Gazi Koşusu... Her at sahibinin, her jokeyin, her antrenörün kazanmak isteği, yıllar yılı hayalini kurduğu Türk yarışçılığının derbisi... Bu yıl 96.’sı koşuldu, kupa sahibini buldu. Secret Power isimli dişi tay, finişi önde geçerken onu zafere jokeyi Özcan Yıldırım taşıyordu.
Bu “küçük dev adam” soyadının hakkını verdi, Yıldırım gibi geldi. Pistin krallarını geride bırakarak “Prensesi” ile 20 yıllık hasretini bitirdi. Evet, Özcan Yıldırım... Siirt’in Meydandere köyünde doğdu. 7’si kız, 7’si erkek 14 kardeşi vardı. Okumak istiyordu ama köyünde öğretmen olmadığı için Adana’ya gitmek zorunda kaldı. Hayatın zorlukları ile küçük yaşta tanıştı. Ahırlarda kaldı, bülten sattı. Ayağını, parmağını kırdı, bacağını parçaladı ama asla yılmadı. Yıllar sonra hayallerine kavuşup başarı basamaklarını tek tek çıktı.
Bizimle Gazi Koşusu sonrası bir araya geldi, sorularımızı içtenlikle yanıtladı:
İlk atlarla tanışman nasıl oldu?
- Adana’ya okumaya gelmiştim. O zamanlar eniştem hipodromlarda bülten satıyordu. Ben de bülten satmaya başladım. Ahırlarda kalmaya başladım. Yedekçilik yaparak, atlara binek yaparak iki-üç yılım geçti. Sonra ayağım kırıldı. Köye geri dönmek zorunda kaldım. Ama benim jokey olmam gerekiyor diyordum. Çünkü en büyük hayalimdi. Adana’ya döndüm dışardan 8 yıllık eğitimi bitirdim. Sonra apranti okuluna kaydoldum. İyi bir eğitim aldım. TJK beni yurt dışına gönderdi. İrlanda’da 6 aylık bir eğitim aldık ve Türkiye’ye döndük.
Serüvenin nasıl devam etti?
- 2002 yılında mezun olduktan sonra ilk sene pek at binmedim. Hep sorunlu atlarla yarışa katılıyordum. Ya starttan çıkmıyordu, ya da start verildiği zaman geri dönüyordu. Ama her zaman hep sahaya ilk gelen ve son çıkan ben oluyordum. Hep böyle idmanlara devam ettim, çalıştım. Uzun bir maratondu. Adana’da ilk, Dinçtürk isimli safkana bindim, 5. oldum. Ankara’nın son zamanı Özgül ile kazandıktan sonra Adana’ya gittim. Artık yavaş yavaş kazanmaya başladım.
Seni kim fark etti?
- Ünlü jokeyimiz, İmparator lakaplı Süleyman Akdı ağabeyimiz beni fark etti. İzmir’den Adana’ya geldi, “Evladım ben seni yanıma almak istiyorum” dedi. Babamlarla konuştuktan sonra İstanbul’a geldim. Apranti olarak beni yanına aldı. Küçük bir otelde bana yer tuttu. Ancak ilk iki ay şansızlıklar yaşadım. Bacağımda yırtılma oldu. Parmağım kırıldı. Süleyman Ağabey bana çok güveniyor hep anlatıyormuş, “Çok iyi bir apranti var, böyle yapacak şöyle yapacak” diye ama bir türlü at binemiyorum, şanssızlık yakamı bırakmadı. İki ay sonra toparlanıp İstanbul’da at bindim ve ilk yarışımı kazandım. Süleyman Ağabey’in çok mutlu olduğunu gördüm. “Nihayet bir yerini kırmadan at binmişsin” diye takıldı. Serüvenimiz yaklaşık 1.5 yıl sürdü. Daha sonra ayrıldık. Ama her zaman sevgi ve saygı içerisinde ilişkimiz devam etti.
Gazi’yi kazanacağını ne zaman düşünmeye başladın?
