SkorerOlimpiyatın çöpü, meşalenin sapı

Olimpiyatın çöpü, meşalenin sapı

20.05.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Olimpiyatın çöpü, meşalenin sapı

Gerildik... Çünkü şu meşaleyi kimlerin taşıması konusunda bile bir konsensusa erişemedik. Acaip bir durum. Bir kısım olimpik sporcular listede var, bir kısmı affını istemiş. Oysa hepsi aynı olimpiyata katılacaklar. Naim Süleymanoğlu gibi küresel bir markaya ise yurt dışında olduğu için erişilememiş. Meşalenin geçtiği her ülkede listenin en az yarısı olimpik sporculardan oluşurken, bizde ses ve saz sanatçıları ile yıldız ve baldızlar birbirlerini yiyorlar meşaleyi taşımak uğruna."Niye ben yokum. Niye o var"! İnanılacak gibi değil; kıskançlık krizine girenlerin yanı sıra olimpiyat meşalesi ile iki yüz adım koşmak için para istiyen bile var. Korkarım biri çıkıp meşaleye su falan da döker 6 Temmuzda. O kadar saçmalıyoruz yani. İnsan isim vermek istemiyor ama gerçekten liste ilginç. Çünkü listenin üçte ikisini yapanlar, olimpiyatta ana sponsorlar. Mesela Ahmet Özhanın neden olimpiyat meşalesi taşıyacağını bilen varsa anlatıversin biz de öğrenelim. Bu mümin ses sanatçımızdan Yeşilçam jönümüze gelelim. Ediz Hun... Eski kültür bakanımızla kimsenin bir sorunu yok ama, yani olimpiyat meşalesi ile kel alaka. Şu listeyi önüme koyar mizah kitabı yazarım aslında. Lakin insanları kırmak istemiyorum. Sadece şunu söylüyorum:Meşalenin ucundan tutturdular birbirimize girdik. Olimpiyatı vermeye kalksalar harp çıkar buralarda, harp çıkar... O kadar. Ve "İstanbul 2012" de hayal oldu işte... Bunca yıllık olimpiyat arzumuzdan geriye somut olarak bir tek meşalenin sapı kaldı. Atinaya giderken güzergah değiştirilip zor güç İstanbula uğraması sağlanan ve taşıma işi 125 "seçkin Türk"e nasip olan meşale... O da bir yerimizi yakmak üzere. Bir ülkenin, bir şehrin, bir mahallenin, organizasyonun hatta bir adamın "güvenlik katsayısı" nasıl anlaşılır?.. Ya da "güvenilirlik" kalibresi?..Adamın sabıka kaydına bakarsınız... Organizasyonun, mahallenin, şehrin, ülkenin vatandaşlarının işlediği suçları alt alta toplarsınız; o adamın, o yerin ne mal olduğunu anlarsınız.Sporda da öyle. Kaç tane suç işlenmiş, kaç tane şike yapılmış, kaç tane üç kağıt zabıtlara yansımışsa o kadar bataktadır spor. Bu mantıkla Türk Futbolu dünyanın en temiz liglerinden birine sahiptir. Belgelenmiş ve cezaya karar verilmiş hiçbir katakulllisi olmayan ligimiz sütten çıkmış ak kaşık gibidir. Neymiş efendim, Beşiktaş soyunma odasına silahlı adamlar girmiş Rizede... Bursada konuk takım linç edilecekmiş, teşvik varmış, şike yapılmış, hakem kayırmış, federasyona mafya karışmış, lig şaibeliymiş. Hani, nerede bir dava?..Git işine... Rektör müsün nesin; trafiği tıkama. Her şey kontrol altında "Sabık" yönetici Sadettin Saranın "müstakbel başkan"lığı tescillenmek üzere!... Malum, kendisi Haysiyet Divanına verildi. Sebebi önemli değildi. Önemli olan Saranın ceza yemesi. Saran da, Disiplin Kurulu çağrısına uymayarak "geleceğin başkanı" olmak yolunda sağlam bir adım attı. Bir dahaki çağrıya da uymazsa, gıyabında karar verilecek ve savunması da olmadığından büyük bir olasılıkla Fenerbahçe üyeliğinden ihraç edilecek. İşte o zaman her şey tamam.Bu süreç bizim ülkemizde iktidara giden en kestirme yoldur ve ister Zincirbozan ister Bayrampaşa olsun, kısa süreli bir cezanın ardından gelen; koltuktur. Fenerbahçe gelecekteki başkanını bulmuştur. Müstakbel Başkan Saran Küme düşen Bursaspor UEFAya ve Şike Tahkik Komisyonuna başvuracakmış. Başkanın söylediğine göre, "Futbol, futbol olmaktan çıkmış"... Oldu mu ya!.. Bizim bildiğimiz Bursaspor, prosedürleri, kuralları pek umursamaz, kendi işini kendi hallederdi. Hani Bursa Stadının koridorlarındaki gibi. Nereden çıktı bu "resmiyet" şimdi. Bu ne resmiyet?.. Boş laf değil o "hiçbir başarı cezasız kalmaz" cümlesi. Hatta bazı durumlarda, "kaçınılmaz ceza" vergi borcu gibi mesleği / koltuğu bıraktıktan sonra bile gelip buluyor adamı bu ülkede. Örnek, Vedat Bayram. İstanbul İl Müdürlüğü sırasında yoktan var ettiği spor eserleri bilinen Bayram, seçimden sonra bastı istifayı iktidarın önünü