Sezon başında eylülün ilk haftası... Marcao’yu transfer eden Sevilla’nın Sportif Direktörü Monchi, 25 milyon euroya çıkış maddesi bulunan Nelsson’a da transferin bitmesine bir hafta kala teklif yapıyor.
Taktik, Marcao’daki ile aynı... 25 milyonu ödememek için Nelsson’a, “Sen gitmek istemediğinde diret, gerisi bizde” diyerek bel altı çalışmalarına giriyorlar. Pazarlık gücü düşen Galatasaray’a ilk önerilen bonservis, sadece 10 milyon euro...
Kafası karışan Danimarkalı stoper, konuşmak için Galatasaray Sportif AŞ Başkanvekili Erden Timur’un kapısını çalıyor. Ama önce temmuz ayındaki Avusturya kampına geri dönelim. Timur, kamptaki ilk toplantıda futbolculara şunları söylüyor:
“Benim Galatasaray’daki misyonum sadece şampiyon olmak değil. Ben yapacağım bir işle ilgili kararsız kaldığımda 2 soru sorarım. Annem babam bu durumda ne yapmamı ister? Veya ben çocuğumun ne yapmasını isterim? Ben kendi çocuğumun sadece şampiyonluğu ve başarıyı önemseyen bir yerde olmasını istemem. Hayallerine değer verilen bir yerde olmasını isterim. Benim burdaki misyonum, hayallerinize ulaştırmak için size destek olmak. Her birimizin misyonu da bu. Birbirimizi hayallerimize taşımak.”
NELSSON'UN HAYALİ
Nelsson, Timur’un odasına girip o konuşmayı hatırlatıyor ve, “Başkan, sen bize böyle söylemiştin. Benim hayalim, Avrupa’nın en iyi 5 stoperinden biri olduğumu kanıtlamak” diye konuşuyor.
“Tamam” diyor Timur: “Eğer senin, arkadaşlarının ve kulübün hayali kesişiyorsa, sana destek olacağım. Sorumluluğu üzerime alıp herkesi ikna edeceğim. Senin hayalin belli ve kafan karıştı. Kulübün hayali şampiyonluk. Arkadaşlarının hayali ise başarılı olmak. Üçünü birden gerçekleştirmeliyiz. O yüzden senin yerine, senin gibi birini bulmalıyız. Ayrıca Sevilla etik davranıp ahlak dışı bir yola girmezse seni göndereceğim.”
Bu konuşmadan sonraki 3 gün çok çetin geçiyor. Sevilla bonservis teklifini önce 13’e, sonra da 17 milyon euroya yükseltiyor. Galatasaray da yeni stoper bakıyor. Transfer süresinin bitmesine yakın Timur, Nelsson ve babasını çağırıp durumu aktarıyor:“Normalde 100 insanın 99’u bir stoperini aldıktan sonra ikincisini de isteyen kulüple konuşmaz bile. Üstelik transfer döneminin bitmesine bir hafta kala. Ama ben senin hayaline önem verdiğim için elimden geleni yapıyorum. Olmazsa da darılma gücenme yok.”
Nitekim Galatasaray yerini dolduramadığı için Nelsson’u göndermedi. Bu transferin gerçekleşmemesi aslında iki tarafın ortak kararı ile oldu. Yıldız stoper, süreç içinde Galatasaray’ın samimi olduğuna, Sevilla’nın ise fiyat kırmak için hileler yaptığına inandı.
Timur’un kapıyı kapamayıp sıcak diyaloğu sürdürmesi, kalması için ikna çabaları amacına ulaştı ve o Nelsson şampiyonluk sezonunun en kritik adamlarından biri oldu. Kaldığı için mutsuz olacak bir Nelsson’la bu yolu yürümek imkansızdı belki de...
BOEY'DE FARK 6 MİLYON EURO
Sezonun en büyük piyangolarından biri Sacha Boey oldu. Burak Elmas döneminde 1 milyon euroya transfer edilen Fransız sağ bek, hazırlık kampına 4 gün geç katılınca, Teknik Direktör Okan Buruk tarafından rezerv takıma gönderildi. Kadroda gözünden ameliyat geçirmiş Omar bulunduğu için o bölgeye transfer gerekli oldu ve Dubois sadece 2.4 milyon euroya Lyon’dan alındı. Fransız medyası milli bir oyuncunun bu kadar ucuza transfer edilmesiyle dalga geçip, “Türkler futbolcu mu aldı, domates mi aldı, belli değil” yorumları yaptı.Ama Dubois’nın sakatlanıp, Omar’ın yetersiz kalması, bir anda Boey’e son bir şans getirdi ve Boey şimdi başta Tottenham olmak üzere İngiliz kulüplerinin gözdesi oldu. Londra kulübü, geçen hafta bonservis için Galatasaray’a 14 milyon euro önerdi, Erden Timur rakamı 20’lere çekmeye çalışıyor.
