Fenerbahçe orta sahasının etkili isimlerinden Mert Hakan ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Sivasspor’daki çıkışıyla sivrilen tecrübeli futbolcu ile hayat hikayesi, takımın bu sezonki performansı ve kendi oyunu başta olmak üzere birçok konuyu konuştuk.
Zor bir çocukluk geçiren, para kazanmak için halı sahalarda futbol oynayan, yanlış ameliyat sebebiyle kariyeri adeta bitme noktasına gelen Mert Hakan pes etmemesi ve biraz da şansı sayesinde buralarda olduğunu ifade ediyor. Altyapıdaki sorunlardan üst yapıya kadar düşüncelerini bizimle paylaşan deneyimli orta saha, derbi maçta yerde kaldığı ve pozisyonu abarttığı eleştirileri aldığı faul pozisyonu için de özeleştirisini yapıyor..
'ÇOK ZOR BİR HAYATIM OLDU'
Çok zor ve mücadele gerektiren bir hayatım oldu. 9 yaşımda babamı kaybettim. Futbola olan sevgim küçük yaşlarda başlamıştı. Babam eski bir futbolcu. Genlerden bulaşan bir yetenek vardı ve babam da futbolcu olmamı çok isterdi. Onu kaybettikten sonra aklımı başka şeylere vermem için ailem beni Bursapor’un köklü futbol okullarından Bursaspor Profesyonel Futbolcular Dayanışma Derneği’ne yazdırdı. Orada 6-7 yıllık bir serüvenim oldu. Ondan sonra yol ayrımına gelip bir kademe atlamak gerekiyordu. Oyak Renault Spor Kulübü’ne transferim gerçekleşti. 3.ligde yer alan profesyonel bir kulüptü. Biz ise altyapısına transfer olduk. Orada bir senelik sürecim oldu. O sezonun sonunda 18 yaşıma gelmiştim. Profesyonel oldunuz ya da olmadınız. Ondan sonra ya hayatınızı amatör kümede tırmalayarak geçirecektiniz ya da o şansı size vereceklerdi.
'SERHAT AKIN'I ÇILDIRTTIM'
17 yaşlarımda sürekli halı sahaya giderdim. Orada oynarken para kazanırdım aynı zamanda. Beni büyük turnuvalara davet ederlerdi, ufak paralar kazanırdık. O zaman imkanlarımız iyi olmadığı için seve seve giderdik. Oyak Renault A Takımı, tam o dönemde yaz kampına başlayacaktı. Bizim A takımda oynayan abilerimiz de ‘Rakip Bul’ diye bir turnuvada bizimle maç yapmak istediler. Bizim takım yaşlıydı, en genç oyuncuları bendim. Orada a takımdaki profesyonel oyuncularla oynadık. Bizi farklı yendiler ancak ben dikkat çekince iki gün sonra a takım seçmelerine çağırıldım. Altyapıda oynuyoruz ama hocanın görmesi için seçmelere davet edildik. A takım oyuncuları düz koşu yaparken beni gördüler. Halı sahadan da tanıştığımız için kaptanlar benimle konuştu. Daha sonra onların baskısıyla beni a takım kampına davet ettiler. Beni halı sahada çok beğenmişlerdi. O dönemin kaptanı ve sportif direktörümüz Murat abi beni çok destekledi. İlk kampımızı da Topuk Yaylası’nda yaptık. Orada ilk maçta yan hakemdim. O gün oynamayacaktım ve beni yan hakem yaptılar. Urfaspor ile oynamıştık, sürekli onlar hücumdaydı ve santrforları da Serhat Akın’dı. Kaldırdığım bayraklara sürekli isyan ediyordu. Hiç unutmuyorum. Gencim, üzerimde baskı da vardı. Bir süre sonra bayrak kaldırmamaya başladım.
'ALTINORDU BENİ SAKAT ALDI'
İkinci maçı bütün yönetim kurulu izlemeye gelmişti. Son yirmi dakika 2-0 gerideyken oyuna girmiştim. İki tane gol attırdım ve ondan sonra benim profesyonel olma sürecim başladı. Oyak Renault’ta profesyonel oldum. Beş yıllık sözleşmem vardı ancak kulüp kapandı. Oradan transfer yapmak da zordu. Çok iyi, düzenli bir kulüptü ve elindeki oyuncuları kolay kolay göndermeyen bir yapısı vardı. Kulübün kapanma kararı benim için bir şans oldu. Altınordu o sezon bizim grubumuzda şampiyon oldu ve ikinci lige yükseldi. O dönemin sonunda sakatlık yaşamıştım ama beni sakat sakat kadrolarına katmak istediler. Transfer oldum ve orada ilk dört beş ayımı sakat bir şekilde geçirdim.
