Akhisar-Fenerbahçe maçında Robin van Persie’nin gözüne bir darbe geldi ve Hollandalı oyuncu yerden kalkamıyor. Van Persie, kulüp doktorunun kontrolü altında soyunma odasına getiriliyor, ardından da sedye ile yere konuyor.
Biraz zaman geçtikten sonra Fenerbahçe doktoru ambulans talep ediyor, üç dakika sonra ambulans gelerek futbolcuyu hastaneye götürüyor. Bu yaşananların hepsi kulüp doktorunun kontrolü altında geçiyor. Asıl kıyamet bundan sonra kopuyor. Van Persie ambulans beklerken üç dakika içinde kameralar gelip oyuncuyu yerde çekiyor. Ve kendi televizyonlarına ve gazetelerine servis yapıyor.
O dakikadan itibaren yorumlar başlıyor. Federasyon nerede? Statta neden ambulans yok? Kapılar kilitli... Hastanede göz doktoru yok... Bu haberleri alan dünya ajansları yayın yapmaya başlıyor. “Van Persie kör oldu, futbol hayatı bitti, Türkiye’de göz doktoru yok, Türkiye’de ambulans yok” gibi manşetler atıyorlar. Ve bir kez daha Türk futbolunun marka değeri, Türkiye’nin imajı yerlere seriliyor.
Biz neden böyle bir millet olduk... Gerçekleri öğrenmeden hemen bir suçlu buluyoruz ve asmaya çalışıyoruz. Bu yaşananlar içinde ne federasyonun, ne stat müdürünün, ne spor il müdürünün bir suçu yok. Her şey Fenerbahçe kulüp doktorunun kontrolü altında gelişiyor. Ama şimdi gelinen yere bakın. Zaten Avrupalılar Türkiye’yi kötülemek için elinden geleni yapıyor. Bir de üzerine bu ekleniyor.
Bir yasak gelmeli... Milliyetçilik denen bir olay var. Maalesef bu duyguları bizler kaybettik. Herkes birbirinin kirli çamaşırlarını arıyor. Hadi insanlar birbirlerini suçlasın buna sözüm yok, ama bu tür yanlış haberlerle Türkiye’nin imajını lekelemeye hiç kimsenin hakkı yok. Bir hakemimiz vardı Cüneyt Çakır. Avrupa Şampiyonası’nda, Dünya Kupası’na, Şampiyonlar Ligi’nde önemli maçlar yönetiyordu. Kendisi için ben on kere Türkiye’nin gururu diye yazdım. Şimdi onu bile bitirmek üzereyiz. Kendisine ‘kötü hakem’, ‘eyyamcı’ dahil, neler söylendi. Bu kötü sözler 5 dakika sonra Avrupa ajanslarına düşüyor, UEFA’nın FIFA’nın kulağına gidiyor. Bunlara birilerinin ‘dur’ demesi lazım. Birliğe beraberliğe en ihtiyaç duyduğumuz günleri yaşıyoruz.
Galatasaray bu kadar mı kötü?
Önümüzdeki hafta Fenerbahçe-Galatasaray derbisi var. Şimdiden heyecanını, stresini insanlar yaşamaya başladı. Başkan Dursun Özbek bu maçta sürpriz yapıp Fenerbahçe’yi yeneceklerini söylüyor. İddaa’da Fenerbahçe galibiyetine 1.80, Galatasaray galibiyetine 4.70, beraberliğe 3.60 oran verilmiş.
Galatasaray bu kadar mı kötü bir takım. Futbola bakan yöneticiler acaba, ‘Ey büyük Selçuk senede 3 milyon euro alıyorsun... Ey büyük Sneijder senede 5 milyon euro alıyorsun... Bakın takımınızı dışarıda ciddiye almıyorlar, utanmıyor musunuz’ diye sormuyor mu?
Teknik Direktör Riekerink’i rahat bırakın diye arada bir yazıyorum. Peki Hollandalı hoca kendisine olan bu desteğin sezon sonuna kadar süreceğini mi zannediyor... Takıma ne katkı veriyor. Bunlar acaba konuşulmuyor mu kendisiyle. Son sözümü söyleyeceğim ama Fenerbahçe derbisinden sonra... Sadece şu kadarını yazıyım, bu büyük kulüp futbolcuların oyuncağı olmamalı.
Önemli olan milli takım
Ne yalan söyleyeyim, yaşanan olaylardan sonra hem Fatih Terim hem de Arda Turan için üzüldüm. İkisi de Türk Bayrağı için canını verecek insanlar. Şu gelinen noktaya bakın... Temmuz ayından beri, milli takıma herkes elinden gelen kötülüğü yaptı. Şu anda öyle bir duruma geldik ki milli takıma olan saygı yarı yarıya kayboldu.
Bundan sonra ne olur, orasını bilmiyorum. Bildiğim tek şey Fatih Terim tekrar Arda’yı, Burak’ı kadroya alarak doğru yaptı. En azından yaralar biraz pansuman edildi. Dilerim bundan sonra alınacak iyi sonuçlarla milli takımımız tekrar 80 milyon kişinin takımı olur.