Canımız çok yandı. Bunu sözcüklerle ifade edemeyiz ama kesin olan bir şey var, biz büyük milletiz ve hepimizin dengeleri bozuldu. Ağzımıza bir lokma yiyecek koyduğumuz zaman, inanın boğazımızdan geçmiyor. Demek ki bunu da yaşamak alnımıza yazılmış!
Herkes yardım etmek için koştu ve koşuyor. Asgari ücret alanlar maaşlarını, çocuklar kumbaralarındaki parayı, iş insanları gücü ne kadarsa her şeylerini ortaya koydular. Herkesin tek dileği 13.5 milyonun yaşadığı bu deprem bölgesine biraz ilaç olup acıları dindirebilmek...
Eşimle beraber Nef Stadyumu’na gittim. Yarım saat kadar durabildim, ağlayarak çıktım. Tanıdık, tanımadık kim varsa herkes gücünün yettiği kadar çocuk maması, ayakkabısı, yiyecek ve iğneden ipliğe kadar aklınıza ne gelirse arabalarının bagajlarında dağıtım bölgesine göndermek için koşuşturuyordu. Yüreğim dayanmadı. Akrabalarım Fenerbahçe Stadı’na gittiler, orası da farklı değil, aynı görüntülere onlar da tanık olmuş.
Sarı-kırmızılı eşofmanlarla Fenerbahçe’nin yüklediği tırlara yardım etmişler. Bütün kulüpler Beşiktaş, Başakşehir, Sakaryaspor, Trabzonspor, Ankaragücü aklınıza hangi takım gelirse hepsinin elinden geleni yaptığına şahit olduk. Demirören Holding, Türkiye Spor Yazarları Derneği... Gittim gözümle gördüm, hepsi seferberlik ilan etmişler. Bu ateşe ilk kıvılcımı çakan Volkan Demirel oldu. Gökhan Zan, Selçuk İnan, Arda Güler, Cenk Tosun, Muslera, Valencia, Josef de Souza yabancısı yerlisi tüm futbolcular yardım etmek adına birbirleriyle yarıştılar. Allah hepsinden razı olsun.
Şampiyonlar Ligi maçlarını seyrediyoruz. En önemlisi de Paris Saint Germain-Bayern Münih maçında skorboardda ‘Türkiye acınızı paylaşıyoruz’ yazıyor ve maç öncesi seremonide saygı duruşu yapılıyor. Almanya, Hollanda, İspanya... Bütün ülkelerdeki futbol maçlarının hepsinde saygı duruşu yapıldı ve formalarını açık artırmayla satışa çıkararak deprem bölgesine yardım etmek için seferber oldular.
Türkiye olarak büyük bir imtihandan geçiyoruz. Ama herkes bir şeye şahit oldu. Biz büyük milletiz. Bizi Kürt, Laz, Alevi, Sünni, Abhaz, Çerkez diye kimse ayıramaz ve buna gücü yetmez. Siyasetten hiç anlamam, ilgi de duymam. Ama komşumuz Yunanistan’ın, İsrail’in, Ermenistan’ın, Rusya’nın, Bulgaristan’ın, Romanya’nın, Katar’ın ve daha birçok Arap ülkesinin yanımızda olması yalnız beni değil, herkesi çok mutlu etti. Kızdığım ülkelere bile bakış açım değişti.
Artık ‘Çocuklar başta olmak üzere hiç kimse ölmesin’ diyoruz. Deprem kıyamet gibi bunu kabul ediyorum. Ama bunu en az hasarla atlatmak için daha sağlıklı projeler yapmamız lazım. Bu kadar büyük yıkımın faturasını tek başına 30-40 müteahhite yıkamayız. Bu temel ruhsatlarını, iskan izinlerini kim verdiyse müteahhitler kadar sorumludur. İnsanların vicdanının rahatlaması için bu kişilerden de hesap sorulmalı.
Evet acımız büyük ancak hepimiz gördük ki şu an kenetlendik, en kısa zamanda millet olarak bu enkazın altından kalkacağız. Ailelerini, evlerini, akrabalarını kaybedenlere hiçbir şey yapamayız ama biraz olsun bu sıcaklığımızla, yardımlarımızla bu insanların acılarını hafifletebiliriz.
Gazetecilerin canı da çok yandı
Doktorlarımızı, öğretmenlerimizi, güvenlik güçlerimizi kaybederken canımız ne kadar çok yandıysa yine Kahramanmaraş depreminde yaşamını yitiren 21 gazeteci arkadaşımız, kardeşimiz için de büyük acı çekiyoruz. Hepsine Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun, nurlar içinde yatsınlar. Kendilerini hiç unutmayacağız, hep hatırlayacağız ve hatırlatacağız...