bakarsak, Galatasaray’ın ağır favori olduğu bir maç bizi bekliyor. Fenerbahçe’nin şansı seyircisiz olduğu için sanki tarafsız bir sahada oynayacak olması ve genellikle derbi maçlarını diğer maçlara oranla daha iyi oynaması... Maçlar üç ihtimalli olduğuna göre, benim için o ihtimal sıralaması şöyle: 1-0-2
% 48 komisyon
Galatasaray, Omar’da menajerlik ücreti olarak ödeyeceği rakam, yüzde 48’e çıkıyor. Bu tutar, belki bir muhasebe prosedürü ya da bir başka yasal mevzuat olabilir. Ancak bunu hiç olmazsa kendi genel kuruluna anlatmalı
Atilla Türker inandığım bir meslektaşımdır. Belgeli gazetecilik yapar. Ajansspor sitesinde Galatasaray’ın yeni transferi Omar Elabdellaoui’nin transferi ile ilgili bir haber yapmış. Belgeleri de yayınlayarak...
Atilla Türker’in haberine göre Omar 3 yıllık sözleşmenin tamamı için toplamda 4 milyon 50 bin euro para alacak. Omar’ın menajerine ise gene bu 3 yıl için toplam 2 milyon 175 bin euro verilecek. Menajer ayrıca 3 yıl için 225 bin euro da “Bonus” alacak.
Habere göre, dünyada menajerlik ücreti genelde yüzde 10 olurken, Omar’ın menajeri Mikail Adampour’da bu oran yüzde 48’e çıkıyor. İnanılmaz bir rakam...
Galatasaray’da Donk ve Emre Kılınç’ın menajerlerine ödenecek paralarla ilgili de benzer haberler çıkmıştı. Ortada belge var, ödeme tarihleri var, ödeme tutarları var.
Galatasaray Yönetimi’nin ödediği ya da ödeyeceği bu menajerlik ücretleri, belki bir muhasebe prosedürü ya da bir başka yasal mevzuat olabilir. Ancak Galatasaray Yönetimi’nin bunu, tartışmaya ve kuşkuya yer bırakmayacak şekilde hiç olmazsa kendi genel kurul üyelerine açıklaması ve paylaşması gerekmez mi?
Motive edin de oynasın
Gazetecilerin işi bu, Galatasaraylı Belhanda’yı beğenmeyebilirler, eleştirebilirler, satılması gerektiğini söyleyebilirler.
Benzer şeyler tribünler için de geçerli...
Ama kulübü yönetenler her fırsatta “satacağız, müşteri arıyoruz” der mi, futbolcusunu bu kadar aşağılar mı?
Madem kadronuzda, madem ilk on birinizde, madem parasını tıkır tıkır ödüyorsunuz, hiç olmazsa motive edin, onore edin de adam oynasın... Tıpkı geçen hafta olduğu gibi...
Taylan zaten bu!
Galatasaraylı Taylan Antalyalı herkesin dilinde... Herkes Taylan Antalyalı‘yı konuşuyor. Taylan’ı tanıyanlar için bu çıkış bir sürpriz değil... Taylan, Erzurumspor’un iki yıl önceki Süper Lig macerasında da süper maçlar oynadı. Ama gözlerden uzak olunca, gönüllerden de uzak kaldı. Neyse geç oldu, güç oldu, ama iyi oldu.
Başakşehir’de rotasyon şart
Başakşehir’in görüntüsü tek kelimeyle “negatif”... Günümüzün salgın döneminde “negatif” iyi de, futbol sahalarında “pozitif” olmak gerekiyor.
- Başakşehirli futbolcular şampiyonluk sonrası “paydos” demiş gibiler, çok kötü bir görüntü bu...
- Clichy sonrası Başakşehir’in sol kanat hücum organizasyonu resmen sıfırlanmış.
- Demba Ba’nın ağırlığı kelimelerle anlatılmaz, ancak görülürse anlaşılır. O kadar ağır...
- Takım niye bu kadar formsuz, niye bu kadar yavaş oynuyor?
- Edin Visca’ya, Crivelli’ye ne oldu? Nasıl bu kadar etkisiz ve kötü olabilirler?
- Rotasyon şart... Orta sahaya Mehmet Topal, sol hücuma Kerim Frei...
