Hepimiz kendimize şu soruyu sormalıyız aslında… Bir önceki sene ligi sonlarda bitiren ve antrenör değiştirmekle başarıyı yakalayacağına inanan Galatasaray nasıl oldu da bir sürü farklı oyuncu ile bir sene sonra ligin en başarılı takımı olabildi…
Ligin ortalarından sonlarına doğru sürekli inişe geçen o takımda doğrusunu isterseniz uyum da yoktu, sorun da yoktu. Çünkü oyuncular için önlerine konan hedef o kadro yapısı ve oyun şablonu ile gerçekleşmesi zor gibi duruyordu. Kalede Robinson Zapata ile şu an ki Galatasaray kalecisi Fernando Muslera ‘ nın kariyerlerine ve başarılarına bakınca aslında farkı anlayabiliyorsunuz.
Galatasaray büyük düşündü. Muslera gibi geleceği parlak bir kalecinin yanında, Eboue,Riera, Melo, Ujfalusi gibi oyuncuları sayılı liglerin sayılı takımlarından alabilmeyi başardılar. Bu oyuncuların çoğu daha önce başarının ne olduğunu bilen ve takım oyununa yatkın oyunculardı. Geçtiğimiz senelerdeki kadrolardan neden gönderildiği anlaşılamayan Necati gibi bir oyuncu da tekrar forvet hattına dahil olunca takıma zenginlik geldi. Emre çolak ve Semih kaya gibi oyuncular orta saha ve defansa entegre edildi.
2 sene önceki Galatasaray da mücadele ediyordu. Ama neyi ne zaman nasıl yapabileceğini bilmeyen, sınırlarını hissetmeyen bir takımdı o. Bu sene izlediğimiz Galatasaray ise pas yapmayı, oyunun içinde kalmayı, yenik düşse de oyunu bırakmamayı, ve saha içinde ki uyumu canlı canlı gösteren bir takımdı.
Tabiki Fatih Terim ‘ in planları kendisini ve takımı riske atmayacak ne olduğu bilinen oyunculardan bir takımı kaynaştırmak ,ve onları tekrar futbol ve başarı ile buluşturmaktı.
Ujfaluji ‘ nin hiç şampiyonluk yaşamaması,Riera ‘ nın kariyerinde ki düşüş,Necati ‘ nin kötü biten Real Sociedad günleri hepsi unutuldu.Bütün oyuncular hem kariyerlerine hem de futbol artılarına yeni halkalar eklediler.
Başarı işte buydu. Takım sporlarında aynı amaç için güçlü bir camianın mensubu olduğunu unutmadan sahada ter akıtmak ve her maç aynı konsantrasyonu göstermek. Galatasaray işte bunu başardı…