'ALT YAŞLARDA DEĞERSİZLİK VAR'
Bir sürü insan beni doğma büyüme Sivaslı olarak biliyor. Aslında iki sene alt liglerde gol krallığı yaşadım. Milli takımda hiçbir yaş grubuna çağırılmadım. 21 gol atan bir orta saha vardı. Sadece alt liglerde Antalya’da toplama kampı gibi bir şey olmuştu, orada alt ligler karmasına çağırılmıştım. 15’er dakika oynayıp dönüyorduk. İnanılmaz bir değersizlik var alt yaş gruplarına ve alt yapıya. Ülkenin eksisi olduğunu düşündüğüm tek konu bu. Hiç kimse dönüp aşağıya bakmıyor. Bu sürecin benim için iyi gitmesi kariyer planlamamı iyi çizmemden dolayı oldu. Gittiğim her kulübe serbest kalma maddesi yazdırdım. O maddeyi yazdırmadığınız sürece kulüplerden kurtulmanız çok zor. Büyük rakamlar istiyorlar, büyük rakamlar istediklerinde de Süper Lig takımları o parayı size harcamak yerine daha hazır oyuncuları tercih ediyorlar. Seninle uğraşmak yerine olmuş birini tercihliyorlar. Ülkede hem hocalara hem yönetime sabır çok az. Benim şansım kariyerim planlamamı iyi çizmekti.
TİRE 1922'DE ÇIKIŞ YAKALADI
Altınordu’da hocamız beni çok değerlendirmedi. Ben de genç bir oyuncu olarak oynamaya devam etmek zorundaydım. Kiralık olarak ayrılmak istedim ve Tire 1922’ye gittim. İlk senem çok iyi geçti, beni çok sahiplendiler. O sezon 14 gol atmıştım ve sezon sonunda Altınordu’ya geri döndüm. Beni kadroda tutmak istiyorlardı ancak çok oynayamayacağımı düşünüyorlardı.
Ben, hocama gidip kulübede oturarak gelişemeyeceğimi, geçen sezonki gibi oynayarak gelişmek istediğimi söyledim. Tekrar Tire 1922’ye gitmek istedim ancak bu sefer kulübümüz karşı çıktı. Bir üst ligde devam etmemi istediler. Daha sonra beni bonservisimle Tire 1922’ye sattılar. Orada ikinci sezonum da çok iyi geçti ve gol kralı oldum. Daha sonra Menemenspor’a transfer oldum. Bu süreçte adım üst liglerdeki takımlarla geçiyor ancak transferim gerçekleşmiyordu.
SİVASSPOR HİKAYESİ
Menemenspor’da da 16 gol atarak iyi bir sezon geçirdim. Bu sefer Süper Lig takımları benimle daha çok ilgilenmeye başladı. Beni çok izleyen takım vardı ancak transferim gerçeklemeyince stres yapmıştım. Sivasspor’da Samet Aybaba’nın kaleci antrenörü Yılmaz Hoca vardı. Aynı zamanda Eti Mesgutspor’un sportif direktörlüğünü yapıyordu. Eti Mesgut da bizim grubumuzdaydı ve Yılmaz Hoca maçlarımızı izliyordu. O dönem gözüne takılmışım ve beni Samet Hoca’ya anlatmış. Samet Hoca da genç oyuncu, risk almayalım bonservis ödeyeceğiz demiş. Yılmaz Hoca kesinlikle alalım, göreceksin çok başarılı olacak deyince Samet Hoca da onay verdi ve Sivasspor’a transfer oldum. Ondan sonraki sezon herkesin gözü önünde gelişti.
'RIZA HOCA HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI'
Sivasspor’la üç sezonluk sözleşmem vardı. İkinci sezonda bu sakatlığı yaşayınca doğal olarak gözden düşmüştüm. Kiralık olarak gönderilmem düşünüldü ancak asbaşkan engel oldu. Sezon başında Rıza Hoca geldi ve benim hayatımda bir dönüm noktası oldu. Psikolojim bozuktu, Sivasspor’dan ayrılmak istiyordum. Transfer teklifleri vardı ve ben yeni bir başlangıç yapmak istiyordum.