- Kendini formanın sahibi sanan bazı “vazgeçilmez”ler, kulübeyle tanışmalı...
Hakem suçluysa sen de suçlusun
Beşiktaş’ın Antalya karşısında yediği golün başlangıcındaki taç kararının yanlış verildiğine ben de katılıyorum. Ancak taç atışının üstünden beş pozisyon geçiyor, topa müdahale edemiyorsun, Süper Lig’de daha ilk maçını oynayan ve muhtemelen ayakları titreyen Gökdeniz, senin değeri 3 milyon eurolarla anılan iki stoperini kafa kafaya vurup, golü atıyor. Hakem suçluysa, sen de suçlusun. Biraz da kendi hatalarınızı ve eksiklerinizi görün.
Yorumcu mu, kulüp avukatı mı?
Beşiktaş Asbaşkanı Emre Kocadağ, Antalya beraberliği sonrasında bir açıklama yaptı ve televizyondaki Beşiktaş kökenli yorumculardan, kulübün avukatlığını yapmalarını istedi. Tek kelime ile talihsiz, yakışıksız bir açıklama...
Şu unutulmasın: Televizyonda yorumculuk yapanlar kulüplerin çıkarlarını değil, futbolun doğrularını konuşmak zorunda... Ayrıca hakem karar vermiş, maç bitmiş, ondan sonra yorumcu “penaltı” dese ne olur, demese ne olur? Düdüğü yorumcu mu çalıyor, bayrağı yorumcu mu kaldırıyor?
Ama Beşiktaş yöneticisini eleştirirken, özeleştiri yapmak da gerekiyor:
Televizyonlarda amigoluk yapan sözde yorumcular yok mu? Bir hakem kararını her şartta gönül verdiği takıma göre yorumlayanlar az mı? Televizyon yöneticileri kadrolarını belirlerken birer Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Galatasaraylı, Trabzonsporlu olsun diye özen göstermiyor mu? Kadrolaşırken bu tercihi öne çıkartmıyor mu?
O zaman da yöneticiler ekranlarda yorumcu değil, kulüp avukatı arıyorlar. İki taraf da yanlış...
Göze batanlar
- Göztepe kalecisi İrfan Can, takımı önde oynarken, hava topuna çok kötü çıktı, hatasını telafi etmek isterken, Malatyalı Yusuf’un ayaklarına kafa kol daldı ve berbat bir penaltıya neden oldu. Sevgili İrfan Can, daha gençsin, kendine gösterdiğin özeni, kaleciliğine de göster.
- Denizli, kendi sahasında olmasına rağmen Trabzonspor’a zaten zor direniyordu, Sacko oyuna girdi ve 4 dakika içinde iki sarıdan kırmızı kartla oyun dışında kaldı. İnsaf, acelen ne... Meraktayım, Denizlispor Yönetimi bu 4 dakika içinde gelen iki sarıdan kırmızı için ne düşünüyor acaba?
- Sivassporlu Gradel’e dikkat... Zaten iyi bir kariyeri var. Süper Lig’in çok öne çıkan oyuncusu olabilir. Sol kanatta iyi çalışıyor, savunmasına yardımcı, hücuma çabuk çıkıyor, içeri iyi giriyor. Attığı gol önemli bir kalitenin ürünüydü...
- Salih Uçan “Yazık ve kaybolan yılları” geride bıraktı. Şimdilerde Alanya’da gerçekten iyi maçlar oynuyor, takıma çok ciddi katkı sağlıyor. Zararın neresinden dönersen kardır, devam Salih...
Haftanın golleri
- Zukanovic (K.Gümrük)
- Gradel (Sivas)
- Varga (K.Paşa)
- Belhanda (G.Saray)
Haftanın ‘EN’leri
En beğendiğim takım: Galatasaray
Hiç beğenmediğim takım: Fenerbahçe, Başakşehir
En beğendiğim hoca: Fatih Terim (G.Saray)
En beğendiğim futbolcular: Marcao, Belhanda, Taylan (G.Saray), (Veysel,) (Bünyamin) (Antalya), Gradel (Sivas), Salih, Bareiro (Alanya), Varga, Alan (K.Paşa), Zukanovic (K.Gümrük), Oğuz Yılmaz (Denizli)
Gölge düşürmeyin
Dakika bir, hakem kararları, hakem isyanları başladı. Koca bir hafta hakemle başlıyor, hakemle bitiyor. Her kötü sonuç sonrası faturayı hakemlere kesen yöneticilere bir çift sözüm var.