- Secret Power, her geçen gün üzerine katıyordu. O zaman ekürinin daha şanslı ve gözde atları da vardı. Ama ilk bindiğimde inanılmaz aksiyonlarının olduğunu gözlemledim, çok beğendim. Sabah idmanlarında, galobunu yaptırdığımda bitmek bilmeyen bir enerjisi olduğunu gördüm. Benim bunu uzuna çıkartmam gerekiyor diyordum. Uzuna çıkartana kadar hiç sesimi çıkarmadım. Aman bir şey olmasın, at sağlıklı olsun diye Kısrak Koşusu’nu bekledim. Bunu kazandıktan sonra ‘Bu sene Gazi bizimdir’ demeye başladım.
‘Binlerce çiçek gördüm’
Kupayı dişi bir tayla kazanıp kadınlara armağan etmen çok konuşuldu, neler diyeceksin?
- Son bir aydır, “Prensesler, kadınlarımızın temsilcisi dişi tay Secret Power, Gazi’yi kazanacak” diyordum. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasını taşıdığı, böyle bir koşuyu kazanmak gerçekten büyük gurur kaynağıydı. Onun, “At yarışları modern toplumlar için sosyal bir ihtiyaçtır” sözünü hatırladım. Gazi’yi kazandıktan sonra o son 20 metrenin gelmeyişi, dönüp baktığında tribünlerde binlerce kişinin, ekranları başında milyonlarca insanın sizin karşısında durduğunu, o mutluluğu paylaşıp ortak etmem gerektiğini düşündüm. Dediğim gibi orası, “Ulu Önder Atatürk’ün bahçesi gibiydi.” İnsanlar oraya toplanmıştı. Binlerce çiçek gördüm. Rengarenk çiçeklerin açtığını gördüm. Gerçekten bana bunu hissettirdiler. Her konuda insanın umudu yükseliyor. Bir bahçe varsa o bahçenin çiçekleri kadınlardır. Ben o yarışı, anneme, kız kardeşlerime, tüm annelere ve kadınlara hediye ettiğimi söyledim.
Yıllardır özlemini çektiğin kupaya uzandın, nasıl bir duygu?
- Uzun bir bekleyişimin ardından Gazi Koşusu’nu kazandım. Artık 20 yıllık hasretim sona erdi. Tribünde bulunan o kalabalık bana şunu hissettirdi, sanki herkes donmuş benim kazanmamı bekliyordu. Unutulmaz bir gündü. Unutmayacağım zaten...
Seyircilerle beraber tüm ailem, belki Amerika’da, İngiltere’de, Fransa’da beni tanıyan, Siirt’in tenha köşesinde çobanlık yapan, amcamın çocuklarından tutun, köyde koruculuk yapan, orada görevde olan askerlerden, beni tanıyan tanımayan herkes duygusal bir an yaşadığını bana hissettirdi orada. O kadar gururluyum ki. Seyircinin de inanılmaz bir atmosferi vardı. Umarım, tüm jokey arkadaşlarım bu sevinci yaşarlar.
Kızları da gönderin okula
Kızların okuması konusunda çok hassas Özcan Yıldırım... “Üç kız kardeşime yetişemedim, onlar büyüktü. Geri kalan dört kız kardeşimi imkanlarım el verdiğince okuttum” diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünyada kadın ve erkek eşitsizliği olduğunu görüyorum. Kadınlarımız konusunda çok hassasım. Kalabalık ailelerde babalar, kısıtlı imkanlarla bazı şeylerin üstesinden gelemiyor, yetişemiyor. Onlar da kızlarının okumasını istiyor ama olmuyor. Uzun süre ailemi nasıl kurtarabilirim, nasıl kız kardeşlerimi okutabilirim dedim. Onlar benim canım, hepsi şans meleklerim. Babalar, ağabeyler mutlaka kız çocuklarını okula göndersinler.”
‘Yine jokey olurum ama...’