Sezon sonunda hiç dinlenmeden hazır bir şekilde kampa katıldım. Bu sürede benim ayrılma isteğim ve transfer görüşmeleri devam ediyordu. O dönemde Denizlispor’la görüşülüyordu. Başkanımız vermedi ama ben gitmeyi kafaya koymuştum. Kampa sadece 9 kişiyle başladık. Bize düşme adayı olarak bakıyorlardı. Rıza Hoca’yla enerjimiz tuttu. Çok otoriter bir hoca. Dışarıdan gelen her şeye kulağını kapatabilen güçlü bir isim. Zaten orada son beş senede yaptıkları da inanılmaz şeyler. Onunla bir konuşmamız oldu. Sen olduğun sürece sen oynayacaksın dedi. Bana çok sahip çıktı ve kamp da benim için çok iyi gitmeye başladı. Hazırlık maçlarında çok gol attım. Ajax maçında da atmıştım. Sonrasında kalmaya karar verdim ve Rıza Hoca’yla çok iyi bir sezon geçirdik. Sakatlıktan döndükten sonraki sezon sözleşmemdeki son sezondu ve transferde bir şans oldu benim için. Çünkü sözleşme devam ederken yüksek bonservis bedeli istenebiliyor. Sözleşmem bittiğinde de böyle bir transfer nasip oldu bana. Sakatlığımın bana kattığı tek şey asla pes etmemek oldu. Bir daha başarabileceğime inandım.
DOKTOR HATASI NEDENİYLE UZAYAN SAKATLIK
İlk sezonumda ikinci ligden gelip 26 maç oynadım, benim için güzel bir sayıydı. İkinci sezon talihsiz bir diz sakatlığı yaşadım. 3 haftalık bir süreç için operasyona giriyorsunuz ancak tamamen doktor hatasından dolayı süreç 6-7 ay sürüyor. Benim için her şey en başa dönmüştü. Sahalara geri dönmek için mücadele ediyordum ancak başa dönüyordum. Bir ara hiç bitmeyecek sandım. İnanılmaz bir süreçti. Yeter ki iyileşeyim diye dua ediyordum. Psikolojik olarak geriye gitmiştim. Ameliyata girerken koşuyordum ama sezon içinde bana sıkıntı olmasın diye tercih ettiğim bir operasyondan dönüşüm 6-8 ay sürdü. Herhalde 20-25 tane doktora gittim. İyileşemeyeceğim bari hayatıma devam edeyim moduna girmiştim.
'RAHAT HAYAT SÜRENİN FUTBOLCU OLMASI ÇOK ZOR'
Çoğu futbolcunun hayatı kolay değil. Bir yerlere geldikten sonra insanların size bakış açısı değişebiliyor. Sizi tanımıyorlar ve sert bir dille eleştirebiliyorlar. Bunlar işin doğasında var ama insanların da sizin ne yaşadığınızı bilmesi önemli. Gerçekten rahat bir hayat süren insanın futbolcu olması çok zor. İnanılmaz zor şeyler yaşıyorsunuz buralara gelmek için. Pes etmeyenler başarıyor. Ya da şanslı olanlar. Bizim ülkemizde şans daha önde geliyor. Sistemle alakalı bir durum. Alt liglerde inanılmaz bir kural var. 23 yaşına kadar gençsin.
Yetiştirme bedeli ödenmek zorunda, 23 yaşından sonra kontenjana giriyorsun. 23 yaşında bir anda yaşlı oluyorsun. İnanılmaz bir ikilem var buradan bunu da söylemek istiyorum.
'İSMAİL YÜKSEK'İN TRANSFERİ BÜYÜK BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ'
Menemenspor’dayken Fenerbahçe’ye transfer olma hayalim vardı ama olabileceği aklımdan geçmiyordu. Çok zordu oralardan transfer yapmak. İsmail Yüksek bunu başardı inanılmaz bir olay. Büyük bir başarı öyküsü.
