Bugün biraz nostalji yapalım istiyorum. Caferaganın tozlu parkelerinden, Abdi İpekci'nin buz gibi günlerine, Spor Serginin tahta siralarından ülke basketbolunun bugününe...
Yurdumuz basketbolunun sorunları dağ gibi, finansal kaynakları sıkıntılı, seyirci sayısı yıllardir aynı, sponsorlar ilgisiz, uluslararası bağlantıları zayıf, gibi söylemleri bir kenara bırakalım.
Biraz keyif yapalim kısacası. Yıl 1990 All Star organizasyonu mekan Abdi İpekçi Spor Salonu. O yıllarda yabancıların Türkiye ligini domine ettiği maclar oldukca fazlaydi.
Maçlarda 30 sayıdan az skor üretemeyen yabancılara yabancı gözüyle de bakılmazdı. Hani ülkemize gelen tombiş Abd 'lilerin pota alti virtiözü kesildiği yıllar.
Kimler yoktu ki o gün gelin gibi süslenen Abdi İpekci'de...
Çukurova'dan Calvin Roberts, Beslen Makarna' dan Freeman Green, Sümerbank Beykoz'dan Herb Jones, Paşabahçe'den Embry, henüz gençliginin zirvesinde Larry Richard...
O gün gercekten keyifli bir mac olmustu. Yabancıların kazandığını söylemeye gerek yok. Smaç yarismasi ise ciddi cekismeye sahne olmustu..
Örümcek Williams ile ters smaçlari ile seyirci ile bütünlesen Green arasında. Yerli yildizlar ile yabancilar arasinda atletizm, efor, boy, kilo güc gibi farklari anlatmaya gerek yok. Ancak;
Yerli yildizlar da kisitli imkanlara ragmen ellerinden geleni yaparlardi . Efsane olmak kolay değil. İtü formasını giyen yillarin eskitemedigi pivot Zeki Tosun'un 40 yaşinda Gümüşsuyun'da ki eski parkeleri catırdayan salonda genç Erdenay'ın karşısında tek başına hergün 2 saat hook-shoot idmanı yaptığını hatırlatalım da; o zamanin yıdizlarının kosullarını animsayalim.
O yillar eski bir Denwer Nuggets oyuncusu Arizona mezunu Pete Williams ile Texas Christian gibi kücük bir okuldan ilk defa coach Baturalp'in Eczacıbaşı takimina gelmis Larry Richard'ın da parladiği günlerdi. İyi karakterli birer takim oyuncusuydular.
Türkiye ligi o zamana kadar icerden, dısardan hatta her yerden sayi imkanı yaratan, teketek leri müthiş Calvin Roberts, Mike Cumberland ve eski arkansas mezunu freeman green gibi oyuncular görmüstü. Bu oyuncular bireysel yeteneklerini biraz da show'a kacan tarzlari ile harmanliyor bu da seyircinin hosuna gidiyordu.
Ancak pas vermesini seven, sorumluluğu paylasan, idman seven, takimin birliğine katki yapan oyuncu profili belkide fazla bilinmiyordu. 91 yilinda dereagzinda Fenerbahce tesislerinde elinde türkce bir gazete Larry Richard' i okurken görünce sasirmiştim. Gerçekten bizden biri gibiydi.
Daha sonraları Larry Richard'ı sabahin köründe o yerden kalkmayan toplardan birini alip tahtadan potalara sut atarken görmek ve onun profosyonelliğine sapka cıkarmamak cok zordu. Tek başina calisiyordu. Yıllar sonra onun bu calışmalarını Efes Pilsen efsanesinde hepimiz izledik.
Aydin Örs tarafindan getirilmiş o zamana kadar efsane Jugoplastika ve Split takimlarinda kadroda yer almasina ragmen kendini tanitamayan ve sadece 50 bin dolarlik bir sözleşmeye imza atan genc bi Makedon guardin etrafinda Tamer, Taner, Volkan, Ufuk, Gökhan gibi oyuncular birlesiyor ve avrupanin devlerini birer birer eliyordu...
Aslinda yıllar gecsede kimse bu oyuncularin verdiği katkiyi unutamiyor. Takimdaslık, saha içi-dışı paylaşım, oyunun görsel ve mücadele kisımlarına bağlılık hep bu oyuncuların sahada akıttıkları ter ile anlam kazanıyor. Bugün son saniyede Efes Pilsen'in kazandığı yada uzatmaya götürdüğü avrupa maçlarinda nasil bir cosku duyduğumuzu hepimiz hatirlariz
O gün Abdi İpekçi'de pek çok firmanin ana sponsor olduğu, salonun adeta tıklım, tıklım doldugu bir ortamda yakalanan basketbol sevgisini tarif etmem cok zor.
Ancak o yillardan bu zamana , Eczacibasi, Çukurova, Pasabahçe, hatta son yillarda Ülker gibi pek çok müessesenin bugün neden basketboldan uzaklastiklarını tarif etmek cok kolay. Tofaş takımının su an ligimizde bulunduğu duruma bakın .
Sanırım farkı sizde anladınız.