Yaşadığı mücadelenin zorluklarını anlatan Özcan Yıldırım, bir daha dünyaya gelse yine jokey olacağını söyledi. Yıldırım, “Bir jokey gerçek anlamda çok zor şartlarda yaşıyor. Haftanın 7 günü 7 farklı şehirde bulunuyoruz. Yediğiniz içtiğinize dikkat etmeniz, sürekli formda olmanız gerekiyor. Ben bir daha dünyaya gelsem yine jokey olmak isterim. Ama bu mesleği yapan biri olarak kendi evladımın jokey olmasını istemem” dedi.
‘Annem sürpriz yaptı’
Gazi Koşusu’nu kazandıktan sonra sevincini tribünleri dolduran binlerce yarışsever ve ekranları başındaki milyonlar ile paylaşan Özcan Yıldırım, annesinin Veliefedi Hipodromu’na gelişinden habersizdi. Oysa bir süre önce ameliyat olan ve sağlık sorunları yaşayan Ayfer Hanım, oğluna haber vermeden Siirt’ten gelmiş, aile fertleri ile piknik alanında yarışın koşulmasını bekliyordu. Yıldırım, Gazi’yi kazanınca soluğu oğlunun yanında aldı. Kalabalık arasında oğluna doğru ilerledi ve sırtına dokundu. Yıldırım, “Önce fark etmedim, dönünce annemi karşımda gördüm. Heyecanlanmasın diye gelmesini istemiyordum. Ama o dayanamamış gelmiş. Büyük sürpriz yaptı bana. Çok duygulandım. Annem ve ailem benim her şeyim. Onlara böyle bir gurur ve onur yaşattığım için çok mutluyum” sözleri ile duygularını dile getirdi.
Hedef Triple Crown
Jokey Özcan Yıldırım, yeni hedefini ise şöyle açıkladı: “Secret Power ile Dişi Tay Deneme’yi, ardından Gazi Koşusu’nu kazandım. Şimdi hedefimde Ankara Koşusu var. Prensesimiz uzun mesafeye yatkın olduğunu gösterdi. Ankara Koşusu da 2800 metre mesafeli uzun bir yarış. Bunu da kazanıp Triple Crown’a ulaşmak istiyorum. 2001 yılından beri bunu başaran bir safkan olmadı. İnşallah bize nasip olur.”
‘Özcan beni tatile gönderdi’
7 yıllık Gazi Koşusu’ndaki saltanatı son bulan jokey Ahmet Çelik, Özcan Yıldırım’ı kutlarken, “Ben Özcan’ı 7 yıldır tatile yolluyordum. Bu yıl o beni tatile gönderdi. Seneye görüşürüz” diye takıldı.
Özcan Yıldırım’ın bu büyük başarısını kutlayanlar arasında pistlerde kıyasıya mücadele ettiği jokey arkadaşları da vardı. Çarşamba günü Veliefendi’de yapılan yarışlar öncesi Yıldırım’ı tebrik eden arkadaşları, 20 yıl sonra gelen bu zaferi üzerinde “20” yazılı bir pasta keserek kutladı. Gazi’de altı kez birincilik sevinci yaşayan pistlerimizin şampiyonu Halis Karataş, genç meslektaşını tebrik ederek başarılarının devamını diledi.
Son 7 yılda 7 kez bu önemli klasikte finişi önde geçen rekorların adamı Ahmet Çelik de Özcan Yıldırım’ın sevincine ortak olanların başındaydı. Arkadaşına pastayı sunan ve sarılarak kutlayan Çelik, Özcan Yıldırım’a da takılmaktan geri kalmadı. Her zaman ilginç tespitleri ve esprili tavırlarıyla dikkat çeken Ahmet Çelik, “Ben Özcan’ı 7 yıldır tatile yolluyordum. Bu yıl o beni tatile gönderdi. Seneye görüşürüz” sözlerini kullanarak tüm arkadaşlarını kahkahaya boğdu.
‘Yeni nesil iyi yetişiyor’
“İrlanda’da eğitim gördüm. Ancak artık yurt dışındaki eğitimin burada da olduğunu düşünüyorum. Her şeyin iyi bir donanımda olduğunu biliyorum. Apranti okulumuz yeni gelen nesli çok iyi yetiştiriyor. Bütün imkanları tanıyorlar. Herkesten iyi olacaklarını düşünüyorum”