'HER ORTAMI SOLUMAYA ÇALIŞIYORUM'
Sosyal hayatımda çok fazla dışarı çıkmak gibi bir düşüncem yok daha çok zevk aldığım şeyleri yapmayı seviyorum. Basketbol maçlarına gitmeye, alt yaş gruplarında oynayan kardeşlerimizi izlemeye çalışıyorum. Biraz da benim hayatıma katacak şeyleri yapıp her ortamı solumaya çalışıyorum. Bulunduğumuz kulübe de aidiyet hissetmeye çalışıyorum. Kardeşlerimiz buraya geliyor, onlara daha ulaşılabilir olduğumuzu hissettirmeye çalışıyorum. Bu dönemlerde sakatlık yaşadığım için daha çok vaktim oldu.
'DÖRT DÖRTLÜK TEK OYUNCU RONALDO'
Ben Ronaldo’cuyum. Çok üzüldüm çünkü elindeki şansı aldılar. Bu kadar büyük bir oyuncuya yapılanları kabul edemedim. Ronaldo’nun bu olanları olgunlukla karşılaması beni şaşırttı. Messi de tabi ki çok büyük bir oyuncu. Dünyaya gelmiş dört dörtlük tek oyuncunun Ronaldo olduğunu düşünüyorum. Hiçbir eksiği olduğunu düşünmüyorum. Özelliklerini ve saha dışındaki insani olayları birleştirebilen tek sporcunun o olduğu fikrindeyim. Ayrıca Real Madrid’ciyim. Orada oynadı. Artık Manchester United’ı sevmiyorum. Madrid’te oynadığı için biraz daha sıcağım ona. İnsanüstü şeyler başardı. Bunların yüzde ellisini çalışarak yaptığı için ona büyük saygı duyuyorum. Messi, tamamen Allah vergisi bir yetenek. Ronaldo hem yetenek hem çalışma ürünü ve bunu bu kadar süre boyunca sürdürmek çok büyük bir şey. Ronaldo’nun şansının elinden alınmasına üzüldüm. Son 30-40 yılda Portekiz’in iki tane kupası var ve ikisi de Ronaldo’yla. Kulübünde yaşadığı şeylerden kaçıp milli takıma geliyor ve aynı şeyi orada da yaşıyor.
'BEKLEDİM AMA KİMSE ARAMADI'
Geçen sezonun son on beş haftası namağlup devam eden, iyi futbol oynayan bir Fenerbahçe vardı. İyi oynadığınızda karşılığını almak istiyorsunuz. Ülkenize hizmet etmek bambaşka bir gurur ve her futbolcunun hayali. Geçen sezonu 12 asistle tamamladım, bunların da 8 tanesini son 10 haftada yaptım ve sezon sonu milli takım kadrosu açıklandığında ben yoktum. Tabi hayal kırıklığı yaşadım. Beni milli takımdan kimse aramadı. Onların da işi zor. Çok yüklenip zarar vermek istemiyorum. Diyaloğa girilsin de istemiyorum. Yine iyi oynadıktan sonra çağrılabileceğimi düşünüyorum. Umudumu yitirmedim, pes etmeyeceğim. Saygı duyuyorum ve inşallah çağrılabileceğimi düşünüyorum. Her oyuncu gibi sürekli orada bulunmak isterim. Bu sezon sakatlıklarım olduğu için çok düşünemedim ama geçen sezon hak ettiğimi düşünüyorum ve benimle iletişime geçilmesini beklerdim. Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birinde oynuyorsunuz ve oynadığınız oyun ortada. İletişime geçilmeliydi diye düşünüyorum.
'YABANCILARIN SON DURAĞI BURASI OLMAMALI'
Ben Süper Lig’e geldiğimde yabancı sınırı yoktu. Bence serbest kalmalı. Türk oyuncular üzerinde bir algı oluşuyor. Sanki bunları biz yaptırıyormuşuz gibi. Çok önemli değil, sahada verdiklerimize göre hareket edecek herkes bunu biliyoruz ama temelde bir düzeltme yapmamız lazım. 30 yaş üzerine bir sınır koymamız lazım. Kaliteli isimlerin bize gelip örnek olması lazım tabi ama yabancı oyuncuların son durağının burası olmaması lazım. Bazı kriterlerin olması gerektiğini düşünüyorum. Sürekli aynı şeyleri düşünüyoruz. Olmuyor ve bu sınır geldiğinde Türk oyunculara yükleniliyor. Bu kararı futbolcular almıyor. Bu sınırların olumlu ve olumsuz bedelleri oluyor. Hep birileri için yararlı, birileri için zararlı oluyor. Serbest kaldığında da altyapıdan çıkan oyuncular için zararlı oluyor. Yetiştirebilen bir ülke olmamız lazım. Sürekli aynı döngü içindeyiz. İki yıl serbest iki yıl sınırlı oluyor. Altyapıdan çıkan oyuncu oynatma mecburiyeti konabilir. Sancılı bir süreç ama bir şeyi on sene denememiz lazım. Altyapıdan oyuncu oynatma mecburiyeti getiriliyor ama oyuncu yok deniyor. Bir iki sene kötü oynar, üçüncü sene bulursun birini. Bunlara yöneldiğinde aşağıya daha çok değer vermek zorunda kalıyorsun. Değer verdiğin yerlerden daha çok meyveler çıkmaya başlıyor.
