30.07.2023 - 09:24 | Son Güncellenme:
Temsilcilerimiz Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe ve Adana Demirspor Avrupa maçları ile sezonu açtılar. Galatasaray, Şampiyonlar Ligi 2. ön eleme turu ile bu sezonki Avrupa macerasına başlarken, Avrupa Konferans Ligi eleme turunda ise Beşiktaş, Fenerbahçe ve Adana Demirspor sahne aldı.
Temsilcilerimiz Avrupa kupalarında toplamda 2 galibiyet ve 2 beraberlikle bu haftayı kapattı. Avrupa'da mücadele eden ve birbirinden büyük yıldızları kadrolarına katan temsilcilerimizin performansı, 2025-26 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde direkt katılım için büyük önem taşıyor. Milliyet Gazetesi spor yazarlarından Mustafa Anıklı da konu hakkında dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Mustafa Anıklı'nın yazısı şu şekilde:
Icardi bize çalışacak
Galatasaraylı değilim, Fenerbahçeli hiç değilim. Beşiktaş'ın, Trabzonspor'un yanından bile geçmedim.
Ancak Mauro Icardi geri döndüğüne göre, sadece Cim-Bom'a değil, bizim için de çalışacak. Avrupa'daki her başarı için çakacağı çivi, bizi daha çok geleceğe bağlayacak. Türk futbolunun tekrar UEFA sıralamasında ilk 10'a girebilmesi için çaba harcayacak.
Büyük ihtimalle biliyorsunuz ama bilmeyenler için hatırlatalım, bu sezon ilk 10 içerisinde yer alabilirsek, şampiyonumuz 2025-26 sezonunda yeniden Şampiyonlar Ligi'nde direkt gruplara katılacak.
Öyleyse Icardi de bizim, Dzeko da... Aboubakar da bizim, Belhanda da... Hepsi bizim için çalışacaklar. Avrupa'daki tüm başarı, renge bakmadan bize yazacak. Artık onların misyonu sadece kulüplerinin kalkınması için olmayacak, Türk futbolu da etinden, sütünden yararlanacak.
O yüzden bir gün Galatasaraylıyım, diğer gün Fenerbahçeli... Bir bakmışsınız Beşiktaş'ı alkışlamak için varım, bir yandan da Adana Demirspor'a tezahürat yapmışım.
O yüzden biz biriz, biz hepimiziz.
Şeytanın gör dediği...
Bu tür konular oldukça sıkıntılıdır. Duygusallıkla profesyonellik arasında sıkışıp kalır insan...
Durum aynı olmasa da, Beşiktaş, Galatasaray'ın Omar Elabdellaoui benzeri bir sıkıntının içerisine girdi. Şöyle bir hatırlayalım; Omar, evindeki yılbaşı eğlencesinde, elinde patlayan havai fişek ile yaralandı, aylar boyunca sarı-kırmızılılara fayda sağlayamadı. Sonra ne oldu? Mukavelesini feshetmek isteyen Galatasaray ile önce FIFA'lık oldu, ardından da, CAS'ta haklı bulundu. O hastalık sürecindeki desteği sağlayan, yardımı yapan Cim-Bom, paşa paşa tazminatı ödemeye mahkum oldu.
Şimdi sınav zamanı Beşiktaş'ta! Emrecan Uzunhan, yaşadığı bir trafik kazasının ardından saldırıya uğradı. Bağlarının zarar görmesi nedeniyle yapılan operasyonla futbol sahalarından 4-6 ay arasında uzak kalacak.
Şimdi gelelim işin spor sahasındaki tarafına... Beşiktaş bu süreç içerisinde, sözleşmenin gereklerini yerine getirecek midir? Tüm ödemeleri gerçekleştirirse, bu parayı saldırgandan isteme hakkına sahip midir? Ya da kulüp bu bedeli karşılamazsa, Emrecan şahsi olarak maaşını saldırgandan tahsil etme yoluna gidebilir mi? Futbolcular için yapılan sigorta, sadece yeşil sahalar kapsamında mıdır?
Sorular, sorular... İnsanın aklına, rahmetli Çetin Altan'ın köşe adı geliyor, "Şeytanın gör dediği..."
Söz veriyor musunuz?
Erden Timur'un geçtiğimiz günlerde bir röportajı vardı Bloomberg TV'de...
Galatasaray Sportif AŞ Başkanvekili'nin, yapılan yardımlar ve çocuklar konusunda konuşurken, gözlerinden akan yaşlar o kadar saf ve samimiydi ki... O anları yaşayan, hangi renge gönül veren olursa olsun, Timur'a karşı bir sempati oluşmuştur. Gerçekten de hesapsızdı, içtendi ve içinde bir gram ikiyüzlülük yoktu.
Ayrıca öyle sözleri vardı ki, okumayan, dinlemeyen için yansıtmak şart oldu.
"Bu bizim medyamızın da, insanlarımızın da problemi. Herkes popülist şeyler karşısında o popülizme uyuyor. Doğrudan kaçıyor."
Hay ağzın bal yesin. Bunu biraz da, Galatasaray'ı takip edenlere hatırlatır mısınız?
Erden Timur'un bir vurgusu daha vardı:
"Nazi Almanyası’nın meşhur şeyidir ya, yalanı defalarca söylersen, topluma doğru gibi yutturursun diye. Bu tip şeylere, toplum adına müsaade etmemek lazım."
Galatasaray'ın en yetkin ikinci adamına sormak gerekir; bu yalanlar, transfer koşulları için de geçerli mi?
Sarı-kırmızılı yönetici hassasiyetini bir konuya daha taşıdı:
"Tartışılması gereken konu, Türk futbolunun nereye gitmesidir. Anadolu takımların bir sürü finansal derdi var, büyük takımların bir sürü derdi var. Bunları sürdürülebilir şekilde nasıl çözebiliriz?"
Tamam da, bunlar çok çok önemli sözler... Bunları gerçekten samimi bir şekilde mi söylüyorsunuz?
Timur'un bu sözleri de özellikle çok büyük sorumluluk taşıyor:
"Bugün kendinizi alkışlatmak için büyük oyuncular alacaksınız, büyük paralara... Geçmişte bunlar yapıldı. O zaman başta olanlar alkışlandı ama sonraki 2-3 yönetimin hakkından çalındı. Çok büyük transfer yapabilirsiniz, o zaman sponsor bulun veya cebinizden verin."
Bu samimi yansımaların ardından sormak gerekir; görev süreniz boyunca, gelir-gider dengesini sağlayacağınıza, bir sonraki yönetimin başına çorap örmeyeceğinize, kartopu gibi büyüyen borçları gelecek yönetimlere bırakmayacağınıza söz veriyor musunuz?