09.01.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Fenerbahçe, Spor Toto Süper Lig'in 18'inci haftasında Galatasaray'la karşı karşıya geldi. Heyecan dolu dev derbi sarı-kırmızılıların 3-0'lık üstünlüğüyle tamamlandı. Fenerbahçe taraftarları, futbolcular ve teknik heyete şok mağlubiyet sonrası tepki gösterdi. Spor yazarları, nefes kesen Fenerbahçe - Galatasaray derbisini değerlendirdi. Milliyet Gazetesi'nin usta kalemi Şansal büyüka, Fenerbahçe'nin yıldızı hakkında çaroıcı ifadeler kullandı.
İşte dev derbinin ardından yapılan değerlendirmeler...
ÇOBAN MATI / TAYFUN BAYINDIR
Galiba Jorge Jesus’u gözümüzde biraz fazla büyütmüşüz. İyi bir hoca olduğu konusunda kimsenin itirazı yok. Oyuncularla ilişkileri, maç dışı yönetim biçimi, futbola bakışı çok da alışık olmadığımız ve açıkçası özlediğimiz bir tarz. Ama şöyle bir gerçek var; rakip takımı okuma, takıma göre taktik uygulama ve oyuna müdahale konusunda tecrübesiyle ters orantılı bir performası var...
Şimdi arşivlere bakalım; yanılmıyorsam Fenerbahçe sadece bir maçı dörtlü savunma yaparken kaybetti. Kalan diğer tüm mağlubiyetlerinde Jesus üçlü savunmayı tercih etmiş. Dün de üçlü savunmayla çıktı derbiye. Üç evlere şenlik (Bu maç genelinde) stoper. Üçünün toplamı bir Nelsson etmedi. Hata üstüne hata yaptılar, Galatasaray’ın iştahını artırmak için ne gerekiyorsa onu uyguladılar.
Jesus ikinci yarıya dörtlüye dönerek başladığında atı alan Üsküdar’ı geçmişti. Zaten üçlü savunmanın önüne Crespo ve Arao’yu koyarak önde baskıyla kazanayım mantığından çok uzaktı Jesus. Portekizli hocanın, Okan Buruk’a sürpriz olan ve bir ölçüde de ekmeğine yağ süren savunma hamlesi Kadıköy’ü Galatasaray için Ali Sami Yen’e daha maçın 10. dakikasında çevirdi, 90 dakikada da böyle geçti. Öyle ki Galatasaray tempoyu her artırdığında, kanatlardan her geldiğinde pozisyon üretti. Fenerbahçe’nin pozisyonu var mıydı; zorlarsak iki falan deriz.
Okan hoca tam anlamıyla Jesus’u mat etti. Hem de öyle yavaş bir mat değil bu. Göz açıp kapayıncaya kadar çoban matı yaptı. Öncelikle dersine çok iyi çalıştığı kesin. İkincisi oyuncularını bu maça en az kendisi kadar hazırladığı da bir başka kesin nokta. Üçüncüsü de hamleleri. Jesus’un her çaresizce ve zorunluluktan yapılan hamlesine cevap verdi Okan hoca. Jesus piyonla oyunu kazanmaya çalıştıkça, Okan hoca atını da kullandı, vezirini de ve elbette piyonlarını da.
Bu sonuç 7’de 7 yapan Galatasaray’ı iyice havaya sokar. Liderlik koltuğundan ancak şampiyonluk kupasını almak için kalkar. Fenerbahçe içinse bu sonuç ağır yük getirir. Taraftarın çok sevdiği, çok güvendiği Jesus tartışmaya açılır, tribünün gazı kaçar, takım içinde halı altına süpürülen sorunlar gün yüzüne çıkmaya başlar.
Okan hocaya bravo, Jesus’a geçmiş olsun diyorum...