'BAŞKAN KESTİRİP ATTI'
Geçen sezonun sonunda CSKA Moskova’dan resmi transfer teklif gelmişti. Başkanımız hemen kestirip atmıştı. Zaten onun sözünün üzerine söz söylemek olmaz.
'KADIKÖY DOLUYKEN MAÇ KAYBETME İHTİMALİMİZ ÇOK AZ'
Futbolculara güzel bir koruma kalkanı var. Kulübümüz bu sezon ne olursa olsun birlikte devam edeceğimize inandı. İletişimi orada çok iyi sağladığımızı düşünüyorum. Normal olarak kırılgan bir camiaydık, çok uzun süredir alamadığımız şampiyonluk vardı. Bu sezon camiamız ve taraftarımız, bir saldırı geldiğinde hemen bir kalkan oluyor ve kendimizi güvende hissediyoruz. Burada daha önce bunun eksik olduğunu düşünüyordum. Bu iş hep böyle iyi gitmeyecek. Keşke hep iyi gitse ama bir yerde tökezleyebiliriz. Bu sezon bunu başardık. Yarın yine tökezlediğimizde birlikte kalırsak zaten oynadığımız oyun ve takımın isteği bizi şampiyonluğa ulaştıracak. Kadıköy doluyken maç kaybetme ihtimalimiz çok az. 3 maç kaybettik Kadıköy’de hepsinde eksik kaldık. Kaybetmemiz için ancak böyle şeylerin yaşanması lazım.
'50 KERE OYNASAK KİEV'İ YENERİZ'
Hocamız geldiği ilk günden beri kafasındaki oyuna bize anlattı ve bunu önce savunma sonra hücum şeklinde bize yansıttı. Hepimize tek tek işledi. Sancıları oldu hatta Şampiyonlar Ligi’nden elendik ama 10 kişiydik o gün de onun etkisi vardı bence. 50 kere oynasak yine yeneriz bence onları şimdi. Adaptasyon süreçlerinde canınızın yandığı dönemler tabi ki olacak. Şimdi onun meyvelerini yiyoruz. Bu bir günde olan bir şey değil. Oyuncular, hocaya güvendikten sonra daha kolay yapılabilen bir hale geldi. Çünkü herkes ikna oldu.
GALATASARAY MAÇI İTİRAFI
Transfer sürecim biraz sancılıydı. O günden beri Mert Hakan yere düşse de bir şeyler yapsak diye bekleyen bir sürü insan vardı. Derbideki olaya gelirsek; o gün abarttığımı düşünüyorum kesinlikle. Pozisyonu izledikten sonra yaptığımın yanlış olduğunu düşündüm. Ama pozisyon anlattıkları gibi değil çok sert bir pozisyondu. Yine de yaptığım doğru değildi, bunun özeleştirisini yapabilecek biriyim ama ülkemizde neler oldu bu kadar abartılmadı. Önemsemiyorum demiyorum tabi ki bunları, örnek davranışlar yapmak zorundayız. Genç kardeşlerimiz de bizi izliyor ancak her zaman olabilecek şeylerin söz konusu Mert Hakan olunca abartıldığını söyleyebilirim. Derbide inanılmaz oynamıştım, iki golde de katkım vardı ama golden ziyade o pozisyon öne çıktı. Bunun sıkıntısını burada üç sezondur yaşıyorum. O anların performansımın önüne çıktığı oldu.