,- Eğer aldığınız her başarısız sonuç hakeme aitse...
- Aldığınız her başarılı sonuç da hakeme aittir.
Bari böyle konuşarak aldığınız başarılı sonuçlara gölge düşürmeyin.
Ben hakem olsam...
Bu ülkede herkes hakem... Ben de hakemlik yapayım.
- Beşiktaş-Antalya maçında Orgill’in kolundan dönen top penaltı...
- Beşiktaş -Antalya maçında Antalya golü öncesi taç atışı ters tarafa verildi.
- Denizli - Trabzonspor maçında Bergdich’in Serkan’ın omuzuna ısrarla basışı penaltı...
- Galatasaray - Başakşehir maçı, madem top Demba Ba’nın eliyle buluştu, penaltı...
Yenilerden ilk izlenimim iyi
Trabzonspor’un yenilerini dikkatle izledim. İlk izlenimlerim şu;
- Edgar le: Sağ kanat savunmada hata yapmadan oynadı. Ancak karşısında atağa fazla niyeti olan bir takım yoktu.
- Baker: Çok beğendim. Orta alanda iyi dolaşıyor, kaliteli pas atıyor, topa iyi vuruyor. Böyle gider mi, orası soru işareti...
- Afobe: Hareketli, hızlı, kıvrak... Dar alandan iyi çıkıyor. Bu özelliklerine golcülüğünü eklerse tadından yenmez.
Futbol işkencesi
Cuma akşamı, çalışanlar için ilk tatil akşamı... Çok değerli bir akşam... Yapacak çok şey varken, tercihinizi maç için kullanıyorsunuz ve saat 20.00’de televizyonun başına geçiyorsunuz.
Maçın adı, Malatya-Göztepe... İlk yarı eh işte... İkinci yarı her şey sıfır... Gitti zamanınız, gitti cuma akşamınız...
Günlerden cumartesi öğleden sonra... Tatilsiniz, aileniz var, çocuğunuz var, arkadaşlarınız, sevgiliniz var. Hepsini bir kenara bırakıyor, futbol tutkunuza teslim olup televizyon başına geçiyorsunuz.
Saat 13.30... Maçın adı Gençlerbirliği-Konyaspor... Her şey sıfır... Futbol sıfır, kalite sıfır, heyecan sıfır, gol sıfır, sonuç 0-0...
Bir teselli arıyorsunuz. Umudu bir sonraki maça bağlıyorsunuz. Saat 16.00... Ekran başında Denizli-Trabzonspor maçının karşındasınız. Günün ilk maçına göre “Ehh işte”... Çünkü taraflardan biri iddialı Trabzonspor...
Ama bakıyorsunuz, “Dağ fare doğuruyor”. Yavaş, isteksiz, hevessiz, pozisyonsuz bir maç... Pozisyon yok, gol yok, sonuç: 0-0... Tek gol göremeden, izleyici olarak , futbol adına, “sıfır” çekerek güzelim cumartesi öğleden sonrasına yazık ediyorsunuz, ziyan ediyorsunuz.
Maç sonu bakıyorsunuz, herkes takımına teşekkür ediyor. Kendinize gelin beyler; bunun adı futbol değil, olsa olsa futbol işkencesi…
Delikanlı olun
Hıncal Uluç çok uzun süredir yazıyor, “Sahtekârlar Ligi” diye... Maalesef haklı... Uğur Meleke her yazısında “mert olun” diye uyarıyor. Dinleyen, umursayan, dikkate alan yok.
Adamın ayağına basan yok, “yandım Allah” diye bileğini tutup yere yatıyor. Yüze gelen her el darbesi sarı kart ya, bırakın yüze gelmeyi, omuzuna bir el dokunuyor, feryat içinde yüzünü tutup kendini yere bırakıyor. Maksat rakip sarı kart görsün.
Kılı dönen yerde... Gerçekten bu kadar sahtecilik olmaz. Biraz mert olun, delikanlı olun, dürüst olun, alın terine, emeğe, topluma, futbol seyircisine saygılı olun.
Saçınıza-başınıza gösterdiğiniz özenin hiç olmazsa birazını dünya para kazandığınız futbola gösterin.