JESUS'UN ADI, BURUK'UN AKLI / ŞANSAL BÜYÜKA
Fenerbahçe’nin hocası Jorge Jesus’un, Galatasaray’ın hocası Okan Buruk’a oranla yaşıyla, birikimiyle, şampiyonluklarıyla haklı olarak daha önde, daha bilinen bir adı var... Ama gördük ki maçı Jesus’un adı değil, Buruk’un aklı kazandı...
Fenerbahçe’nin taş gibi ağır üçlü stoperle oynadığını artık ‘Sağır Sultan’ bile biliyor... Okan Hoca, bu ağır savunmaya karşı çok akıllı bir ön alan oluşturdu... Ağır Gomis’i, hatta Icardi’yi oynatmak yerine, Barış Alper, Kerem ve arkalarında Mertens gibi üç “uçurtmayı“ Fenerbahçe’nin ağır adamlarının üstüne saldı...
Galatasaray’da kafasını kaldıran her oyuncu çoğu takımın yaptığı gibi Fenerbahçe’nin geniş alanlarına uzun toplar attı... Serdar Aziz, Gustavo, Szalai dönene kadar, Galatasaray’ın uçurtmaları Fenerbahce ceza alanı içinde kaç defa golle burun buruna geldi...
Galatasaray sürekli geldiği ilk yarıda bir gol attı, birden çok fazlasını kaçırdı... Hele Barış Alper’in kaçırdığı... En zorunu yaptı, 7-8 metreden topu üstten dışarı vurdu...
Galatasaray dalga dalga gelirken, Ferdi, ağır stoperlerin açıklarını kapatmaktan hücuma bile gidemedi...Galatasaray savunmasının hareketli oyunu karşısında, Fenerbahçe’nin hücumcuları da ağır kaldı... Fenerbahçe sadece 1-2 defa rakip ceza alanında ciddi anlamda görünebildi... O zaman da karşısına Muslera çıktı...
İlk yarı bittiğinde Kadıköy’de çok egemen, çok iyi bir Galatasaray, çok ağır, futboldan çok uzak bir Fenerbahçe ile Jesus’un adı ile Okan Hoca’nın aklı vardı...
İkinci yarı başladı, Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki “perişan“ halinden biraz kurtulduğunu gördük... Ancak Galatasaray her Fenerbahçe atağında Kerem’i, Barış’ı, Rashica’yı savunmasının arasına sokarak, her hücumda Fenerbahçe ceza alanına kadar yollayarak “takım oyunundan“ şahane örnekler vermeye devam etti... Nitekim ikinci yarının hemen başında Barış Alper, sonrasında Mertens’in darbeli vuruşları kaleci Altay’dan döndü...
Fenerbahçe’nin baskı dakikalarında akılda kalan tek pozisyon, Osayi Samuel’in çaprazdan çok sert şutunun kaleci Muslera’dan dönmesiydi... Batshuayi, çıkana kadar neredeyse topa vurmadı... Aslında ilk yarıdaki görüntüsüne rağmen ikinci yarıya başlaması bir başka Jesus yanlışıydı...
Galatasaray hücum ederken, Fenerbahçe savunmasının, kendi kalesini savunurken, Fenerbahçe golcülerinin ne kadar ağır olduğunu, aslında Fenerbahçe takımının ne kadar ağır oyunculardan kurulu bir takım olduğunu, bunun sonucu hiçbir büyük maçı kazanamadığını, dünya aleme gösterdi...
Elbette bir çift lafı da İrfan Can hak ediyor... Zaten futbol oynamıyorsun... Bir de her büyük maçta Fenerbahçe’yi bir eksik bırakıyorsun... Bu kaçıncı... Hiç mi ders almazsın... Hadi sen ders almıyorsun, yöneticilerin hiç mi ders vermezler...
Bu maçın “Aması... Fakatı... Ancakı” yok... Tartışma götürmeyecek bir maç ve Galatasaray adına çok hak edilmiş bir galibiyet... Galatasaray’ın son yıllarda Kadıköy’de kazandığı derbiler de dahil, bu kadar güvenli, bu kadar iyi, bu kadar baskın ve rakibi bu kadar sahadan silen bir maçını görmemiştim...