'SERT AMA ÇOK BABACAN BİRİSİ'
Takımdaki her oyuncunun Teknik Direktör Jorge Jesus ile arasının iyi olduğuna dikkat çeken Mert Hakan, “Tavır olarak sert gözüküyor ama çok babacan biri. Hocaya inanılmaz bir saygı ve güven var. Saha dışındaki sohbetlerinde hepimizi neşelendiriyor” dedi.
Mert Hakan’ın röportajında Jorge Jesus tespitleri çok dikkat çekiciydi;
Takımdaki her oyuncunun hocayla arası çok iyi. Tavır olarak sert gözüküyor ama çok babacan biri. Hocaya inanılmaz bir saygı ve güven var. Çok büyük bir hoca ve saha dışındaki sohbeti hepimizi neşelendiriyor, eğlenceli bir yapısı var. Hoca da basketbol maçlarına gitmeyi seviyor ve kulübe aidiyet hissediyor. Ekip olarak ülkemize de aidiyet hissediyorlar. Yardım kampanyalarına hep destekçi oluyorlar. Bu beni çok mutlu ediyor.
Ben ilk geldiğimde tercüman kullanmak istiyordum ama yardımcı hocamız bunu istemedi, ben sana, sen de bana öğreteceksin dedi. Böyle böyle ülkeye, oyunculara, insanlara adapte olmaya çalışıyorlar. Ülkenin insanına değer veren bir yapıları var. Bu beni çok mutlu ediyor.
'Herkes yardım ediyor’
Biz dışarıda konuşulandan ziyade hocamızın neler dediklerine adapteyiz. İnanılmaz bir rekabet var. Herkes işin içinde olup takıma yardım etmek istiyor, herkes oynamak istiyor. Bu takıma iyi yansıyor. Ben oynamıyorum kenara çekileyim şeklinde düşünmüyor. Bu da hocanın başarısı. Bize her gün neler istediğini, her maçın önemli olduğunu ve önümüzdeki maça odaklanmamız gerektiğini, en iyi kimse onun oynayacağını anlatıyor. Bu söylediklerinin futbolculara geçtiğini düşünüyorum. Çok güçlü bir oyunumuz var. Giren çıkan herkes bu oyuna adapte oluyor. Bu oyunu oynamak istememiz, oyundan keyif almamızda etkili oluyor. Kupa maçından önce sadece kupa maçını konuştuk, bir sonrakini değil. Sadece futbola odaklı bir hoca. Futbolcular, oynanan oyuna güveniyor ve bir an önce içeride olup bu coşkuyu yaşamak istiyor. Dakika 90, skor 3-0 ama hala gol arayan bir ekip var.
‘Güven ortamı var’
Takımda bir otorite ve o otoriteye yardımcı olmak isteyen muhteşem bir ekip var. Buna sadece futbolcular ve teknik ekip olarak bakmamak lazım. Samandıra’da çalışanlar, idari menajerimiz, herkes kulüp odaklı. Bireysel egolar ve çatışmalar değil sadece Fenerbahçe odaklı yaşayacağımızı ilk günden hissettiren bir hoca ve bunu futbolculara geçiren bir ekip var. Bundan önce de böyleydi ama maalesef olmadı. Daha önceki sezonlar kötü bitti bizim için ama bu sezon ilk günden itibaren takıma yardımcı olmaya çalışan bir teknik ekip, teknik ekibe yardımcı olmak isteyen bir oyuncu grubu olduğunu düşünüyorum. Camianın şampiyonluğa susadığını bilip camianın ne durumda olduğunu kavrayan bir oyuncu grubundan oluşan bir takımız. Hocamız, geldiği ilk gün ‘burada uzun süredir olanlar neden şampiyon olamadığını sorgulamalı’ dedi. Tamamen güvene dayalı bir ortam. Zaten futbolcular bunu hissettiğinde her şey daha kolay oluyor.
'OYUNUMUZUN TEMELİ SAVUNMA'
Hocanın istedikleri her gün değişebiliyor. Bir gün dörtlü oynuyoruz bir gün üçlü oynuyoruz. Bu konularda hoca bize istediklerini ilmek ilmek işledi. Oynattığı oyun tamamen onun başarısı ama oyuncu grubu da çok iyi. Hocamızın oynatmak istediği oyundaki temel şey savunma. Hücum oynuyoruz ama santrforumuz da savunma yapıyor. Arkaya atılan toplarda kalecimiz savunma yapıyor. En önden başlayan bir savunma var. Savunurken hücum yapıyoruz. Dar alanda oynayıp işi hemen bitirmenin peşindeyiz ve bunu yapmak çok zor. Rakiplerin çözememesi bu yüzden. Oyuncular beş dakika da oynasa hiç oynamasa da tavır yapmıyor. Bu sezon Fenerbahçe’den önemli kimse yok. Herkes bunun farkında.
