Oğuz Akdeniz

Oğuz Akdeniz

akdenizzzzzz@gmail.com

Tüm Yazıları
Her zaman şu cümleyi futbol camiası içerisinde bulunan insanlardan duyar, dinleriz. Lig uzun bir maraton. Evet gerçekten de lig maratonu içerisinde kazanmakta var kaybetmek te. Beşiktaş'ın aldığı karar neticesinde ancak şu yorumu yapabiliriz. ''Biraz erken oldu '' Son yıllarda Türkiye ligine gelen yabancı antrenörler içerisinde tartışmasız en kariyerli hocalardan bir tanesi idi Bernd Schuster.

Tıpkı daha önce gelen ve kıymeti pekte anlaşılamayan Eric Gerets, Jean Tigana, Vicente Del Bosque, Frank Rijkaard gibi Avrupa Futbol pazarında hatta Dünya arenasında öne çıkan isimlerden biriydi. Saydığımız diğer örneklere de Türkiye de yeterince kredi tanınmadı. Nedense büyük umutlar ve büyük fedakarlıklar ile getirilen bu antrenörlerin arkasında işler kötüye gittiği zamanda kimse durmadı.   Elbette Schuster'in Beşiktaş için doğru seçim olup olmadığı çok tartışıldı.Ligin diğer antrenörleri ile yeterince kontak kuramaması, basin ile arasındaki mesafeli tavrı, zaman zaman Türk futbol dünyasına ters gelen açıklamaları hep Schuster'in aleyhine çalıştı.

Oysaki gelen yabancı antrenörlerin başarılı olması için sadece kariyerli olması değil bulunduğu ülkenin kültürüne adaptasyonu, o ülkenin insanlarının dilini ve yaşam tarzını öğrenmedeki çabası, futbolcuları , taraftar ve basın ile arasındaki iletişimi de en az kariyerleri kadar önemli.

Bu anlamda Türkiye gelmiş ve başarılı olmuş tüm yabancı hocaların ortak özelliği ülkenin yaşam tarzına ve futbol anlayışına sağladıkları uyumdu. Christoph Daum 'un Milli Marşımızı okuması, Karl Heinz Feldkamp'ın basın ve taraftar ile kurmuş olduğu sıcak iletişim, Gordon Milne'in maç sonlarında sürekli ingilizce demeç vermesine rağmen kültürümüze olan yatkınlığı her zaman bu antrenörlerin hanesine artı puan olarak yazıldı.

Evet Schuster gönderilmemeliydi.Çünkü daha önce Ülkemizden ayrılan antrenörlere yeterince sabır gösterilmediği konusunda tüm spor dünyası hemfikirdi.Belki sezon sonu beklenmeli ve Alman çalıştırıcı ile yollar alınan neticeye göre değerlendirilmeliydi.

Kabul etmek gerekir Beşiktaş yapılan takviyelerden bile çok önce Avrupa kupalarında güzel sonuçlar aldı.Diğer takımlarımız beklenmedik şekilde Avrupa macerasına veda ederken bir tek Beşiktaş o sahnede duruyordu.Ve İlk geldiğinde ve ligin başlangıcında herkes bu antrenörü öve öve bitiremiyordu.

Bir Antrenör ile anlaştığın zaman hedeflerini uzun vadede koyacaksın.Yabancı bir memlekete gelen antrenör Futbol dahisi olsa alışma devresini atlatmadan başarılı olması çok zor.Bu yüzden bu uzun vadeli hedefler de istikrar, başarı ve geleneği olan bir futbol klübü olmak istiyorsan antrenörüne sahip çıkacaksın.Ve işin ilginç yanı da ne zaman takım kötüye gitse, birazcık oyunculara ve klübe zaman vermeyi bile kıskanan, sürekli olarak takımı ve klübü bir şeyler peşinde olduğunu iddia eden haberler.

Son günlerde aynı şey Gheorge Hagi için yapılıyor. Sanki Hagi kendi oluşturduğu bir takıma sezon başında gelmiş ve kademe kademe takımı bu noktaya itmiş gibi... İnanılır gibi değil. Oysa sezon ortasında gelerek zaten büyük bir risk almıştı.Kendi oluşturmadığı bir takıma, tanıdığı ancak zaman geçirmediği bir ekibe gelmek herşeye rağmen zor.
Umarım Hagi'nin Galatarasaray kariyerinde aynı sahneleri tekrar yaşamayız.