Futbolun gerçeğini konuşalım... Okan Buruk; Jorge Jesus’a... Galatasaray takımı da Fenerbahçe’ye futbol dersi verdi... Fenerbahçe dua etsin Kadıköy’de yeni bir 6-0 olmadı... Tabi Galatasaray lehine...
OKAN BURUK'UN TAKTİĞİ TUTTU / OSMAN ŞENHER
Kolay değil, Fenerbahçe, Süper Lig’in en iyi takımlarından... Onunla deplasmanda oynuyorsun. 50 bin sarı-lacivertli taraftar karşısında maçı, hem de üç farklı kazanmak gerçekten büyük bir başarı...
Okan Buruk takımını karşılaşmaya çok iyi hazırlamış. Rakibi de çok iyi analiz etmiş. Hücumda görev alan Kerem, Mertens, Rashica ve Barış Alper’in müthiş baskısı, çabukluğuyla ev sahibi ekibe hata yaptırarak mücadeleyi kazandı. Muslera, Nelsson ve Abdülkerim üçlüsü sıfır hatayla oynadı. Hele kaleci Muslera çok önemli kurtarışlar yaptı. Nelsson ve Abdülkerim çabuk, isabetli hamleleriyle takımlarını rahatlattılar. Sacha Boey ve Rashica sağ çizgide devamlı ileri ve geri yaparak o koridoru sürekli kapadılar.
Sol tarafta Kerem de hücumdaki vazifesini mükemmele yakın yaparken, sol bek Dubois’e de kendi defansına gelerek hep yardım etti. Boey çok özel bir topçu. Şu an hiç düşünmeden hırsı, çabukluğuyla Avrupa’nın en iyi sağ beki diyebilirim. Dubois ise Van Aaanholt’un formsuzluğundan mecburiyetten sol bekte oynadı. Görevini yapmaya çalıştı, çok da hata yaptı.
Orta sahada Berkan ve Oliveira, Fenerbahçe ataklarında kesiciliklerini mükemmel yaptılar. Oliveira hücumdaki yeteneklerini de gösterdi. Hem iyi top dağıttı, hem de ilk goldeki isabetli vuruşuyla da takımını öne geçirdi.
Galatasaray’da oyundan düşen, mücadele etmeyen tek isim yoktu. Sonradan oyuna giren Midtsjö, Icardi ve Yunus rakip takımın gol aradığı dakikalarda takımına direnç getirdi. Midtsjö orta sahada resmen savaşırken, Yunus sakatlıktan dönmesine rağmen müthiş bir tempoyla Cim-Bom’a büyük katkı sağladı. Icardi ise uzun zaman sonra 25 dakika da oynasa, ‘Ben çok büyük futbolcuyum, golcüyüm’ görüntüsünden hiç bir şey kaybetmemiş, Kerem’e ikinci golün pasını verdi, üçüncü golü de müthiş tekniğiyle ve isabetli vuruşuyla kendisi attı.
Maçı özetlersek; Galatasaraylı futbolcular ve teknik direktör Okan Buruk maça daha çok konsantre olmuşlar ve daha çok kazanmak istediler. Her topu kovaladılar. Rakip futbolcuları hiç boş bırakmadılar. Sahada bir bütün olarak hareket ettiler.
Karşılaşmanın kazanılmasında hocanın en büyük artısı, iki santrfor Icardi ve Gomis’i kulübede oturtup, Barış Alper ile maça başlamasıydı. Barış Alper fiziği, çabukluğuyla Fenerbahçe savunmasının dengesini bozdu. Sarı-kırmızılılar sakatların dönmesiyle, Yunus ve Barış’ın parlamasıyla eski gücünü yakalamış. Bu kaliteli kadroyla bundan sonraki maçlarda çok daha iyisini yapabileceklerinin sinyalini verdiler.