'KOMUTAN LAKABINDAN ÇOK MEMNUNUM'
Komutan lakabı bir anda üzerime yapıştı. Bunu taraftarlarımız çıkardı. Saha içindeki duruşumdan ve takımı sahiplenişimden kaynaklı sanırım. Bundan dolayı çok mutluyum. Bir gün futbolu bıraktığımda Fenerbahçe’de ‘komutan’ lakaplı biri olarak oynamış olacağım. Lakap takılan oyunculardan biri olacağım, bu hoşuma gidiyor. Ancak bunu doğal olarak yapıyorum. Bazen abarttığım da oluyor ama Allah’tan bugüne kadar kart yiyip takıma zarar vermedim. Bunlar benim üçüncü ligde de yaptığım şeyler, karakterimde olan şeyler. Yapımda bu var, bulunduğum yere aidiyet hissetmeye çalışıyorum. On sene önce oynadığım takıma sorsanız da bu aynı Mert Hakan derler. İlk sezon belki bulutların üzerindeydim, ayaklarım yere basmıyordu ama yaşadığım bazı şeylerden sonra bu sahiplenme duygum arttı. Kulübe nasıl daha yararlı olabileceğimin peşinden koşmaya başladım. İlk sezon için bu bir özeleştirim olabilir.
'KİMSE KÖTÜ OYNAMAK İSTEMEZ'
Bütün ülke Jorge Jesus’un Altay’ın yaşadıklarıyla beraber oyuncularına nasıl sahip çıktığını gördü. Ben daha önce o durumu yaşayıp ıslıklandığım için biliyorum o duyguyu. İnsanları samimiyetiyle etkisi altına almayı biliyor. Duruşu, takıma ve taraftarlara geçti. Hiç uğultu çıkmıyor tribünlerden, umarım da çıkmaz. Çıkacağını da düşünmüyorum. Arkamızda çok iyi duruyorlar. Bunların yaşanmaması gerektiğini düşünüyorum. Sahaya çıkan herkes takıma bir şeyler vermek için çıkıyor. Kimse kötü oynamak istemez. Ben neden kötü oynamak isteyeyim? Ben kaybettiğimde benden çok üzülemezsiniz çünkü emek veriyoruz ve başardığımızda hem bizim hep takımın değeri artacak.
Jesus’tan öğrendiğim en önemli şey, detayların ne kadar önemli olduğu, bizlerin ya ne olacak dediğimiz her şeyi kafasında çok önemli bir şeymiş gibi düşünmesi. Bu beni çok etkiledi, inanılmaz detaycı biri. Her zaman, hiçbir şey olmamış gibi daha iyisini istiyor. 5 atarsınız ama sizde yine sorunlar bulabilir. Hep bir şeyleri geliştirme derdinde. Hiç yeterli görmüyor. Bu Jorge Jesus’un en büyük özelliklerinden biri. Daha 28 yaşındayım ama futbolu bıraktığımda antrenör olma şansım olursa bize aktardığı çoğu şeyi kullanmayı düşünüyorum.
'F.BAHÇE ALTYAPI KONUSUNDA ÇOK İYİ'
Bizim altyapımız çok iyi. Geçen sezon bizimle birlikte idmana çıkan biri sürü oyuncu Süper Lig kulüplerine transfer yaptı. Fenerbahçe’ye bonservis de kazandırdılar. Fenerbahçe’nin bu konuda iyi olduğunu düşünüyorum ama bunun bütün ülkeye yansıması gerekiyor. Her sene bir şeyleri değiştirerek olmaz. Herkesin ağzında altyapıya önem verelim sözleri var ama bakıyorsun oyuncular nerelerde maçlar yapıyorlar. Hiç gidiyorlar mı oralara? Sancı çekeceğimiz bir süreç yaşayalım ama ülkemize herkes elini kolunu sallayarak gelip gitmesin. On yılsa on yıl, beş yılsa beş yıl sancı çekelim ama ülkemiz artık dışarıya oyuncu satabilen bir ülke olsun, yabancı oyuncuların son durağı olmasın.