02.01.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
TELE RÖPORTAJ-FUAT?ERCAN
MİLLİYET okurları tarafından 56. Geleneksel Yılın Sporcusu Anketi’nde onur listesinin en üst basamağına çıkarılan ve “Yılın Sporcusu” unvanıyla taçlandırılan Tekvando’nun uluslararası arenalardaki efsane ismi Bahri Tanrıkulu mutluluktan uçuyor.
Nefes nefese geçen son yılların en çekişmeli anketinde NBA’deki başarılı temsilcimiz Hidayet Türkoğlu’nu son iki günde yaptığı atakla geçmeyi başaran Milli sporcusu müjdeli haberi dünyanın bir ucunda Avustralyalı eşi Tina’nın yanında Melbourne’de aldı.
Sonucu bildirip duygularını öğrenmek ve en azından bir teleröportaj gerçekleştirebilmek için aradığımızda sesi heyecandan titriyor, konuşmakta zorluk çekiyordu.
“Hayallerimden biri daha gerçek oldu. Mutluluğumu kelimelerle anlatamam” oldu zar zor kurduğu ilk cümle...
Spor yaşantısının en değerli ödüllerinden birini aldığına değindi, kendisini bu onura layık gören Milliyet okurlarına şükran borçlu olduğunu, altında ezilmemek ve layık olmak için elinden geleni yapacağını söyledi.
Bu onurlu unvanla koleksiyonundaki en önemli eksiklerinden birini daha tamamladığını, sıranın olimpiyat altınına geldiğini belirtti, “Bekle beni Londra sıra sende” dedi...
Kendine geldi, yavaş yavaş toparlandı. Heyecan yerini coşkuya bıraktı... Sevinçten yerinde duramadığı binlerce kilometre uzakta da olsa ses tonundan belliydi... Sorduk anlattı, anlattıkça açıldı...
İşte her sporcunun rüyasını süsleyen muhteşem bir kariyerin sahibi, üç dünya şampiyonu apoletli, Türk sporunun dünya ringlerindeki gururu Bahri Tanrıkulu’nun kısa kesitlerle yaşam hikayesi...
İlginç başlangıç
“Bu spora ilk adım atmam doktor tavsiyesiyle olmuş. Henüz 5 yaşımdayken iştahsızlık nedeniyle bünyemin zayıf kalması sık sık hastalanıp ateşlenmeme neden oluyor ve ilaçlarla ayakta duruyormuşum. Bir gün beni götürdükleri doktor aileme spora yönlendirilmemi söylemiş. O sıralar Bruce Lee filmleri çok meşhur. Ben de izleyip taklidini yapmaya çalışırmışım. Bakmışlar merakım var evin yakınındaki bir salona kaydımı yaptırmışlar. Zamanla sağlık sorunlarım ortadan kalkmaya başlamış. Bendeki bu olumlu gelişme ailemi de mutlu edince destek sürdü ve bu yolculuk mahalle turnuvaları, iller karması, bölge maçları, Türkiye Şampiyonası, Milli takım, Avrupa derken Dünya ringine kadar uzayıp gidiverdi..
Geniş aile!
“Birbirine çok bağlı bir anne, baba ve 4 çocuktan oluşan 6 kişilik bir aileyiz. Kardeşlerin en büyüğü benim. Benden 1 yaş küçük kardeşim Tunç var. Benim gibi tekvandocu ve milli sporcu olan kardeşim Azize 1986 doğumlu. Bir de 1988 doğumlu yine tekvandoda Türkiye şampiyonluğu olan en küçük kardeşimiz Çağrı var. Şu anda Beden Eğitimi öğretmenliği yapan kardeşim Azize Tanrıkulu da bilindiği gibi bu sporun dünya çapındaki isimlerinden biridir. Pekin Olimpiyatı’nda gümüş madalyası, iki Avrupa şampiyonluğu ve bir dünya ikinciliği var. Yeni yılda dünya ringlerine fırtına gibi esecek son Tanrıkulu, Çağrı’yı hazırlıyoruz. Şu anda Akdeniz Üniversitesi’nde okuyor. O da çok yetenekli ve eminim çok önemli başarılara ulaşacak.
Acı bir hayal kırıklığı!
“Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonlarının yanı sıra sayısını bile unuttuğum birçok uluslararası turnuvaya katıldım. Bu süre içinde elbette kolay kolay unutamayacağım acı-tatlı anılarım oldu. Ama bunlardan en önemlisi 2008 Pekin Olimpiyatı’nda yaşadığım hayal kırıklığı idi. Gecemi gündüzüme katmış çok çalışmıştım. Türkiye benden olimpiyat altını bekliyordu. İlk turda 2004 Atina’da finalde karşılaştığım rakibimle eşleştim. Bazı büyük hatalarımdan dolayı bu maçı kaybettim ve ilk turda elendim. Bu bende çok büyük bir yıkım oldu. Ancak yılmadım ve kendimi kısa sürede motive ederek bu şoku atlattım. Bu yıl kazandığım üçüncü dünya şampiyonluğuyla da ülkemden özür dilemiş oldum.
Felsefi bir yaşam
“Bilindiği gibi tekvando bir disiplin ve içinde felsefe olan bir spordur. Tae ayak, kwon el, do ise felsefe anlamına gelir. Bunun içinde aklınıza gelebilecek her şey; anne babaya saygı, kardeş sevgisi, vatan, bayrak aşkı ve küçüklere sevgi, büyüklere saygı vardır. Biz bunu sürekli salonlarda çalıştırdığımız çocuklara aşılar ve öğretiriz. Rakibe saygı her şeyin önünde gelir. Çocukluktan itibaren bu disiplini almış biri olarak elimden geldiği kadar bu sporun güzelliklerini çevreme de öğretmeye ve yaşatmaya çalışıyorum. Bugüne kadar kimseye en ufak bir saygısızlığım olmamıştır. Olmaması için de aşırı dikkat gösteririm”
Milli takıma sitem!
“İyi bir futbol seyircisi olduğumu söyleyebilirim. Özellikle milli maçlarda heyecandan yerimde duramam. Dünya Kupası elemelerinde büyük bir hayalkırıklığı yaşadık. Başarıya giden yolun mücadeleden, hırstan ve savaşmaktan geçtiğini düşünürsek onlar eleme maçlarında hiç savaşmadılar. Ruhlarını ve yüreklerini sahaya yansıtmadılar. Fanatik olmamakla birlikte Fenerbahçe taraftarıyım.
Fırsat buldukça maçlarını izlerim. Boş zamanlarımda kondisyon olsun diye arkadaşlarıma eşlik eder, halı saha maçlarına katılırım.”
Emektarlara teşekkür
“İstikrarlı grafiğim ve başarılarımın ardında varlıklarını her zaman arkamda hissettiğim birçok gizli kahraman var. İlk önce bıkmadan usanmadan beni ve kardeşlerimi her fırsatta destekleyen anne ve babama şükran borçluyum.
Beni ülkeme layık bir sporcu olarak yetiştiren hocalarıma, her sıkıntımızda kapısını rahatça çalabildiğim Federasyon Başkanımız Metin Şahin’e, yine benimle birlikte birçok milli sporcu arkadaşımıza sıcak bir kulüp ve yuva sağlayan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanımız İbrahim Karaosmanoğlu’na ve spor teşkilatına bu ödülde çok ciddi katkıları olduğu için binlerce teşekkür ediyorum.”
MUHTEŞEM KARİYER
1980 Ankara doğumlu olan ve doktorların tavsiyesiyle 5 yaşında spora başlayan Bahri Tanrıkulu dünya ringlerinde “korkunç kolleksiyoncu” olarak da ün yapmış bir isim.
Evinde kazandığı ödüllere ayırdığı ve müze haline getirdiği odaya girmekte zorlanan milli tekvandocu, 3 dünya şampiyonluğunun yanı sıra 4 avrupa, 1 üniversite oyunları altınıyla birlikte daha birçok uluslararası derecelerin sahibi.
Kolleksiyonunda sadece olimpiyat altını eksik olan Bahri Tanrıkulu Atina 2004’de Türk milletinin gururu olmuş, ikinci turda kırılan bileğiyle spor yaşantısını tehlikeye atarak peş peşe üç maç kazanıp finale çıkmıştı.
Finalde rakibine puanla kaybeden Tanrıkulu gümüş madalyayı boynuna takarken bayrak töreninde göz yaşlarına engel olamamış tüm Türkiye’yi de ağlatmıştı.
Eşi de bir şampiyon
“Eşim Tina ile 2005 yılında İspanya’da yapılan Dünya Şampiyonası’nda tanıştık. Daha sonra turnuvalarda ve şampiyonalarda sık sık görüşmeye başladık. Birkaç kez Türkiye’ye geldi. Türkiye’yi çok seviyor. 2006 yılında dünya şampiyonu oldu. Avrupa şampiyonlukları ve turnuva birincilikleri var. 2008 Pekin Olimpiyatı’nın ardından ocak ayında evlendik.