açtı ama, önce sağda solda tabelalarda kalan isimleri silindiği yetmedi, şimdi de hakkında soruşturma açıldı. Suçlama ağır ve oturaklı; Devleti zarara uğratmak. Hayır, Vedat Bayram banka falan hortumlamadı. Müdürlüğü sırasında İstinyedeki İstanbul Tenis Kulübüne kiraya verilen arazi için bir komisyon kurdu ve o komisyonun tespit ettiği bedeli Genel Müdürlüğe bildirdi. Bu Ankaranın emriydi. Kirayı tespit eden, komisyon. Kiralayan Ankara. Üstelik aynı araziye komşu üç kulüpten hiç kira alınmazken... Çek cezanı Bayram Vedat Bayram emekli olduktan bir yıl sonra kapısına müfettişler dayandı:"Sen kirayı düşük göstermişsin". Yahu, bana "kirayı tesbit et" dediler. Komisyona ettirdim. Ben kiraya vermedim, komisyonun saptadığı kirayı Ankaraya bildirdim. Bu neyin soruşturması?.Bu yaptıklarının "cezası" Vedat Bayram. Öyle yüz gönüllü yüz tesis falan gibi işgüzarlıklara ne gerek vardı görevdeyken. "Salla başı al maaşı" yapacaktın. Hükümet değişince dümen suyuna girecektin. Artık kaçamazsın. Cezanı çekeceksin."Benim oğlumu kimse devlet memuru yaptıramaz artık", "bu muydu 27 yıllık devlet hizmetimin mükafatı" gibi duygusallıklara gerek yok. Sen ki, 27 yıl hizmet verirken bu ülkeyi öğrenemedin; çek cezanı aklın başına gelsin. Cezanı çekeceksin Fikret Orman ATVde ateşe düştü... Evet, televizyon işte böyle bir meret... Sayın Orman, şayet olağanüstü genel kurulda Beşiktaş başkanı seçilemezse, bunun nedeni "Bizim Stadyum"daki performansı olacaktır, bu böyle biline. Zamanında Nixon da Kennedyye seçim kaybetmişti TV ekranından, Turgut Sunalp de Turgut Özala... Öyle "reklamın kötüsü olmaz" diye koşmayacaksın her programa. Soracaksın, düşüneceksin; nedir formatı, kimdir diğer konuklar, ne konuşurlar, nasıl konuşurlar!..Yoksa Fenerbahçenin eski yöneticisi çıkar, Beşiktaşın yeni başkan adayını erken emekli ediverir işte. Nereden nereye... Orman yangını Seyretmeyenler için anlatayım. Sevgili Çetiner, uzun süre önce programına bir masa attı ve oraya üç eski yöneticiyi oturttu: İhsan Kalkavan, Aziz Üstel ve Ömer Çavuşoğlu. Üçü de sırtında yumurta küfesi olmayan, esprili insanlar. Program sırasında bile devamlı "kaynatıyorlar". Eskiden Altan Tanrıkulu, Levent Tüzemen falan vardı; her halde "fazla ciddi" bulundular futbol konuştukları için. Neyse, program sevgili Çetinerin. İşte o gece, sayın Fikret Orman -her ne demekse- konuk katılımcı... Ömer Çavuşoğlu yarı şaka yarı ciddi, kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali, Beşiktaşa yükleniyor İhsan Kalkavanın şahsında. Ama ne laflar; "şerefli üçüncülük" falan gırla. Meyve ağacı gibi sallıyor Beşiktaşı Fenerbahçenin eski yöneticisi. Konuk katılımcı sayın Orman, "hık, mık" ediyor soramıyor Çavuşoğluna:"Kardeşim sen şaka mı yapıyorsun ciddi misin. Şakaysa, ben başkan adayıyım ayıp oluyor, ciddiyse cevabını benden alırsın" diyemiyor. "Hık, mık" ve "Bunları konuşmanın yeri değil" falan...Bana, Nixonın sakallı ve terli halinden daha güvensiz, Turgut Sunalpin suskunluğundan daha çaresiz göründü vesselam. Gerçi ben Beşiktaş Genel Kurulunda oy vermiyorum ama, Sayın Ormanı uyarıyorum. Televizyon ikiyüzü keskin bir bıçak gibidir ve hesapsız kitapsız çıkılırsa tüm hesapları altüst edebilir. Benim yazılı basından izlediğim Fikret Orman, kesinlikle televizyondakinden iyidir. * * * Sayın Yıldırım Demirörenin başkanlık seçimindeki en büyük kozu Beşiktaş TV... Kim kuracak bu televizyonu ? Reytinglerin efendisi Reha Muhtar. Tanrım sen bizi "Beşiktaş Haberleri"nden koru!..Hem bu işler öyle kolay değil Sayın Demirören... Bakın, Sayın Serdar Bilgili de son Yönetim Kuruluna "Çocuklar Duymasın" dizisinin senaristi Birol Güveni almıştı. Popüler Sanat kontenjanından yönetime giren Güvenin tek gram faydası olmadı. Bari insan bir Beşiktaş dizisi falan yazar, hiç olmazsa neşesini bulurdu Beşiktaşlılar. Popüler haberci Reha Muhtar ise Beşiktaş TVsinde gövde gösterince, işte o zaman yandı gülüm keten helva. MHK ile RTÜK el ele verirse sakın şaşırma. Muhtarın tarzı, ancak "acı" varsa reyting alan ıslak bir magazin. Söz konusu nitelikler örtüşmüyor Beşiktaşla. eguven@milliyet.com.tr Muhtarın Beşiktaşı