ABOUBAKAR 20 GÜN KAPIDA BEKLEDİ
Hikayenin en çarpıcı bölümüne gelelim. Gomis gerçekten de sezon başında Okan Buruk’la görüşüp, “Ben yedek olmayı kabul ederim ama asla üçüncü golcü olmam. Eğer öyle görüyorsanız bırakın gideyim” diyor. Ama gerek ilk haftalarda çok kritik goller atması gerekse Icardi ve Seferoviç’in formsuzlukları nedeniyle Okan Hoca, “Sana söz, ikinci golcümsün” ifadesini kullanıyor. Galatasaray, Gomis’in arkasında kaldığı için depresyona giren Seferoviç’i devre arasında az hasarla gönderince, Icardi’nin sakatlanma ihtimaline karşılık yana yakıla yedek golcü arıyor. Ve Erden Timur, Yeniköy’deki yalısında Aboubakar’ın menajeri Pini Zahavi ile görüşerek anlaşma sağlıyor. Okan Buruk, “Gomis faktörü” nedeniyle yedek golcü transferine sıcak bakmıyor, Aboubakar tam 20 gün Galatasaray’ın kararını bekledikten sonra Beşiktaş’a gidiyor.
Türkiye Süper Ligi’nde mücadele eden her takımda prim dağılımı standarttır. Maç primleri ilk 11’e en yüksek, sonradan oyuna girenlere daha düşük, hiç oynamayanlar en düşük şekilde paylaşılırdı.. Çünkü bu geleneği Galatasaray değiştirdi.
Sarı-kırmızılı kulüpte galibiyet serisi ve dolayısıyla primler gelmeye başlayınca, 3 kaptan Muslera, Kerem ve Gomis takım halinde bir toplantı gerçekleştirdi. “Takım olacaksak aramızda fark olmaması lazım. Kazanırsak parayı; kaybedersek de acıyı eşit derecede paylaşacağız” sözleriyle bütün maç primleri oynanma süresine bakılmaksızın 28 eşit paya bölündü ve sezon bitene kadar bu uygulama hiç sekteye uğramadı. Hep takım ruhu denir ya, bundan iyi örnek olmaz herhalde...
"BANA KÜSEBİLİRSİN AMA G.SARAY'A KÜSEMEZSİN"
Cim-Bom’da, sezon içindeki tek kriz, Gomis vakası oldu. Üçüncü forvet olmayı hazmedemeyen Fransız golcü tepki verdi. O dönemde İstanbul dışında olan Timur, Florya’ya geldi ve kaptanlarla görüşüp işi halletti.
Galatasaray’ı şampiyonluğa götüren ilk neden, kaliteli kadronun takım halinde kenetlenmesiydi. Bütün sezon boyunca buna aykırı tek görüntü Gomis krizi oldu.
Cim-Bom’un 4-1 kazandığı Alanya maçında kriz olduğunu kimse anlamamıştı aslında. Ama 46. dakikadaki Icardi-Barış Alper değişikliği, fırtınanın habercisiydi. Alanya maçı 18 Nisan’da oynandıktan sonra perşembe günkü idmanda bomba patladı.
Antrenman öncesi Teknik Direktör Okan Buruk’un odasında giden Gomis, “Bana neden saygı duymuyorsun? Sezon başından beri ‘2. golcüm sensin’ dedin ama beni Alanya’ya karşı 10 dakika oynattın. Üstelik herhangi bir açıklama da yapmadın. Icardi’den sonra forma benim hakkımdı. Artık beni unut, belim ağrıdığı için idmana da çıkmayacağım” diyerek gemileri yaktı.
Buruk, “Bana küsebilirsin ama Galatasaray’a küsemezsin” sözleriyle ikna etmeye çalışsa da nafile... Erden Timur, İstanbul’da olmadığı için konu Başkan Dursun Özbek’e gidiyor. Özbek, Gomis’i Türkiye’ye getiren başkan olduğu için araları da çok iyi... Başkan, “Neden idmana çıkmadın?” diye soruyor. Gomis, “Belim ağrıyor” deyince hiddetlenen Özbek, “Yalan söylüyorsun. Sana inanmıyorum. Bu yaptığının hesabını soracağım” diye bağırıyor.
FLORYA YANIYOR
Kritik Karagümrük maçı öncesi Florya alev alıyor. Üstelik maç 3-3 bitince kriz medyaya sızıyor, Buruk ve Özbek haberleri doğrulamak durumunda kalıyor. Ve, Beşiktaş derbisi öncesi ortalık yangın yeri... Demeçler, haberler havalarda uçarken ertesi gün Dursun Özbek’in Florya’ya gelip Gomis’in kadro dışı bırakması bekleniyor. Şu tesbiti de yapmak lazım. Alanya maçı sonrası Erden Timur, 4 gün Antalya’da kalıyor. Bütün kriz de haftada 7 gün Florya’ya gidip takımdaki iletişimi sağlayan Timur’un yokluğunda yaşanıyor. Gomis’in günah keçisi haline gelmesi, takımda rahatsızlık yaratıyor ve Timur’dan yardım isteniyor.
Kaptanlar Muslera ve Kerem, Timur’la görüşüp, “Bizce de Gomis hatalı ama hepimizin sevdiği, değer verdiğimiz bir arkadaşımız. Siz ne karar verirseniz bizim kabülümüz... Olayı tatlıya bağlarsak takım krizden çok daha az etkilenir” diyerek iyi niyet elçiliği yapınca, mekik diplomasisi başlıyor. Son yıllarda pek görülmemiş bir takım bütünlüğüyle, futbolcular kendi arkadaşlarını topun ağzından alıyorlar.
Başkan Özbek ve Okan Hoca büyük olgunluk göstererek affediyorlar.