Düğünümüz Avustralya’da oldu. Şu anda hamile ve Mayıs ayında bir oğlumuz dünyaya gelecek. Bu da tarifi zor bir duygu ve çok ayrı bir mutluluk. Psikoloji eğitimini tamamlayan eşim sporu bıraktığı için tüm enerjisini bana harcıyor ve şampiyonalarda özel olarak motive ediyor. Doğumun ardından Türkiye’ye dönerek Antalya’ya yerleşecek ve orada yaşayacağız.
Bir de komik anı
“Milli takımla Belçika’da uluslararası bir turnuvaya katıldık. Organizasyon oldukça kalabalık ve müsabakalar 6 ayrı ringde yapılıyor. Ben o zamanlar 78 kilo maçlarına çıkıyorum. İlk maçımı kazanarak tur atladım. İkinci turda karşıma çıkan rakibi tanıma amaçlı hafif hafif yoklamaya başladım. Baktım pek bana rakip olabilecek düzeyde değil. Bunu tabiri caizse evire çevire bir güzel dövdüm. Tam ikinci raunt başlayacakken hakemler gelen uyarılar üzerine maçı durdurdu. Meğer rakibim benden bir alt kiloda yarışıyormuş ve kalabalıkta ringi karıştırarak benim karşıma çıkmış. Gerekli düzeltmeyi hemen yaptılar ama bu arada rakibim yediği dayakla kalmış oldu.
ZİRVEDEKİLER NE DEDİ?
MUSTAFA?DENİZLİ
‘Hedefim gelecek yıl da kürsü’
Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli, Milliyet okurları tarafından yılın en başarılı antrenörü seçilmesinin gurur verici olduğunu söyledi.
Denizli, “Onur duydum. Tabii ki bu başarıda camianın, yönetimin ve futbolcularımın kuşkusuz katkıları çok büyük. Onların her türlü desteğine teşekkür ediyorum. Milliyet’in geleneksel ve anlamlı yarışmasında kürsüye çıkmak benim için çok önemli. Yaşadığım mutluluğu tarif edemem. Hedefim önümüzdeki yıl yapılacak yarışmada da kürsüye yeniden çıkmak olacak” ifadelerini kullandı.
ARDA TURAN
‘Bu duygu herkese nasip olmaz’
MİLLİYET okurları tarafından “Yılın Futbolcusu” ödülüne layık görülen Arda Turan, üst üste ikinci defa büyük gurur yaşadığını, okurlara teşekkür ettiğini belirtti.
Milli oyuncu, “Herkese nasip olmayacak bir duyguyu ikinci kez yaşıyorum. 22 yaşındayım ve Milliyet okurları geçen yıl olduğu gibi bu yıl da beni seçtiler. Galatasaray gibi önemli bir kulüpte sorumluluğumu bilerek hareket ediyor, üst düzeyde performans sergilemeye çalışıyorum. Bu ödül Galatasaray Camiası’nındır. Galatasaray Başkanı ve Yönetim Kurulu’nundur. Bu ödül teknik kadromuzundur. Hocamız Rijkaard bana güvendi ve bu sezon geçmiş yıllardan daha farklı bir pozisyonda oynuyorum. Bu ödül takım arkadaşlarımındır. Emre Aşık’ın ve Ayhan’ındır. Bana destek veren diğer bütün oyuncularındır” dedi.
İBRAHİM KARAOSMANOĞLU
‘Aldığımız ödül gururumuz’
Milliyet’in geleneksel anketinde Yılın Spor Adamı seçilen Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu bu anlamlı ödülden onur ve gurur duyduğunu belirterek, “Spor kamuoyunun Altın Portakal’ı olarak bilinen geleneksel ödüle layık görülmek çalışmalarımıza farklı ve ayrı bir anlam katmıştır. Bizler için gurur kaynağı ve mutluluk vesilesi olmuştur. Aday olarak belirleyenlere de seçenlere de şükran borçluyuz. Layık olmaya çalışacağız” dedi.
Türk sporunun problemlerini çözebilmek için yoğun uğraş içine girdiklerini belirten Karaosmanoğlu, “Özellikle amatör branşlarda ciddi yatırımlar yaptık. Tesisleşme konusunda büyük yatırımlara imza attık. Bu ödülü birlikte yola çıktığımız tüm arkadaşlarım adına alıyor layık görenlere bir kez daha teşekkür ediyorum” diye konuştu.